Author

Topic: ANALİZ : Ekonominin yüksek oranda büyümesi iyi midir? (Read 639 times)

full member
Activity: 680
Merit: 103
Büyüme dış borç ithal ikamesi ara malların büyük diliminin yurt dışından gelmesi amacına dayandırılıyor bizde. Böyle olunca büyüme eşittir dış açık artan dış borç stoku eriyen ülke içi üretici oluyor.
jr. member
Activity: 476
Merit: 2
Büyümeyi sağlayanın hangi sektörler olduğuna göre değişmekler birlikte hızlı ve yüksek oranda büyüme her zaman sorunları da beraberinde getirir.
member
Activity: 322
Merit: 16
bizim ekonomimiz kağıdın üzerinde büyüyor başka bir yerde değil. Bizim için asıl büyüyen şeyler borçlar, krediler, cari açıklar. Ülkenin refahına dair bir büyüme yok.
newbie
Activity: 3
Merit: 0
güzel yazı olmuş ben artık 1 liralıksam şu espriyi yapamadan edemiycem 1 lira ver lan tirrek
jr. member
Activity: 154
Merit: 1
Ekonominin yüksek oranda büyüdüğü filan yok yaptığımız tek şey balonu biraz fazlaca üfleyerek fazla şişmesine sebep olduğumuzdur .Fazlaca şişirdiğiniz bu balonun patlama ihtimali de çok yüksektir maalesef. Önemli olan patlamayan cinsten balon yapabilmektir. Buda çok güçlü sanayi ve dışa pazarlanabilen sanayi ürünüdür elma domates vs.vs. değil dikkat...
full member
Activity: 353
Merit: 100
Ekonomi üretimin ve ticaretin her akanı ile yüksek büyüme oranlarına ulaşırsa ok ama sadece bir kaç kulvarda gerçekleşen ekonomik büyüme sonunda çöküşe zemin hazırlar. Bugünlerde yaşadığımız gibi.
member
Activity: 224
Merit: 10
ekonomimizin yükseği geçtim büyüdüğü falan yok. Borcumuz büyüyor sadece biz de oturup 7.4 lere inandırmaya çalışıyoruz kendimizi.
newbie
Activity: 84
Merit: 0
ekonominin yüksek randa büyümesi aslında iyi bir şey fakat bir ülke ekonomisi hakkında tek başına veri sayılmaz.
newbie
Activity: 84
Merit: 0
Enflasyonun olmaması da çok olması da iyi bir şey değil. Ekonominin de çok büyümesi yapısal sorunlar getirir bir anda patlama yapması risk teşkil eder bence.
newbie
Activity: 210
Merit: 0
ekonominin içinde bazı dengeler var, bir tarafı iyi gösterirken, diğer tarafı kötüye götürüyor.bu da böyle bir şey.içi boş büyüme felakete sürüklüyor.
CAH
newbie
Activity: 103
Merit: 0
Borç büyüdü. Yap işlet devret ile 20 yıllık hazineye borç yüklenildi. enflasyon büyüdü faiz büyüdü doların euronun değeri büyüdü. Türkiye'nin ekonomisi değil bunlar büyüdü
full member
Activity: 448
Merit: 130
3D-Printing goes Blockchain!
Gerçek büyüme toplumun bütün katmanlarına yayılan adil büyüme olur. Sadece emlak sektörü le borca dayalı büyüme gerçekçi değil. Sınırlı sayıda kişinin zenginleşmesi ile ülke kazançlı çıkamaz.
Rdu
jr. member
Activity: 224
Merit: 1
Borçla büyüme kesinlikle iyi birşey değildir, hızlı bir şekilde büyüyecem diye kendine ait olmayan paraya sahipmiş gibi davranmak borcun üstüne borç getirir. Bizim ekonomimiz de borçla yürüyor. Kendi paramızla azar azar yapsak herşeyi en azından kriz riski altında olmadan belki yavaş olacak ama sonuçta yine büyüyeceğiz. Yazının sonundaki örnek harika gerçekten çok doğru söylemiş Özgür hoca
jr. member
Activity: 364
Merit: 1
Haberi okuyunca içim daraldı ,ülkemiz maalesef zor bir ekonomik dönemden daha geçiyor ,aslında bizim kendimize ülke olarak şu soruya cevap aramamız gerekiyor ,biz neden yıllarca hep ekonomik sıkıntılar ile uğraşırken bu ülkede ki zenginlerin sayısı artıyor.
jr. member
Activity: 140
Merit: 3
Bunlar ekonomik büyümeyi şu şekilde hesaplıyor.
2016 yılı   gsmh 500 lira borç 300 lira
2017 yılı gsmh 550 lira borç 500 lira. evet biz %10 büyüdük. Nah büyüdün sen %10.
sr. member
Activity: 532
Merit: 250
Ekonominin büyümesi tabiiki iyidir ancak büyürken neleri feda ettiğinize bağlı, bir de hesaplama sorunu var, reel hesaplama yapılmadığı sürece rakam her yana oynar. Mesela ülkemiz rakamlara göre sürekli büyüyor ama bizim cepteki delikte her yıl büyüyor.
member
Activity: 518
Merit: 13
benim anlamadığım ekonomi sürekli büyüyor ama açlık sınırı yoksulluk sınırı almış başını gidiyor bu büyüme neden üretime, yoksullara garibanlara yaramıyor kardeşim? yemişim böyle büyümeyi o zaman.
jr. member
Activity: 196
Merit: 1
Ben büyüme rakamlarını duymak istemiyorum artık. Hani imf'nin taksitleri bittikten sonra imf'ye borcu sıfırladık artık imf'ye borç vereceğiz diye bağırdıkları gibi borcumuzu azalttık veya artık cari açık vermiyoruz gibi sözler duymak istiyorum.
newbie
Activity: 70
Merit: 0
bizim ekonomimiz büyümüyor ki bizim borçlarımız büyüyor.

Tam olarak da bu şekilde
"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"
jr. member
Activity: 182
Merit: 3
ekonomiyi borç para ile büyütürsen sen büyümüyorsundur aslında senin borcun artıyor. Tüketimle büyüyen ekonomiye ekonomi mi derler. Ekonomi üretim ile büyümedikten sonra işte bizim gibi olur sonu. Biz büyüyoruz deriz ama aslında elimizde avcumuzda hiç bir şey kalmamıştır.
hero member
Activity: 1582
Merit: 520
Bizim ülkemiz dışarıdan borç alarak ekonomisini büyüttüğünü sanıyor bunun adı gerçekte büyüme değildir büyüyoruz diye insanlarımızı kandırıyorlar gerçek büyüme dediğin dış borç ile öz sermayenin kıyaslamasıyla yapılmalı ve sonrasında artış oluyorsa bunun ne kadar kişiye dağılım gösterdiğine bakılmalı.
jr. member
Activity: 154
Merit: 1
Eğer kendimiz %100 yerli sermaye ve ürünle ve kendi iş gücümüzle üretebiliyorsak o zaman o ürettiğimiz dallardaki büyümeye bakarım ben yoksa bu büyüme büyüme değildir. Ürettiğinizle dünyada söz sahibi olabiliyorsanız işte o zaman güçlüsünüzdür. İşte bu durumda ekonominizi büyütebilirseniz ne kadar büyükse o kadar iyidir tabikide.
jr. member
Activity: 406
Merit: 1
Malesef ülkemizin içinde bulunduğu durumu ve bir çoğumuzun içine düştüğümüz durumu çok güzel bir örnek ile açıklamışsın,bu ülkenin acil yatırımcı çekmesi ve üreten ülke olup yurt dışı pazarına sunması gerekiyor.
full member
Activity: 1358
Merit: 193
büyümenin neyle olduğuna göre değişir. bizim gibi tüketerek yani dışardan alınan malla büyütüyorsan kötüdür. çin gibi dışarıya mal satarak büyüyorsan süperdir. ayrıca dışarıya mal satarak büyürsen halıkın zenginleşeceği için iç tüketimde doğal yoldan büyüyecektir.
newbie
Activity: 70
Merit: 0
"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Kar getirmeyen yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

