Topic: Açlık Sınırının Altında Yaşayanlar (Read 488 times)

Türk-iş raporuna göre 2023 Temmuz ayı için Ankara’da yaşayan dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 11.658,10 TL olarak açıklanmış Asgari ücretin 11.402 TL olduğunu düşünürsek alınan maaş 4 kişilik bir ailenin gıda harcamasına bile yetmiyor. Sorsan ekonomi çok iyi kimse enflasyona ezilmiyor.

Kaynak: https://www.turkis.org.tr/turk-is-temmuz-2023-aclik-ve-yoksulluk-siniri/

@Pulsar77 hocam eskiden insanlar İstanbul'a köyden kente göç gibi mantıkla göç ettikleri için İstanbul'da kiralar artıyordu. Lakin şu an ülkede ki tüm şehirlere istilacı gibi akın akın mülteci geldiği için ülkede ki tüm şehirlerde kiralar arttı. Bu gidişat devam ettiği sürece kiralar daha da artar.

@totti67 hocam insanlar açlıktan ölmemeye çalıştığı için maalesef eskiden normal olan şeyler artık lüks oldu. Maalesef bunlar için de çok temel olan sosyalleşme vb. şeyler de lüks oldu. Ekonomi o kadar kötüye gidiyor ki yakında ekmek ve su dışındaki şeyler bile lüks olacak.

Zincirleme reaksiyonların tam göbeğinde kaldı ne yazık ki sayıları artık çok az kalan orta direk vatandaşımız ve büyük çoğunluğu oluşturan fakir kesim. Kira, temel ihtiyaçların temini, çocukların giderleri, kişisel zorunlu giderler vs birinde takılınca zincirleme hepsinde tokezliyoruz. Ve daha acısı, insanca yaşamanın gereklilikleri olan sosyalleşmek, tatil, eğlence gibi aktiviteler çoğumuzun hiç gündeminde yok artık, ay sonunu getirebilmenin en büyük başarımız olduğunu düşünüyoruz, bir tık fazlası bile ütopik geliyor.

Asgari ücret ile açlık sınırının aynı seviyelerde oluşu ne kadar acı bir durum. Asgari ücret ile bir kişi tek yaşadığı bir evde geçinmeye çalışsa ve bu ev de kira olsa bu durumda bile o kişi büyük sıkıntılar çekecektir. Çünkü kiralar inanılmaz boyutlara ulaşmış durumda. Bir zamanlar İstanbul'daki kiralar en çok konuşulan şey olurdu ama artık çok daha fazla şehirde kiraların saçma seviyelere geldiğini görüyoruz. Normalde bir asgari ücretli insan gibi yaşayabileceği bir alım gücüne sahip olabilmeli. Zaten biz bu şartları sunan bir ülke olsak durumlar böyle olmazdı.

Çünkü akıl ve bilimin yerine ülkemizde hurafe ve inançların peşinde koşulduğu için hatta depar atıldığı için rakamlar, analizler ve tahminlerin açıklayabileceğinden daha fazla açlık ve sefalet ile iç içeyiz.


Emekliler ve asgari ücret ile çalışan insan oranı ülke nüfusunun tahminen yüzde 70-75'i oluşturduğu varsayılırsa açlık sınırının altında yaşayan insan oranının ne kadar devasa olduğu görülüyor. Ülke resmen zengin yandaşlar, yoksul bile olmayan memurlar ve açlık sınırın altında yaşayan işçiler ve emeklilerden oluşuyor. Ve fakir iki grup olarak resmen zengin yandaşları besliyoruz.


Kesinlikle hocam, insanların açlıktan dolayı hırsızları veya bazı kararları sorgulayamasın, hiç bir şeye itiraz edemesin isteniyor. Çünkü insanlar aç olmazsa sorgular ve bazı şeylere itiraz eder.

bilerek mi yapıyorlar ama istedikleri tam olarak da şu oluyor: insanlar açlık sınırında yaşasın ve benim yapacağım yardımlara muhtaç olsun. anadolu'nun ufak bir şehrinde bile kira vermeyen emekli artık yaşayamaz.
türk-iş'in verdiği bilgiye göre de ülkemizin yarısından çoğu açlık sınırında yaşıyordur. en azından benim çevremdeki insanların yarısı açlıkla savaşıyor.

Memurların burada maaşlarının ortalama 25 bin lira olduğunu düşünerek yoksulluk sınırı ile açlık sınırının ortasında bir yerde olduklarını söyleyebiliriz. Buna rağmen memurlara yapılan zamla enflasyona ezdirilmediğini söylemeleri komik oluyor. Devlet kendi çalışanını yoksul kategoride bile maaş veremeyecek durumdaysa alarmlar çalıyor demektir. Diğer yandan emeklileri söylemiyorum bile. 7500 lira emekli maaşı ile insanlar ne alacaklar ne yiyecek, ne içecekler? Evleri kira ise mecburen gecekonduya taşınmak zorunda kalacak emekliler. Artık ülkede büyük bir kitle açlık sınırının altında yaşamak zorunda olacak. Büyük ihtimalle uzun sürelerde de değişiklik görmeyeceğiz.

Ülkemizde hayat artık rakamların, analizlerin, tahminlerin tasvir edebileceği veya aciklayabilecegi sınırların dışına çıktı ne yazık ki, zamların sadece hayat pahalılığıni dizginlemek için yapıldığı bir düzende, ki orada da pek bir işe yaramadigi açık, toplumun büyük kesiminin açlık yoksulluk ekseni içinde yaşamaya çalışır durumda olması çok normal geliyor artık bana. Yaz ayları bir şekilde böyle geçecek gibi duruyor, eylulden sonra sonbahar ve kış aylarında değişecek harcama kalemleri ve miktarları ile işlerin daha da zorlaşması ihtimal, yılbaşından sonra yaklaşan seçimler nedeniyle yeniden musluklar açılacak ve biz aynı kısır döngüyü daha derine dalarak yaşamaya devam edeceğiz

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Haziran 2023'e ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı.
Verilere göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 11 bin 658 TL’ye, yoksulluk sınırı 37 bin 974,10 TL’ye yükseldi. Temmuz ayında yapılan ara zamla 11 bin 402 TL'ye çıkan asgari ücret, daha işçinin eline geçmeden açlık sınırının altında kaldı. En düşük emekli maaşı artmadığı aynı kaldığı düşünülürse 7500 TL olan emekli maaşı ile açlık sınırı arasındaki fark arttı. Temmuz ayında seyyanen 8 bin TL zam almalarına rağmen memur maaşları ise yoksulluk sınırının yarısından daha az bir noktada kaldı.

Oğlu veya kızı herhangi bir işte çalışmaya başlamadıysa ve kendisinin de ek geliri yoksa emekli bir insanın ay sonunu getirme şansı yok denecek kadar az.Benim çevremde bir kaç arkadaşımın emekli babası var ve her ay düzenli olarak bir miktar para yolladıklarını söyleyebilirim.Miktarı önemli değil ve babalarına şöyle diyorlar ''baba ne zaman ihtiyacın olursa söyle''.
En azından böyle olduğunu bildiğimiz kişilerin ne kadar düşük maaş alırsa alsın yetiştirdikleri evlatları sayesinde sırtı yere gelmiyor fakat böyle olmayan,kirada oturan kişiler içinse hayat bir o kadar zor.Asgari ücretin 11.3K TL olduğu,açlık sınırının 10.4K TL civarında olduğu bir dönemdeyken 7.5K TL ile emeklinin geçinmesi zor.

7500 TL maaş ile yaşayabilmesi için.
Ev kendisinin olması  ve köy gibi yerde yaşayıp bir çok ürünü kendisi yetiştirmesi gerekir.
Bu şekilde hayatta kalır sadece. Bunun da adı karın doyurup beklemek.

Eğer kirada oturuyorsa maalesef ki tek başına bile geçinmesi zor. Normal bir şehirde bile kiralar arttı mecburi olarak ev sahiplerine de bir şey diyemiyorum. 7500 alan ve geçinmeye çalışan birinin durumu çok zor şu dönemde. Dediğiniz gibi eğer eşi ve çocukları var ise zaten söylenecek söz yok.