kar getirmeyen yatırım yapmak aptallıktır. öncelikle karı ön planda tutmak lazım ve kar bazlı bakılmalı

yatırım yaptığımız betonun getirisi ney ??
aldığımız faranın vadesi faiz oranı ve geri odeme şekli ney?

bunları bilirsek eğer yaptığımız beton yatırımı kendi kendini amorti ediyormu ve kaç yıldan sonra kar bırakıyor bunları da bilmemiz gerekir. eğer kısa vadede kendini amorti ediyor ve kara geçiyorsa yaptığımız yatırım mantıklıdır.
Devlet adına konuşmuş hocamız sen bu konuyu okuyup bunu idrak etmedin mi dostum ?
Beton yatırım kar getirmez çünkü sürekli parayı kendi içinde çevirip durursun ülkeye her hangi bir döviz sokmamış olursun , yatırımcı çekmemiş olursun , Umarım anlıyorsundur betonun karı yoktur biresey düşünme ??
newbie
Activity: 217
Merit: 0
öyle ya da böyle büyümesi iyidir aslında.ama gelir gider dengesi iyi oturtulmalı.borçla büyüme borcu ödeyebilince güzel.
member
Activity: 448
Merit: 33
Bana nerede katılmadığınızı anlamadım fakat güzel bir yazı olmuş,elinize sağlık.Bu yazıyı derleyip başka bir başlık altında da yazabilirsiniz.

Yazınıza gelince.. Güney Kore'de iç tasarruflara,eğitime,inovasyona verilen önem ve bilakis kadınların ülke ekonomisine katkısının öneminden de  bahsetmişsiniz ki bu gayet doğru bir tespittir.Bir toplum düşünün akılcı ve bilimsel düşünce sistemini içselleştirmiş,kadını hor görüp onun cinselliği üzerinden ahlak anlayışı inşa etmeden değer yargılarını korumuş.O toplum her alanda ilerlemeye müktedirdir, Güney Kore örneğinde belirttiğiniz gibi.


Size katılmadığım konu şu: ekonomimiz çok kötü değil. Tamam süper bir ekonomiye sahip değiliz ama çok kötü durumda da değiliz. Eğer yeni kurulan hükümet akıllı hamleler yapabilirse çok güzel günler göreceğimizden eminim.

Türkiye'de yaşayan her ferdin (kadın erkek farketmiyor), ''üretime ve ihracata nasıl katkıda bulunabilirim'' sorunu sorup cevaplaması gerekiyor. Sizinde dediğiniz gibi Güney Kore kadın üzerinde milli değerlerini korumuş ve bu seviyeler ulaşmış. Bizde Kadınlarımıza milli değerlerimizi aşılayabilirsek ve kadınların sadece seks objesi olmadığını anlayabilir ve ona göre davranabilirsek zaten sorun büyük ölçüde aşılmış olur. Bir nesli yetiştiren KADINLARDIR....
full member
Activity: 411
Merit: 134
jr. member
Activity: 182
Merit: 1
her şey gibi bir şeyin iyi olması güzel ama her şeyin olması gerekenden fazla yada az sa büyüyor yada küçülüyorsa gerçektende o işte bir şey vardır normal bir insan için düşünürsek rüşvet gibi hakkından fazla kazanmak yada kaybetmek
member
Activity: 448
Merit: 33
Yazılanlara katıldığım yerlerde var katılmadığım yerlerde var.
Büyümeye en cok katkıyı yapan inşaat sektörü kabul ediyorum ama ekonomimiz sadece betonla büyümedi. Sadece inşaatla büyümüş olsaydı ihracatımız bu kadar artmazdı.
TÜİK verilerine göre, sanayi üretim endekslerinin takvim etkisinden arındırılmış yıllık değişim oranları şöyle:
2014   3,5
2015   2,9
2016   1,8
2017   6,3

Ekonomi büyürken reel sektörde üretiminiz yoksa veya azsa dış ticaret açığı vermeniz gayet doğal. Üretmediğiniz bir otomobilin, telefonun vs en lüksünü kullanmamız malesef bu dış ticaret açığını artırmıştır.
Güney kore ile kıyaslamışsınız. 2002 den beri Güney Kore Türkiye'nin yaşadıklarının ne kadarını yaşadı? Bizler kendi kendimizin başını yemekten dışarıya bakmaya fırsatımız olmadı olamadı.
Birde Güney Kore halkının yerli üretime verdiği destek ne durumda? Buna da değinirseniz çok daha güzel olur. Samsung veya Hundai ilk çıktığında ürettikleri ürünler çok mu iyiydi? Biz daha vestel, casper, turkcell kullanmıyoruz. Küçük bir bilgi 2007-2017 yıllarında ithal ettiği cep telefonları için 23 milyar 708 milyon 146 bin 266 dolar ödedik. Bu tutar Yeni hava limanı maliyetinin iki katı.

Tayyip Erdoğan yıllardır yerli otomobil üretmeliyiz diye bas bas bağırıyor ve daha üretemedik. 2017 yıl gerçekleşen otomotiv satışlarının 340 bin 306’sını Türkiye’de üretilen otomotivler, 615 bin 888’i ise ithal otomotivlerden oluştu.
616 bin adet aracı ithal etmişiz.

Hükümetin geçenlerde yaptığı eylem çok hoşuma gitti. İthalatı azaltacak ürünleri üreteceklere destek vermeleri. İşte bizi esas büyütecek budur.

Hükümetin yanlışları yokmudur, elbette vardır. Mesela Tarım sektörü, Hayvancılık sektörü, Resmi kurumların fuzuli para harcamaları, Bunları yeri geldikçe eleştiriyorum eleştireceğim de ama bu kadarda acımasız olmayın.


Aşağıda Bir bloktan aldığım güney kore raporunu paylaşıyorum. Hem bizlerin hem devlet yöneticilerinin Kepi önümüze alıp düşünme vakti.