Feragat etme konusunda da artık ede ede bir şey kalmadı. Bu durum için bir şeyler yapmalılar. Diğer sınıfları geçtim ama 7500 alanların hali iyi değil. Kimseye muhtaç olmadan yaşayıp gidiyorlardı emekliler eskiden. Şimdi en düşük maaşı alan emekliler gün geçtikçe daha da zorlanıyorlar.

Emekli bir insanın açlık sınırının altında aldığı bir dönemden geçiyoruz.Malesef ki 7.500 TL bir emekliyi bir ay boyunca dişini sıkmadan geçirmesine yetmeyecek bir meblağ.Emekli erkek evini bu meblağ ile geçindirebilir tek başına belki ama evinde eşi,çocukları var ise bu meblağın açıklanan 4 kişilik aile açlık sınırının altında olduğunu düşünürsek bazı şeylerden feragat etmesi gerektiğini gösteriyor.

Elde edilen gelir ne olursa olsun devlet hertürlü vergisini alıyor. Asgari ücret adından da anlaşılacağı üzere insani ihtiyaçları asgari oranda karşılayan gelir demek ki ondan bile gelir vergisi alınıyor o yetmezmiş gibi gelen yüzlerce zammın ardından birde vergi zammı pardon güncellemesi yapılıyor zaten daha kimse eline zamlı maaşını almadan asgari maaşlılar açlık sınırı altına düştüler bile. Kiraların 8-10bin olduğu bir ülkede kalan 3 - 1500 TL ile toplumun yarısı imkansızı başarıp ölmemeyi başarıyor !!!

Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (TÜRK-İŞ), Haziran 2023'e ilişkin açlık ve yoksulluk sınırı verilerini açıkladı.
Verilere göre dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 10 bin 373 TL’ye, yoksulluk sınırı 33 bin 788 TL’ye yükseldi. Bu ay gelen zamları düşündüğümüzde açlık sınırı asgari ücreti geçecek. Ayrıca emekli maaşı hâlâ 7500 TL olduğu düşünülürse vay ki bu ülkenin haline.

İnsanlar ne yazık ki bu ülkede araba, ev gibi yatırımlardan önce aç kalmamak için ayakta kalmaya çalışıyor. Tamam belki herkes açlık sınırı altında ya da yakınında değil ama ülkenin çok ciddi bir kesimi asgari ücret ile aile geçindirmeye çalışıyor. Kaldı ki asgari ücret ile tek başına bile yaşamak iyice zorlaşmış durumda malum kiraların hali ortada.

Açlık ve yoksulluk sınırlarının daha da alıp başını gitmemesi için doğru aksiyonların alınması gerekiyor. Umarım bunları almaya başlayan birilerini yönetimde görebiliriz.

Keşke tanıdığınız gurbetçi arkadaşlar varsa onlardan yardım alsaydiniz hocam. hani Avrupa bitik, Türkiye cennet diyen bir grup var ya, bende onlardan çok var maalesef, lan maden bitik, gelin oğlum burda yaşayın diyorum, kurulu düzen var diyorlar, e gel düzeni memlekette de kurarsın diyorum, alıştık çoluk çocuk olmaz diyorlar, ulan bak elin yabancısı burda sürekli yaşıyor, neyin ne olduğunu anlayamiyor, sen de oranın gurbetcisisin, sen mis gibi arabanı evini alıyorsun, her türlü gıdaya ulasiyorsun, kuvvetle muhtemel sosyal hakların da daha iyi,  hatta emekli olduğunda, emekli maasin bile burdaki en yüksek çalışan maaşından fazla oluyor. Ve sen burdaki insanların gecinememelerini anlamadığını söylüyorsun. Velhasıl kelam hocam ne bizim disaridaki gurbetçilere, ne de dışarıdan gelen bizde hayatını devam ettiren yabancılara kolay kolay birşey anlatabilme şansımız yok, elin oğlu mevzuya yabancı, bizimkiler ise herşeyin farkında ama  maalesef menfaatci.