Güney Kore Güney Kore'de yaşam ve tasarruf
Güney Kore'de yaşam ve tasarruf
Aydınlık Karanlığı Yenecektir. Kore birleşirse Kuzeyi de aydınlanacak.
Güney Kore "Han Nehri Mucizesi"

Kore 1910'da Japonya idaresine girdi. 35 yıllık beraberlik 1945'de Japonların 2. Dünya savaşı  yenilgisi ile sona erdi. Kuzeyden Sovyetler, Güneyden Amerikalılar Kore'yi işgal etti.  Sovyet ve Amerikan ideolojik anlaşmazlığı sebebiyle neticede  Kuzey ve Güney Kore oluştu.

Günümüzde Kuzey Kore, Kim ailesinin komunist yönetimi altındadır. Alanı 120bin km2, nüfusu 25 milyon. 40 milyar $ hacimli bir ekonomi. Kişi başı yıllık ortalama geliri alım gücü iyileştirmesiyle 1800$'dır. İşsizlik %25 düzeyindedir. Devlet geliri 3.2 milyar$, gideri 3.3 milyar$'dır. Kuzey Kore'nin nükleer gücü var. Kuzey Kore ekonomik olarak fakir, askeri harcamaları fazla, halkının refah düzeyi düşük, uluslararası ilişkilerinde izole durumdadır. İleride Güney Kore ile birleşmesi umulan, yakında iflas edecek, yıkılacak bir ülke olarak görülmektedir. Kuzeyde Çin ve Rusya ile komşudur.

Güney Kore yaklaşık 100bin km2 alana haiz bir yarımada ülkesidir. Nüfusu 50 milyon. 1953'te Kore savaşı sona erdiğinde savaşta 3 milyon insanını kaybetmiş, çok fakir ve kişibaşı yıllık geliri 67$'dı.         ABD geliri o zaman 2449$ ve Güney Kore gelirinden 36 kat daha fazlaydı 2449/67=36.6.

Güney Kore, 2015 itibariyle ekonomisi 1.8 trilyon dolar büyüklüğünde ve kişibaşı yıllık geliri 35 300$'a ulaşmıştır.  İş gücü 26 milyon ve işsizlik %3 civarındadır. Yüksek kazançlı %10 nüfus servetin %38'ine sahiptir. Hükümetin 2014 yaklaşık geliri 351 milyar $, gideri 337 milyar$'dır. Ülke ihracatı 573 milyar$, ithalatı 526 milyar$'dır. Güney Kore 60 yıl içinde,  gemi, tanker, otomobil, çelik ve sanayi üretimi gelişmiş, Olimpiyat Organizasyonu yapan, Dünya'nın onikinci (12.) büyük ekonomisidir. İhracat ve ithalatında en önemli üç ülke Çin, ABD ve Japonya'dır. Suudi Arabistan, Katar ve  Avustralya bu üç ülkeyi takip etmektedir.

Güney Kore ekonomik gelişmesi  "Han Nehri Mucizesi" nasıl oldu?                                         

Güney Kore yokluk  ve harap durumda Kore savaşından çıktıktan sonra uzun yıllar ABD yardımı aldı. Bu yardımın toplam değeri bağış ve borç olarak 1946-78 dönemi için  60 milyar$  hesaplanmaktadır. Alınan yardımlar devleti yönetenler tarafından akıllıca beş (5) yıllık planlarla  ikame ekonomisi ve aile şirketlerinin gelişmesi için harcandı.  Özellikle Başkan Park (1961-1979)  vergi kesintisi yaparak, hükümet kredisi vererek, standartlarda esnemelere izin vererek şirketlere teşvikte bulundu ve  devlet destekli aile şirketleri oluşturdu. Bu şirketler o dönemdeki Amerikan tavsiyesi olan küçük ve orta ölçekli şirket kurulmasından farklıydı. Güney Kore yüzdeyüz okur yazar bir toplum olarak, üretim ve ihracat yapmayı hedefleyen bir model izledi. Alınan dış borçlar verimli alanlarda kullanıldı ve yabancı yatırımcılar önce iç ihtiyaç üretimine yatırım yaptı. Yatırımlar,  kâr transferine dayanacağından yabancı yatırımcıların para transferleri engellenmedi. Araştırma geliştirme ve yurt dışında eğitim önemsendi. Japonya'dan yarı iletken teknolojisi desteği alındı. Hükümetler ham madde ithali, teknoloji transferi ve eğitim için para harcadı. İşçi sınıfı az paraya razı oldu ve halk uzun yıllar tüketim ekonomisinden uzak durdu.

Kore  1997 Asya finansal krizi olduğunda ihracat azalması ve işsizlikle yüzyüze geldi. Kriz, Kore gibi Borç/Özkaynak oranı yüksek olan, kısa dönem borçları fazla olan ülkelerin ekonomilerinin uzun dönemde sıkıntılara girebileceğini ve finans sektörünün yeterince disiplinli olmadığını gösterdi. Halk, Hükümetin borçlarını ödeyebilmesi için altın yüzük, bilezik ve mücevher bağışında bulundu. Elde edilen 227 ton altın (2015 değeri yaklaşık 7.5 milyar $) IMF'den alınan 54 milyar $  borç taksit ödemesinde ve dengeli bütçe için kullanıldı.

Kore'de ekonomi 1998'de  %7 ve 1999-2000  yıllarında %9 gelişti. 2003-2007 döneminde ekonomide ortalama %4 gelişme oldu. 2008 krizi Güney Koreyi olumsuz etkiledi. Ancak tedbirler alınmaya çalışıldı. Kore gibi ihracata dayalı ekonomiler örneğin Japonya, Almanya ve Çin  uluslararası finans krizlerinden etkileniyorlar çünkü krizler ticari faaliyetleri azaltıyor. Çözüm olarak kriz dönemlerinde iç pazar canlı tutulmaya çalışılıyor. 2015 itibariyle öngörülen kalkınma hızı %3-4 arasındadır.

Kore halkı  50 yılı aşan bir süre, 2000'li yıllara kadar günlük yaşamında fedakarlıklar yaptı. Günümüzde aileler çocukların eğitimine çok para harcıyor ve Güney Kore'de doğum oranının düşük olmasının, (Kore'de aile doğum oranı bin kişide 1.2, Türkiye'de 2.0)  ana sebeplerinden biri eğitim mali yükünün fazla olmasıdır. Amerika, İngiltere ve Japonya'da Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın %3'ü, Güney Kore'de %6'sı eğitime gitmektedir. Koreli aile, çocukları geride kalmasın diye İngilizce, Fen bilgisi veya diğer alanlarda harcamaktan kaçınmıyor. Yaşlı Güney Koreliler Japonları ve Çinlileri sevmez. İkinci Dünya savaşı dönemi Japon işgali sırasında Kore dilinin yasaklanması, eğitimin Japonca yapılması, Koreli kadınların Japon erkeklerinin moralini yükseltmek için hizmet vermeye zorlanması ana sebepler sayılabilir. Çinliler de Kore savaşı, Kore'ye gelen Çin'li göçmenler ve son zamanlarda Çinli balıkçıların Kore sularında avlanması ile negatif bir profile sahipler. Ancak bu iki kuvvetli komşu Kore'nin rekabetçi olmasında  destek sayılabilir ve aralarındaki ticari ilişki üst düzeydedir.

Tasarruf: Kore'de hane tasarruf oranına bakıldığında 2008-2015 dönemi için ortalama %4.5'dur. Bu oran 1997-2008 döneminde  %7.6'lar düzeyinde ve daha önceki yıllarda %25'ler seviyesindeydi. Azalma, Kore'de son zamanlarda gelir kadar, giderin de arttığını gösteriyor. Koreli aile yaşamında önemli istekler, ev sahibi olmak, çocuğuna iyi bir tahsil sağlamak, evlilik parası biriktirmek, emekliliğe hazırlık ve acil durumlar için tedbir almaktır. Korelinin refahı artarken harcaması artmakta, kredi olanakları gelişmekte ve kazanılan para öncelikli alanlara harcanmaktadır. Bankalardan kredi çekme kolaylığı Korelileri borçlandırmıştır. Ev alan Koreli, borcunu ödemektedir. Tasarrufun 2010 sonrası  daha az olması faizlerin, enflasyondan daha az olması görüşüyle de açıklanmaya çalışılmaktadır.

Kore'de bir başka husus  brüt tasarruf (gross saving) dediğimiz şirket kârlarının ve başka ülkelerdeki kazançların dahil edildiği tasarruf oranının yüksek olduğudur. Bu tasarrufun ortalaması 2010-14 dönemi için %34.4 düzeyindedir. Dolayısıyla Koreli ailelerin birikimi az, ama Kore'nin birikimi çok diyebiliriz.

Kore'de son on beş yıl banka faizleri %5.3 ile %1.5 aralığında seyretmiştir. Kriz zamanları faizler artmaktadır. 2015 yılı faizi ortalama %2'dir (%2.5-1.5 bandında). Enflasyon 2008'de %4.7 ve 2011'de %4 tepe değerlerini görmüş en düşük olarak da %1.3 düzeyinde olmuştur.

Koreliler: Başka ulusların değerlendirmesinde Korelilerin milliyetçi oldukları, çevreye saygılı oldukları, heyecanlı, aceleci oldukları, akıllı telefonlarını göz takibinde tuttukları, gençlerin  teknoloji düşkünü ve Newyork, Paris ve Londra giyimini takip ettikleri söylenmektedir. Kamu çalışanlarının, yurttaşlara etik davranması yasalarla güvence altında olup, önemlidir ve Kore'de rüşvet azdır. Koreliler sorulduğunda %3'ü bir işi yaptırmak için rüşvet vermek zorunda kaldığını söylemiştir. Herkesin ufak veya büyük miktarda bile olsa ödemesini kredi kartı ile yapması teşvik görmektedir. İnternet kullanımı çok yaygındır.

Koreli erkek:  Ailenin reisidir. Baba  olarak  yiyecek, giyecek ve ev temininden sorumludur. Evin reisi önce ebeveynlere, kardeşlerine ve takiben eşine ve evlatlarına karşı sorumludur. Ailelerin 500 yıllık soyağacı vardır. Yaşça büyüğe eğilerek selamlama ve saygı gösterme adeti vardır.  Koreli  çok çalışır diyebiliriz. OECD ülkeleri yıllık çalışma süresi ortalaması 1773 saat, ABD ortalaması 1789 saat iken, Korelinin ortalaması 2163 saattir.

Koreli kadın: Eskiden var olan evinde ailesiyle ilgilenen, doğum yapan, kocasının ardında duran  kadın modeli artık yoktur.  Fabrikaların üretim hattında, tekstilde, bankalarda ve mağazalarda milyonlarca kadın çalışıyor. Samsung bazı bölüm başkanlarına (CEO)  kadın atadı. Kadınların iş hayatındaki rolü gittikçe artmaktadır. Son delil Güney Kore'nin üçüncü Başkanı Park Geun-hye, general Park'ın kızıdır.

Gençler: Koreli kızların köprülü bir burun ve iri gözlere sahip olmak istediği doğrudur. Evlilik iki ailenin birleşmesi olarak görülmektedir. Anne baba desteki tanışmalarla  ve  gençler arası grupların iletişimi ile yapılan evliliklerin sayısı birbirine yakındır. Evlenme masraflıdır. Aileler bu masrafı çocuklarına olabildiğince az hissettirmeye çalışır. Gelin tarafı mobilya, beyaz eşya, erkek tarafı ev temin masraflarını ödemektedir. Evlilik töreni, balayı masrafları %50 paylaşılmakta ve aileler arası karşılıklı hediyeler alınmaktadır. Kızlık soyadı evlilik sonrası muhafaza adilebilmektedir.   

Genç kız veya erkek mezunlar için Hyundai, Samsung, Daewoo, LG gibi aile holdinglerinde iş bulmak önemli başarıdır.  Chaebels denilen bu aile şirketleri birbirinden farklı alanlarda çalışır. Örneğin Samsung televizyon ve akıllı telefon üreten elektronik bölümü yanında petrol tankeri üreten, ülke çapında hayat sigortası şirketleri ve otel zinciri iştirakleri ile tüm Dünya'da tanınmaktadır. Holding, aile şirketi veya hanedanlık denilen bu şirketlerin Batı şirketlerinden farkı şudur. Batı şirketlerinde şirket sahibi ve yönetim ayrı tutulur. Bu şirketlerde ise kararlar aileden olan patronlar tarafından yapılmaktadır. Aileden gelen patron, son kararı verebilmektedir. Tabii bu ailelerin şirketleri Hükümet isteklerine göre çalışma alanlarını seçmiş ve devlet isteğine uygun alanlarda yatırım yaparak teşvik almışlardır. Son zamanlarda hantallıklar, yenilenme ataletleri olsa da Koreyi tüm Dünya'da tanıtan bu aile şirketleridir. 2015'li yıllarda yeni yapılanmalara giderek zarar ettikleri alanlardan çekilmeye çalışmaktadırlar.

Kore para birimi won'dır. 1165 won yaklaşık 1$'dır. Eğitim harcamaları Güney Kore'nin bütçesinin %15'5'u düzeyindedir.  ve bu harcama yüksek sayılabilir. Kore'den daha çok harcayan ülkeler ABD %17.1, Meksika %24.3, Birleşik Arap Emirliği %22.5, Fas %26.4, Güney Afrika %18.5  söylenebilir.

Kore'nin geleceği: Güney Kore ekonomisi tipik özellikleri, düşük enflasyon (%2 altında), düşük işsizlik oranı (%3 civarı), kazancın eşit dağılımlı olması ve ihracat fazlası olmasıdır. Eskisi kadar hızlı gelişme olmasa da refahın gelecekte devam ettirilmesi birinci arzudur.