Ben başlığı açtığım Şubat ayında açlık sınırı on bin liranın azıcık altında, asgari ücret ise sekiz bin beş yüz lira idi. Bugün asgari ücret hala sekiz bin beş yüz lira ama Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş) tarafından hazırlanan 'Yoksulluk ve Açlık Sınırı' raporuna göre, 2023 nisan ayı açlık sınırı 10.135,50 TL'yi aştı. Emekli maaşının ise daha yeni, o da seçim sebebiyle 7500 TL'ye yükseltildiğini de hatırlatayım. Ayrıca yoksulluk sınır da 33.014,66 TL. Öğretmen veya hemşire maaşının 15-16 bin lira olduğunu da unutmamak gerek.

Kaynak: https://www.turkis.org.tr/turk-is-nisan-2023-aclik-ve-yoksulluk-siniri/

Şartlar gittikçe daha da zorlaşıyor. Açlık sınırının gitgide yükselmesi ile birlikte asgari ücretliler sıkıntılı bir durumda geçimlerini sürdürmeye çalışıyorlar. Asgari ücretin artırılması ne yazık ki hiçbir şey için çözüm olmuyor ve olmayacak da. Açlık sınırı da yoksulluk sınırı da bir yandan hızla yükselmeyi sürdürecek. O yüzden böyle bir ekonomide asgari ücreti artırmayla övünmek değil alım gücünü nasıl artırırım diye düşünmek gerekiyor. Öyle bir duruma geldik ki insanlar temel ihtiyaçlarını bile marketten alırken hesap kitap yapıyor almakta zorlanıyor.

Yabancı ama Türkiye'de çalışan ve yaşayan mühendis bir arkadaşım araba almak istedi ve biraz araştırdı, sitelerinden fiyatlara bakmış vs ve sonra geldi Türkiye'de bu maaşlar ve bu fiyatlarla insanlar nasıl yaşıyor, nasıl bu kadar araba satıyor diye ciddi ciddi sordu. Adam durumu kesinlikle anlayamadı. Avrupa'da kişi başına düşen araç sayısında sonunculukta Bulgaristan'la yarıştığımızın bir grafiğini gösterdim de biraz duruldu. İnsanlar ne yiyor diye de çok sordu. Valla benim çevremde direkt görmediğim için çok bilmiyorum ama 4-5 kişilik ailelerin günlük 8 beyaz ekmek falan aldığından bahsettim. 2 sene önce 200 liralık bir market alışverişinin şimdi 500-800 falan olmasına deliriyor. Ama valla adama ben de açıklayamadım. İnsanlar mercimek nohut falan yiyor diyorum, yetmez ki falan diyor. Valla dedim ben de bilmiyorum, içinden çıkamıyorum.

Daha doğrusu açlık sınırının altında yaşamaya çalışanlar olmalı. Maalesef durum çok kötü. Temmuz ayında eğer yeniden seçilirse Reis asgari ücrete zam yapacakmış. Asgari ücretli belki sevinebilir ama asgari ücrete zam geldiği an daha da geriye gidiş oluyor. Çünkü epey de bir zam geliyor ve bu sefer bir önceki maaştan daha da geriye düşüyorsun. Yakın zamanda düzelmesi mümkün değil. Bunlar iyi günlerimiz gibi

Asgari ücretli çalışan herkes şuanda malesef ki açlık sınırının görünenin de kat be kat altında olduğunu düşünüyorum. Şuanda asgari ücretli bir insan geçimini sağlamakta zorlanırken sağlıklı bir şekilde beslenmekten tutun da giyim tarzına kadar her şeyde kısmak zorunda. Bu KKM olayı da bunun aslında hızlandırılmış hali de diyebiliriz. Yeni ekonomik sistemin ve ülkedeki faizin sürekli indirilmesinin hiç bir anlamı yokken bunda karar kılınıp böylesine saçma bir yol izlenmesinin tek izahı insanları fakirleştirmek olsa gerek. Aç olan bir insan doğru düzgün karar veremez ve bu sayede çok rahat bir şekilde bir sürü hata yapabilir.