İkinci arzu, Kuzey Kore'nin Güneyle birleşmesidir. Güney, Kuzeyle birleşmeyi arzulamaktadır. Kuzey Kore'nin uzun dönemde  siyaseten liberal demokrasiyi seçmesi,  ekonomik olarak Güney Kore düzeyine getirilmesi ve 75-80 milyonluk 220bin km2 alanlı  Birleşik Kore'nin kurulması arzulanmaktadır. Kuzey Kore'nin, Güney Kore'ye entegrasyonu uzun dönemde iş gücünü ve iç tüketimi artıracaktır. Almanya birleşmesinde olduğu  gibi, Kuzey Kore'nin  altyapı inşası, yenilenmesi  büyük bir mali yük getirecek ancak 10-15 yıl süreyle Kore ekonomisini de canlı tutacaktır.

Kore günümüzde teknolojik yenilikçiliğe/inovasyona  ve eğitime verdiği önemin karşılığını almaktadır. İnovasyon teşviki, yeni iş alanları açmakta ve eğitilmiş iş gücü verimliliği artırmaktadır.

Ayrıca denizlerde büyümek isteyen Çin'in isteklerinin, Japonya ve ABD ile birlikte,  savaşa yol açmadan törpülenmesi, ileride  siyasi bir hedef olabilecektir.

Güney Kore kalkınma sürecinden alınacak faydalı dersler bulunmaktadır.


newbie
Activity: 140
Merit: 0
Büyümenin nasıl olduğu önemli aslında. Borç alarak karşılığında sana para kazandırmayacak yatırım yaparak olan büyüme hareketlerinin sonunda ciddi zararlar oluşuyor
jr. member
Activity: 238
Merit: 2
Üretim odaklı rasyonel büyümemiz gerekir yoksa enflasyon kaçınılmaz olur.
newbie
Activity: 196
Merit: 0
ülke büyüyor gözüküyor ama bu şekilde büyüme zararlı bir büyüme.yapılan yatırımlar kar getirmiyor, sürekli borç borç borç.sonu batış..
newbie
Activity: 56
Merit: 0
İlginç olan noktalardan bir başkası, eski yöntemle Türkiye dünyanın en düşük yatırım oranlarından birine sahipken yeni yöntemle en yüksek yatırım oranına sahip ülkeler arasına yükselmesi. Ekonomik büyümeye göre bunun nedenlerinden biri, yeni yöntemde inşaat yatırımlarının çok yüksek çıkması. Ancak şuan içten içe döngü yapan inşaatta patlamak üzere, hatta patladı ..
full member
Activity: 411
Merit: 134
yazı çok nitelikli olmuş teşekkürler
Teşekkürler güzel bir yazı olmuş. Büyümenin fazla gerçekleştiği yıllarda ithalat patlıyor yani üretim artıyor. Bu üretilen malla sadece yurt için de mi satılıyor. Yani büyüme neden tek taraflı kalıyor. İkincisi de neden üretim artıyor. 3 yıl önce değil de neden bu sene?

Teşekkürler arkadaşlar.Elimiz dilimiz döndüğünce..
newbie
Activity: 80
Merit: 0
yazı çok nitelikli olmuş teşekkürler
jr. member
Activity: 84
Merit: 1
Ne kadar büyüdüğümüz söylensede hocamızın dediği gibi 1 liralık adamız , çünkü üretmiyoruz arkadaşlar yaptığımız tek şey inşaat başkada bir şey yapmıyoruz ....
jr. member
Activity: 126
Merit: 1
Teşekkürler güzel bir yazı olmuş. Büyümenin fazla gerçekleştiği yıllarda ithalat patlıyor yani üretim artıyor. Bu üretilen malla sadece yurt için de mi satılıyor. Yani büyüme neden tek taraflı kalıyor. İkincisi de neden üretim artıyor. 3 yıl önce değil de neden bu sene?
full member
Activity: 411
Merit: 134
Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.

Hocam siz yine bu konuda "bu hıyarlar" dediklerinizi savunmaya devam etmekte özgürsünüz fakat ekonomik tablo ortadadır ki bu noktada (herkesi tenzih ederek) mevcut ekonomik durumu kimileri eleştirmekten kaçınabilir ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayacağımız gerçeği açık ve nettir.Keza "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" söyleminde bulunarak savunduğunuz
bu inşaat sektörü maalesef yaşanacak büyük krizin de en öncü sektörü olacaktır kanısındayım ve ben size bu konuda kesinlikle katılmıyorum, katılamıyorum.2008'de dünyada çapında yaşanan mortage krizi -ki balance payment crisis diye geçer.Lehmann Brothers adlı bankanın verdiği borç kredilerinin ödenmemesi ve hükümetin buna göz yumması suretiyle krizin fitili ateşlenmişti..Neyse ileride bununla detaylı bir yazı yazıp paylaşırız- ve ardından Avrupa'da İspanya ve İrlanda'da yaşanan mortgage virali emlak krizleri de bir bakıma son zamanlarda ekonomimizin ısınmasına örnek teşkil etmektedir.Yani gidişat aynıdır ve yolun sonu bellidir.

Daha öz ve anlaşılır bir ifadeyle...Bir ülkeyi inşaat sektörü,türizm vb. türev sektörler değil, dünyadaki örneklerine de baktığınız zaman,genel itibariyle emek yoğun yerine,sermaye yoğun  (katma değeri yüksek) ürünlerin üretildiği bir sanayi ekonomisi kalkındırır.(Tarımla kalkınan ülke sayısı bir elin beş parmağını geçmez;Kanada,Avusturya,Hollanda gibi ki Hollanda malum Konya ovasından hallice birazcık büyük bir ülke fakat bütün müslüman ülkelerden daha fazla tarımsal ürün üretiyor ve daha fazla katma değer yaratıyor.)

Tarım ve sanayi demişken...Mesela Türkiye dünya fındık üretiminin %70'ni gerçekleştirmekte,kayısı üretimininse %60 bizde.Fakat yurtdışından ithal ettiğiniz son model lüks bir araba için 10 kamyon fındık, bir yolcu uçağı içinse 700 tır kayısı satmanız lazım ki toplam kuru kayısı ihracatımızla sadece 7 adet boeing 747 tipi uçak alabiliyoruz.Kaldı ki inşaat sektörünü öncü sektör olarak baz alır,ona göre yol haritası çizer ve yine ona göre iktisadi politikalar uygulamaya kalkarsanız bu gün ki tablo ile karşı karşıya kalırsınız.(Kaldı ki şunu da belirtemekte fayda var; öncü sektörün inşaat olduğu bir ekonomik model ile kalkınmış müreffeh bir toplum/ülke örneği henüz insanlık tarihinde görülmemiştir.)

Bunun birlikte nitelikli beşeri(insan) sermaye de çok hatta bence en önemli unsurdur ki bu da malum eğitim seviyesiyle alakalıdır; bir başka deyişle sizin dünyadaki öncü sektörlerde,global markalarda istihdam edilmek üzere ne kadar mühendis,doktor,tekniker;yani o ilgili alanda yetiştirdiğiniz uzman sayısıyla yakından alakalıdır, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gençle değil.

Neyse fazla uzatmadan...Konuyla alakalı bir başka inceleme yazım mevcut.Buyrunuz:

https://bitcointalk.org/index.php?topic=4576653.new#new
jr. member
Activity: 266
Merit: 1
Türkiye'deki pozitif ender gelişmelerden birisi. Kişi başına düşen gelirin ne kadar olduğu artık ağza alınmıyor. Ben bu duruma olumlu verileri söyle, olumsuzları pek karıştırma anlayışı diyorum. Tek başına iktidarda bizim uçmamızı sağlamıyor onu da net gördüm.
legendary
Activity: 3248
Merit: 1531
İyi güzel söylüyorsun dostum da parayı sadece betona gömmek mi bu kadar büyüttü ülkeyi rakamlarla oynayarak ancak kendimizi kandırırız. Biz üretemiyoruz kota uygulanıyor kısmına katılmıyorum, para katma değeri yüksek alanlara kanalize edilirse çar çur edilmezse gayet güzel üretim de yapılır ihracat da yapılır.

Katma değerli ürünü üretmek için, teknoloji, yetişmiş insan gücü, sabır ve zaman gereklidir. İktidarlar en hızlı geri dönüş alabilecekleri yolları tercih ediyorlar.
Bu yüzden inşaat sktörünü ateşmlemek kolaylarına geliyor.

inşaat sektörü ile yurtiçinde şirketleri zengin edersin. kaç tane şirketimiz yurt dışında şu kadar milyar dolarlık inşaat ihalesi alıyor, kaç tanesi. bunlar işin kolayına kaçmak. kur fabrika, üret, geliştir, dünya markası oluştur. toplasan inşaat şirketleri bir tane samsung yapabilecek mi acaba. benim bildiğim lokomotif sanayidir. aslında bu da klişe laf. asıl lokomotif yüksek teknoloji şirketleri. ama ülkemizde son derece az.



Arge yapacak insan kaynağımız yok. Araştırma geliştirme zaman para ve sabır gerektiren süreçlerdir. Bizim milletçek bu süreçleri destekleyecek mecalimiz yok maalesef. Sanayi üretimi demişsiniz de ne üreteceğiz? neyin sanayisi var Türkiye'de? Dünya ile rekabet edebileceğimiz 3 - 5 kalem : gıda işleme makineleri, tekstil, dışında aklıma birşey gelmiyor. Ayrıca Yurt dışında faaliyet gösteren, çok büyük inşaat ve  elektrik taahüt firmalarımız var. onları da unutmayalım; bir gama inşaat, tekfen gurubu misal.


Aynen katma değeri yüksek teknoloji ürünlerini geliştirip satmak piyasanın ve ekonominin canlanması için çok önemli öyle şirketler var sadece nakit rezervi birçok ülkenin yıllık gelirini sollamış durumda

Katma değerli ne üreteceksin de satacaksın? Ben söyleyeyim. Yapılabilecek tek şey var. Yazılım geliştirme işine yoğunlaşılırsa belki yırtarız milletçek.
Ama onda da yetkin eleman sıkıntısı hat safhada.

member
Activity: 560
Merit: 11
ekonomik büyüme yüzdeleri insanın içini ferahlatıyor. hani nerelere geldik dedirtecek türden. ama işin aslı öyle değil. her ay aldığın maaşın, hayat pahalılığına yenik düşüyorsa giderek fakirleşiyorsun demektir.

Youtube'da köfteci yusuf videosuna denk geldim. 2012'de yayınlanmış. 200 gram porsiyonluk köfte 6 liraymış o vakitler. şu anda son fiyata baktım 14 lira. Amerikada bu kadar agresif artışlar göremezsin. çocukluğumuzda övündüğümüz kendi kendine yetebilen ender ülkelerden biri olma vasfımızı kaybedeli çok oldu.
full member
Activity: 448
Merit: 100
send and receive money instantly, w/no hidden cost
Aynen katma değeri yüksek teknoloji ürünlerini geliştirip satmak piyasanın ve ekonominin canlanması için çok önemli öyle şirketler var sadece nakit rezervi birçok ülkenin yıllık gelirini sollamış durumda
newbie
Activity: 168
Merit: 0
inşaat sektörü ile yurtiçinde şirketleri zengin edersin. kaç tane şirketimiz yurt dışında şu kadar milyar dolarlık inşaat ihalesi alıyor, kaç tanesi. bunlar işin kolayına kaçmak. kur fabrika, üret, geliştir, dünya markası oluştur. toplasan inşaat şirketleri bir tane samsung yapabilecek mi acaba. benim bildiğim lokomotif sanayidir. aslında bu da klişe laf. asıl lokomotif yüksek teknoloji şirketleri. ama ülkemizde son derece az.
full member
Activity: 602
Merit: 100
İyi güzel söylüyorsun dostum da parayı sadece betona gömmek mi bu kadar büyüttü ülkeyi rakamlarla oynayarak ancak kendimizi kandırırız. Biz üretemiyoruz kota uygulanıyor kısmına katılmıyorum, para katma değeri yüksek alanlara kanalize edilirse çar çur edilmezse gayet güzel üretim de yapılır ihracat da yapılır.
legendary
Activity: 3248
Merit: 1531
Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.
member
Activity: 252
Merit: 10
"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Kar getirmeyen yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

kar getirmeyen yatırım yapmak aptallıktır. öncelikle karı ön planda tutmak lazım ve kar bazlı bakılmalı

yatırım yaptığımız betonun getirisi ney ??
aldığımız faranın vadesi faiz oranı ve geri odeme şekli ney?