Geçen birisi yorumlamıştı ''Onların Doları var ise Bizim de Allahımız var'' cümlesini adamın dediği  şimdi allah dolar karşısında yenik mi düştü diyordu ne kadar anlamlı bir söz ama anlayana işte.
Bizim milletimizin IQ seviyesi yerlerde olduğu için hiç bir şey sorgulamıyorlar taptıkları kişi ne derse doğruyu biliyodur hep arkasındayız diyorlar bu adamlara ne anlatabileceksin ki sen.
Şükretmek yeterli onlar için, çünkü biz hiç şükretmiyoruz ondan bunlar başımıza geliyor, daha da şükretmez isek Dolar 1000 TL olacak, az şükredin be abi

4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 30 bin lira olduğu ülkede herkes yoksul, üstelik ülkenin yarısı aç. Bu halde bile halinize şükredin diyen insanları görüyorum ya ağzına hızla vurmak geliyor içimden. 20 senede ülke başlangıçtan kötü hale geldi. Ekonomik kavramları bilmeden, oyunlarla büyüyen bizlerin yerine çocuklarımız enflasyon nedir, döviz nedir, yurtdışına nasıl giderim gibi şeyleri sorgular oldu. Artık çocuklara 50 kuruş verip bakkala gönderemiyorsunuz. Biz 50 kuruş ile okula gider simit alır, ayran alır, çay içer gelirdik. 50 kuruş değerliydi. Şimdi dön bak halimize ve o dönemi de yaşayan hükümet yanlıları bu zamanda haline şükret eskiden karne ileydi diyor. Eskiyi geç 10 sene önce de dolar şu ankinin 1/10 değerindeydi. Dolar 10 kat arttı. Bunu yapan kim deyince bağırıp çağırmaya başlıyorlar.

Günlük 20 liraya yol ücreti de kalmadı, kiralar o kadar yüksek ki insanlar işe gidil gelmek için 3 araç değiştiriyor günde 100 liranın üstünde yol parası veren arkadaşlarım var.
Öğlen yemeği olarak tavuk döner bile yesen 50 lira, hadi evden getirdim diyelim ekmek arasına kaşar koysan onun maliyeti olmuş 30 lira. İş hayatında yer alıp para kazanmaya çalışmak bile çok pahalı oldu.
Asgari ücretin bu kadar yüksek olup hiçbir alım gücü olmaması çok üzücü, herkes açlık sınırının altında yaşıyor neredeyse

Çoğunluğun alıştı(rıldı)ğı bir durum olduğundan artık kesinlikle eminim bu yaşananların. psikolojik rahatlık eşiğinin, zaruri temel gereksinimlerin asgari düzeyde sağlanabilirliğine paralel olması bunda en büyük etken, kiramı ödeyebiliyorum, faturalarımı ödeyebiliyorum, en azından aç kalmıyorum argümanlarına sahip olmak üzerinden hayatımızın sürüp gitmesi ile yetinme algısı ve yeteneğini kazanmaya zorluyor sistem bizi. devletin verdiği sosyal yardımlarla övünen de bir kesim var, bu kesime yönetenlerin başarısının ne kadar çok insana sosyal yardım verdiği ile değil, ne kadar az insan sosyal yardıma ihtiyaç duyduğuyla alakalı olduğunu anlatmaya çalışınca da vatan haini oluyorsun...

Bu hesaba göre geçinemiyorlar hocam, geçinmek için çabalamaya çalışıyorlar, asgari ücret 8500 lira yüksek gibi gösterene pazar ve market alışverişini göstermek lazım, daha dün 500 gram dil peyniri aldım söylemesi ayıp 100 lira, bir de bu ucuz olan yerden aldığım fiyattı,

Hocam size ve sizin gibilere allah kolaylık versin o zaman ne diyeyim valla ben bekarım ailemle yaşıyorum ama aldığım maaş, maaş günü gelmeden bitiyor anlamsızca.
Evlensem ayrı eve çıksam demekki hem eşim çalışacak hem ben anca geçinebiliriz, ömürlük diyete gireriz heralde

1-borcu borçla çeviriyorlar for example me
2-anadan atadan yardım geliyor ya da ev (kira ödemiyor, memleketten peynir çörek vs)
3-ek iş (kapıcılık ya da envai çeşit iş)
4-yemiyor içmiyor...

Geri kalan ile millet geçinebiliyor, benim anlamadığım nokta tam olarak bu, bunlar nasıl geçiniyorlar, ne yiyorlar ne içiyorlar, hadi sadece 20 lira yemeğe verdi diyelim, iş günleri gitsin ortalama 500 lira yol geriye 8000 kalıyor.
Sen burdan evin kirasını, elektrik, su, doğal gaz, telefon faturası, internet faturasını ödedikten sonra sana ne kalıyor, lan nasıl yaşıyor bu millet kalan paraya, allah rızası için birisi açıklasın.

Alım gücünün arttırılması bu ülkenin bir numaralı hedeflerinden birisi olmalı.Maaşların ve asgari ücretin miktarı önemli değil, önemli olan alım gücünüz ile neler alabildiğiniz.Bu konunun farkında olabilecek adaylarla devam etmek lazım siyasete.

Açlık sınırı söylenenin de altında.Bir çalışansanız işe gittiğinizde günlük 20 lira yola, 60 lira yemeğe en kötü ihtimalle 100 lira günde harcamanız olacak.Aldığınız 8500 liranın 3000 TL’si buraya gittikten sonra kalan ne işe yarar ki ?

Bununla birlikte hala asgari ücrete inanılmaz bir zam yapma yönünde vaat veren bir cumhurbaşkanı adayının haberini de okumuştum ve bu durum oldukça üzücü. Bazı insanların hala aynı yanlışları tekrar etmeyi amaçlamasını anlayamıyorum. O halde siz yönetime geldiğinizde ekonomi modelinde yine çok bir değişim olmayacak ve gitgide her şey daha da pahalı hale gelecek demektir.

Alım gücünün artırılmasını hedefleyen insanların sözlerine değer verebilirim sadece. Çünkü ülkenin ihtiyacı olan şey tam da bu şu an. Asgari ücretin artırılması uzun vadede alım gücünü daha da mahvediyor o yüzden alım gücünün artırılmasının hedeflendiği bir modeli umarım gelecekte görebiliriz.

Türkiye hem düşük faiz verip, böyle devam ederken aynı zamanda dolar bazında yüksek asgari ücret verebilecek bir ülke değil. Siyasi bir yorum olarak söylemiyorum. Ülkemizin kapasitesi belli. Eksi bilmem kaç milyar dolar hazinesi olan bir ülke bunu artıya döndürmek için bir şeylerden feragat etmek zorunda. Ya yatırımlar azalacak ya da alım gücü azalacak. Yatırımları azaltmaya kimsenin gönlü razı değil direkt seçim kaybı demek. O yüzden hayali/sanal refahla yaşayıp gidiyoruz. Sene başında demiştim bu asgari ücret bile fazla diye. Daha az olmalı diye. Kredi genişlemesi de durmalı elbette, borçlanma bu kadar ucuz olmazsa enflasyon soğur.

Derinleştikçe kendi kendini yok edecek sonunda infilak edecek gün geçtikçe daha da sert fiyat artışları görüyoruz gene de kendini sıfırlaması çok uzun sürer. Türkiye'de bir kaç çocuklu bir aileyseniz büyük şehirlerde 30-50bin TL bile geçinmenize yetmeyebilir. Emekle geçinmenin dışında bir şeylere sahip olmak hayal oldu artık hayal kurmak bile güçleşiyor gün geçtikçe.

Hocam her satırın altına imza atarım kesinlikle, psikolojik olarak yıldan yıla insanların yoksulluğa planlı bir şekilde alıştırıldığına inanmaya başladım artık ben. Kiranı ödeyebiliyor musun, faturalarını ödeyebiliyor musun, diğer temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde de giderebiliyor musun, bunlar tamam veya tamama yakınsa çok şükürcüler hemen devreye giriyor. sokak röportajlarında  "ne olacaaaamış sucuh da yimeyiver", "biz çok kuyruk gördük şükür bugünümüze", " suyunu da evde iç çık" gibi saçma sapan argümanlar ile resmen insanları çileden çıkaran açıklamalarıyla ufkumuzu aydınlatan  dayılar teyzeler var oldukça da sorunlar pek çözüleceğe benzemiyor. İnsanların önünde belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi var, ben sonuçtan pek emin değilim ama umarım yanılırım, aksi halde memlekete bir darphane daha gerekecek para basımını arttırmak için... 

Asgari ücretle çalışan nüfus yoğunluğunu da düşünürsek modern kölelik diye bile diyemiyorum en azından kölelerin yemekleri istedikleri gibi oluyordur herhalde. Kölelikten beter bir ekonomik duruma sahip bir  millet oluşturuldu. Bir yanda zenginlerin arttığı, bir yanda açlık sınırının altında yaşayanların da arttığı bir sistem var. Her iki düzende de kazanan zenginler oluyor. Az para verip “Şükret” derken kendisi kana susamış gibi fiyatlara zam yapıyor.

Para basmak zaten tamamen farklı bir seviyeyi gösteriyor. Şu anda o kadar para basılıyor ki darphanenin bastığı metal paraların ağırlıkları bile %30 düşürülmüş durumda. Kendi paralarımızın değerine inanmadığımız için standart ölçüde 1 lira bile bulamıyoruz. Tedavüldeki farklı ağırlıklara sahip paraların ne gibi sorun yaratabilecek potansiyele sahip olduğu ise şimdilik muamma. Ben kağıt olarak basacaklarını düşünüyordum artık herhalde metalden daha az maliyetli olur.

Asgari ücretin 8506 TL olduğu ülkede etin kilogramı 300 TL, market kalitesinde içeriği denetlenmemiş kaşar peynirinin kilogramı 250 TL. Bir ay boyunca çalışıp tüm paranızla sadece 28kg et yada 34 kg peynir alabiliyorsanız, ortalama bir cep telefonu satın alabilmek için hiç harçama yapmadan 2 ay, günlük kullanım amaçlı bilgisayar satın almak için 4 ay çalışmanız gerekiyorsa birileri sizin yerinize sizin emeğinizin karşılığını yiyor demektir.

Türkiye'de insanca yaşamak için 30.000 TL - 50.000 TL altı kazanmıyor olmanız gerekli. İnsanca yaşam kavramının içine yurt dışı gezileri gibi maalesef bizim ülkemiz için artık lüks olan şeyleri katmıyorum bile.

Birileri sürekli para basarak, limitsiz para basmanın tam karşılığını canlı olarak yaşıyoruz, basılan para miktarının çok daha altında maaşlara zam yaptığı sürece alım gücü düşmeye devam edecek. Durumun vehametini anlatabilmek için geçen hafta çıkan haberlere bakmak yeterli. Dolar borç alabilmek için %9'dan fazla faiz ödemek zorundaysanız bu sizin borçalarınızı ödeyeceğinize dair ciddi şüphelerin olduğunu gösterir.

Delik gittikçe daha büyüyor. Delik büyüdükçe yama yapabilmek için daha çok para basılıyor ve delik en çok para basılmasından besleniyor. Kendinizi yok edecek canavarı kendi evinizde beslemekle eşdeğer ekonomide gördüklerimiz.

Hocam doğrudur. Bugün markete gittim 3 farklı marketten basit 3/4 parça eşyalar aldım 900 lira ödedim. Bayram yakın 200 gram çikolata 65 lira olmuş kilosu 300 liradan fazla yapıyor. Gel de açlığın sınırında yaşama. İnsanlar artık mecburen işe yemek götürüyor. Cepten kısabileceği kadar kısıyor.

Bu gidişle bundan sonra artık açlık sınırını yakalayabileceğimizi düşünmüyorum asgari ücret ile, hep altta kalacak gibi duruyor asgari ücretin.
Hem ben güncel açlık sınırının daha fazla olduğunu düşünüyorum, her şeye hala zam geliyor, temmuzda asgari ücrete zam yapılacak ama yine her şeye zam yapılacak, böyle bir çözüm yok.
Yeni hükümet gelirse ve mecliste çoğunluğu sağlarsa bir umut belki bir şeyler değişebilir ondan bile kesin emin değilim artık.

Açlık sınırının altında yaşayan herkese Allah kolaylık versin. Çok büyük bir kesim sosyal yardımlarla ayakta duruyor sadaka kültürü egemen hale geldi.
Ben ekonomistim diyen diplomasızlar ekonomiyi böyle batırınca sonucuna en çok ona oy veren alt kesim katlanıyor. İşin ironik kısmı bu ama daha acı olansa hiçbir sosyal yardım almayan asgari ücretli kesimin gittikçe fakirleşiyor olması. Enflasyon arttıkça açlık ve yoksulluk sınırı da artıyor ama maaşlar daha az oranda artıyor ve aradaki fark grafikte görüldüğü gibi açılıyor. Bu ekonomi politikasından acilen geri dönülmesi lazım.

açlık sınırı 9.425 tl mi? Türk-İş: Açlık sınırı 9 bin 425 lira
ülkenin en az yarısı açlık sınırının altında yaşıyor o zaman. asgari ücretli + emeklileri düşünecek olursak lan hepimiz açız desenize. öğretmen, düz memur falan da açlık sınırının bir kuruş üstünde. birkaç aya onlar da açlıktan ölecek desenize:) bir de hakkari'deki açlıkla istanbul'daki açlık da aynı değil dostlar. burada mobilyaları kemirirsiniz öyle bir memleket.

Dört kişilik bir aile için açlık ve yoksulluk sınırı büyük bir hızla artmaya devam ediyor. Asgari ücretin açlık sınırının altında kalıyor oluşu gerçekten akıl almaz bir şey. Eğer bir ailede sadece bir kişi asgari ücret ile çalışıyorsa açlık sınırının altında kalıyor. Hatta iki kişi böyle bir ücretle çalışsa bile bu sefer de yoksulluk sınırının çokça altında bir gelir eve girmiş oluyor.

Ekonominin ne kadar batık bir halde olduğunu ortaya koyan en basit örneklerinden birisi bu işte.

Valla sosyolojik olarak da ekonomik olarak da hatta ve hatta psikolojik olarak da incelenmesi gereken bir memleketiz vesselam. Tabloya göre açlık sınırı kaçıyor, asgari ücret kovalıyor, açlık sınırının dokunulmazlığı var sanırım, aşağı indirmek için tedbirler almak yerine, asgari ücrete yol veriliyor. İşte bu noktada bilime inanan ekonomistlerin teshisleri ortada, ha bu arada yıllara göre asgari ücret ve en düşük emekli maaşı miktarlarına da bakarsak, ülkede planlıymiscasina yapılıyor gibi geliyor bazı şeyler...

Açlık sınırı verileri ile bakınca ülkede asgari ücretle çalışan kısım yoksul değil, direkt olarak aç olarak geçiyor yani dört kişilik bir ailenin gıda masraflarını bile karşılamayacak maaş alıyorlar. İşin garibi de en çok mevcut hükümeti bu kanat savunuyor. Celladına aşık bir millet yaradılmış, asgari ücretli Stockholm Sendromu yaşıyorlar farkında değiller. Avrupa değil, Afrika bile Türkiye’yi geçiyor artık ekonomik olarak. Gittikçe kötüye doğru gidiyoruz.

TCMB Eski Başekonomisti Hakan Kara takip ettiğim önemli ekonomistlerden birisidir. Geçenler de yaptığı paylaşım dikkatimi çekti. Çok güvenilir olmasa da TÜİK'in verilerine göre 3 yıl önceye kadar açlık sınırı ve asgari ücret yakın iken şu an asgari ücret ile açlık sınırı arasında da kocaman bir fark var. Bu farkın oluşmasında iktidarın geçtiği yeni ekonomik modelin etkisi görülüyor. Daha önce açtığım başlıklardan hatırlarsınız ülkemiz asgari ücret ile çalışan insan oranının en yüksek olduğu ülkeler arasındaydı. Ülkemiz insanlarının bir çoğu açlık sınırının altında yaşıyor. Bunun en büyük nedenlerinde bir tanesi tüm ekonomistlerin uyarmasına rağmen ve ısrar edilen yeni ekonomik model.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Benim alanım ekonomi, neticesi de ortada." (02.02.2023)
Kaynak: https://onedio.com/haber/benim-alanim-ekonomi-neticesi-ortada-diyen-erdogan-sosyal-medyanin-gundeminde-1125521