bunları bilirsek eğer yaptığımız beton yatırımı kendi kendini amorti ediyormu ve kaç yıldan sonra kar bırakıyor bunları da bilmemiz gerekir. eğer kısa vadede kendini amorti ediyor ve kara geçiyorsa yaptığımız yatırım mantıklıdır.
newbie
Activity: 152
Merit: 0
ondan sonra vay efendim kötü yönetiliyoruz falan filan diyen kişiler bu konuyu iyi araştırsın da büyüyormuş gibi göstermek neymiş öğrensinler..
newbie
Activity: 210
Merit: 0
lastiği şişiriyoruz ama içini havayla dolduruyoruz ve o lastiğin çeperi artık maksimuma dayandı, patlayacak.umarım patlamadan o hava söndürülür..
jr. member
Activity: 434
Merit: 1
Mehmet Şimşek in yapmış olduğu açıklamada,  büyümenin tüketime bağlı olduğunu söylediğini unutmayalım. Sürdürülebilir bir büyüme için tüketim değil üretim olması gerekir. Yoksa piyasalar bu şekilde dalgalanmaya devam eder ve ekonomi sürekli sos sinyalleri verir. Bu
member
Activity: 252
Merit: 10
OPEN GAMING PLATFORM
Buyumenin nereye dogru oldugu onemli ama. 4% buyumek onemli degil, borc miktari ve cari acigin artmamasi gerekiyor. Ithalat ihracat icinde calisilmasi gerekli, zamaninda Vehbi koc un lafi vardi 1usd lik urun satmak icin 1.5usd mal almamiz gerekiyor diye.
member
Activity: 448
Merit: 33
Üretim üretim üretim. Bu işten cıkmamızın başka yolu yok. Üretip ihracat yapamazsak gelecek çok parlak değil. Seçimden sonra ne yapıp edip mutlaka çok ithal ettiğimiz ürünleri üretmemiz gerekiyor. Yoksa betonla bu iş olmaz, olamaz.
newbie
Activity: 168
Merit: 0
kendi kendine yetebilen ekonomimiz olsa yurt içi hasıla ile durumu idare etme olasılığımız olabilirdi. ama biz dolar, euro üzerinden ithalat ağırlığı olan ülkeyiz. açın tv reklamlarını alayı yabancı. elin liptonu karadenizden bizim çayları alıp satıyor. dünyaca ünlü markamız çok az.
member
Activity: 294
Merit: 10
Ülke ekonomimizin AVM ve siteler üzerine kurulu olduğunu düşünürsek. Sadece beton dikerek nereye kadar gideceğiz acaba bunun geri dönüşü ne kadar olacak. 10 yıl sonrasında parayı nereden bulacağız. Asil meseleler bunlar. Sen savaş uçağı üret fabrika kur ama büyümen 3.5 olsun hiç önemli değil gelecek için yatırım sonuçta.
full member
Activity: 1358
Merit: 193
neyle büyüdüğüne göre değişir. ihracat yaparak büyüyorsan tabiki iyidir ki iç tüketime de yansıyacağı için dahada iyi olur. yok sadece iç tüketimle ve dışardan sıcak para ile büyüyorsan eninde sonunda patlarsın bkz. türkiye.
jr. member
Activity: 224
Merit: 4
yarım yamalak iş yapılırsa olacağı bu. konu farklı ama nasıl denetimsiz olduğumuzu anlatayım. kaç tane cinsel içerikli sms geldi bana. öyle sitelere tel numarasını da vermedik. sms de firmanın kodu var. hangi akla mantıkla atıyorsun bu sms i. yetişkin olmayan çocuk okusa bir düşün. bunlar için şikayet hattı kurmuşlar. sorunu ilk başta düzeltmezsen orası da iş yapmaz. böyle başı boş yönetim tarzına sahip oldukları için benim oyumu alamayacaklar.

ekonomik büyüme bence aldatmaca. o rakamların gerçekliğinden emin değilim. haa doğru da olsa bizim hayat pahalılığına çözüm sunmuyor. antep fıstığı 200 lira mı oldu ooo ithalat yaparım bak 50 lira düştü diye seviniyorlar. yazık vallahi. spekülatörlerin önüne geçeceklerine. kolay yolu seç.
full member
Activity: 448
Merit: 100
send and receive money instantly, w/no hidden cost
Üretim olmadan sanla büyüme rakamlarıyla ortalığı ayağa kaldırma girişimin sonucunda ortaya çıkan yüksek enflasyon ve işsizlik rakamlarının acı faturasını hepimiz yaşıyoruz ve yaşıyacağız da
full member
Activity: 602
Merit: 100
Olayı halkın anlayacağı dille bir kaç cümleyle güzelce özetlemiş, ama düşünmeyen sorgulamayn bir topluluk olduğumuz için fişeklemeye çabuk geliyoruz ve araştırma konusundaki eksikliklerimiz de ortaya çıkıyor.
member
Activity: 728
Merit: 10
Trphy.io
Söylediğin gibi ekonomik büyüme iyidir ama bunun dayanağı nedir onu çok iyi incelemek gerekir.
Gündeme yönelik de aslında bilgilendirici bir yazı olmuş ama anlayana artık...
member
Activity: 244
Merit: 10
Üreterek ekomominizi büyütüyorsanız iyide, bizim ülkemizdeki gibi ekonomik büyümeler biraz havada kalıyor. Üretim adına hiçbir şey kalmadı sadece ithal ediyoruz. Daha önce dünyada üretimde ilk sıralarda bulunduğumuz çoğu şeyi artık ithal eder hale geldik.
newbie
Activity: 182
Merit: 0
ekonomik büyüme faiz, enflasyon, dolar kuru hangisine katkısı var. ekonomik büyüme her şey demek değil. bu sene istersek %50 büyüyelim o dolar kuru hepsi yukarı yönlü hareketine devam eder. ithalata dayalı pazar ülkesiyiz. bence tepedekiler bu sorunları çözmek için uğraşmıyorlar bile. seçimden sonra birinci öncelik enflasyon ile mücadeleymiş evet seçimden önceki mücadeleyi gördük.
member
Activity: 448
Merit: 11
güzel olmuş böyle bilgilendirici bilgiler olmalı her kes gibi bin tane konu açmaktansa az ve öz iyidir  Smiley Wink Huh Cool
full member
Activity: 411
Merit: 134

Yapısal ekonomik sorunların yanında özellikle son dönemlerde yaşadığımız döviz kuru artışlarına/baskılarına dair bir analiz paylaşmak istiyorum:

Yakın zamanda açıklanan büyüme rakamlarını sıkça duyuyor ve hatta açılan başlıklarda da sıkça görüyoruz.Türkiye ekonomisi yüksek bir oranda (%7.4) büyüdü.Evet görünüşte bu rakam bizleri cezbediyor.Fakat realitide Türkiye ekonomisi için yüksek büyüme oranları içinden geçtiğimiz konjonktürde iyi midir?

Öncelikle malumunuz Türkiye’nin şu anda en büyük sorunu döviz açığı sorunudur.Bu sorun da yeni değildir.Özellikle 1950 yılından sonra hemen hemen her on yılın sonunda Türkiye döviz sıkıntısı ile karşı karşıya kalmış ve çoğu zamanda rahmetli Demirel'in deyimiyle 70 cente muhtaç kalmıştır.Peki şimdi durum neyin göstergesidir?Neden 70 cente muhtaç kalıyor ve akabinde büyük,derin krizler yaşıyoruz.Durum özetle şudur: Yaklaşık 450 milyar ABD Dolar’ı dış borcumuz var.Bu bilinen bir gerçek. (Özel sektörün payı yaklaşık 350 milyardır diğeri kamu sektörünün borcu). Bu borcunda önümüzdeki yıl ödenmesi gereken tutarı (dış borç çevrim tutarı) yaklaşık 200 milyar dolara tekabül ediyor. Dolayısıyla gerek yurtiçi gerekse yurt dışı (bizi her zaman yıkmak isteyen iç ve dış güçler de dahil) kaynaklı faktörlerin tetiklediği bir bahane ile döviz kurları artma eğiliminde olması olağandır.Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının(TCMB) brüt döviz rezervi 110 milyar dolar civarında olmasına bu artma eğilimi devam ediyor,etmekte.

Bilakis 1994 krizi öncesi 1993 yılında, 2001 krizi öncesi 2000 yılında, dış ticaret ve cari açığımız rekor düzeylerde açık vermişti.Keza takip eden yıllarda finansal krizler yaşandı.Peki bu kriz yıllarında ne oldu?Örneğin, hem 1994 , hem de 2001 yılında dış ticaret açığımız ciddi oranda kapandı ve hatta cari işlemler dengemiz her iki yılda da fazla verdi.Fakat buna karşın, 1994 yılında ekonomimiz %6,3 , 2001 yılında ise %9,5 küçüldü.

Bu verilerden şu sonuca ulaşılır: Türkiye ekonomisi yüksek büyüdüğü dönemlerde ciddi dış ticaret ve cari açık sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Çünkü yüksek büyüme dönemlerinde ithalat(dış alım) patlamaktadır. Bunun nedeni de, ithalatın %75'inin hammadde, %15'inin yatırım/sermaye malı olmasıdır.Bir başka ifadeyle %90’lık kısmı yüksek büyüme için kullanılmaktadır. Kriz yıllarında ise, büyüme oranı düştüğü için ithalat kapasitesi ciddi azalmaktadır. Yakın tarihe göz atacak olursak:

Mesela Türkiye ekonomisi 2014, 2015, 2016 yıllarında ortalama %3-4 arasında büyümüştür. Dolayısıyla dış ticaret açığı daralmış ve cari açıkta sorun olmaktan çıkmıştır. Ancak 2017 yılında %7,4 büyümemiz ve her zamanki gibi ithalatı(dış alımı) arttırmış ve bu da cari açığı ciddi sayılabilecek ölçüde bozma eğilimine sokmuştur.Cari açık + dış borç + yurtiçi ve yurtdışı olumsuz faktörler beraberinde kur artışlarını getirmiştir.

Dolayısıyla, Türkiye ekonomisi, döviz açığı ve özellikle 2010’lı yıllarda özel sektörün dış borcudur.Yüksek büyüdüğümüz zaman, yapısal sorunlar çözülemediği için, dış ticaret açığı da, cari açıkta (ikisinin birlikte görünmesine ikiz açık denir ki buna kamu sektörünü de dahil ederseniz üçüz açık sarmalına doğru bir anafora/hortuma doğru yol almış olursunuz.) ve hatta kurlarda artma eğilimine girecektir. Bu kaçınılmaz bir gerçektir sayın arkadaşlar.Bu da finansal krizlere zemin keza bizde geçmişti ve hatta maalesef yakın gelecekte de görüleceği üzere krizlere zemin hazırlamaktadır.Özetle TÜRKİYE’NİN bu şartlarda, YÜKSEK BÜYÜMEYE DEĞİL, İSTİKRARLI BİR SEVİYEDE/ORANDA (örneğin her yıl yüzde 4,5 veya 5 gibi) BÜYÜMESİ DAHA UYGUN ve MANTIKLI OLACAKTIR.Bir başka ifadeyle dışa bağımlı/hormonlu büyüme yerine ihracata dayalı büyüme modelleri baz alınmalı.Vücut geliştirip 50cm kol yapacam diye gidip anabolik streoid alıp 1-2 ay söneceğine kendi köyünün tavuğunun etini,yumurtasını ye 35cm kol yap 2 günde de sönüp ele güne rezil olmama durumu aslında.

Evet,peki çözüm nedir,ne olmalıdır?Kısaca yüksek büyüme dönemlerinde döviz açığımızı artırmayacak yapısal bir ekonomi politikası uygulanmasıdır. Onun da olmazsa olması katma değeri yüksek,sermaye yoğun ürün üretip satmak yani ihracattır(dış satım). Hem döviz açığımız artmaz, hem de ihracat büyümeye ciddi katkı sağlar. (Güney Kore gibi)

Güney Kore demişken.Bilakis son günlerde seçim mitinglerin,televizyon reklamlarında Güney Kore örneği veriliyor.İşin evveliyatına baktığımızda Türkiye ekonomisi aynen Güney Kore gibi 1980 yılından sonra “ihracata dayalı büyüme modelini” benimsemişti.Fakat  Güney Kore bunu başardı.Örneğin Güney Kore ile Türkiye’nin kişi başına düşen geliri 1980 yılında hemen hemen aynı iken, şimdi bizim kişi başına düşen gelir 9000 $ , Güney Kore’nin ise 30.000 bin dolar civarındadır. Çünkü Güney Kore, ihracata dayalı büyümeyi becerip global düzeyde markalar yaratmıştır.Biz ise maalesef enerji bakımından dışa bağımlı ekonomimiz içerisindeki emek yoğun montaj/fason sanayimizle cebelleşip durmaktayız ve Güney Kore gibi küresel markalarımız henüz tam anlamıyla oluşmadı.Özellikle son zamanlarda siyasetçilerin Güney Kore örneğini göstermesi biraz bu realiteye abes-e iştigaldir.Önceki hükümetler de dahil bir vatandaş olarak şunu sorarım mesela ben: 1980'den sonra ne oldu da Güney Kore'deki vatandaş benden 3 kat daha zengin hale geldi ve ben niye gelemedim?

Maalesef bizler hala Merkez Bankası faizleri ne kadar artırır ise, döviz kurları düşer zannediyoruz.Sanki TCBM ekonominin bütün yükünü çekmek durumundaymış gibi.(Bu arada Türkiye Cumhuriyeti değil TÜRKİYE CUMHURİYET MERKEZ BANKASI'dır.Genelde görsel ve yazılı basında "Cumhuriyeti" şeklinde yanlış yazılmaktadır.Neyse devam edelim kaldığımız yerden.)

Kur zaten artacağı kadar artmış.Bundan sonra düşse nereye kadar düşecek?Size basit bir soru: ekonomide yapısal değişiklikler olmadığı sürece 2019'un ilk çeyreğinde 1$=5tl mi olur yoksa 6-7tl mi olur?En başta bu yapısal (en önemlisi ihracat) sorunu çözmedikten sonra, Merkez Bankası’nın geç kalınmış faizleri artırma çabası hiç bir işe yaramayacaktır.Eviniz yanıyor siz de yangını bahçe hortumuyla sulayarak söndürmeye çalışıyorsunuz.Buna ek olarak ABD'den yeni bir faiz artışı daha geldi.Yatırımları dışlıyor diyerek faiz arttırmayalım mı diyecekseniz kendi merkez bankanıza?Yoksa yapısal çözümler getirerek bu döviz baskısını kontrol altına mı almaya çalışacaksınız?Elle tutulur bir politika üretmeniz,sunmanız lazım.

"Allah büyüktür,onların doları varsa bizim de Allah'ımız var, aynı Gemideyiz, bu günler de geçer!" vb. iç politika malzemesi yapılan söylemlerle meseleyi geçiştirip nabza göre şerbet vermek, uzun vadede kesinlikle bir çözüm getirmeyecektir.


Türk Lirasının diğer yabancı paralar karşısındaki değer kaybı,2012-2018

Son sözümü sayın Özgür Demirtaş hocamdan alıntı yaparak bitirmek istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"
Jump to: