Topic: Avrupa’da ev sahipliği oranları (Read 84 times)
90 larda beleşe hazine arazisine çöreklenip 20+ daire sahibi olan sonradan görme lağım yaratıklarıyla muhattap olmamak için ev sahibi olmak en mantıklı hareket. 600 dairesi olan siyasetçinin olduğu ülkede ev sahibinin sırtı yere gelmez.
Oranlara bakınca Sovyet esintileri olan ülkelerin bir çoğu ev sahipliğinde en ön sırada. Akdeniz ülkeleri arasında da sanırım en kötü orana sahip olan biziz. Toprak genişliği olarak Avrupa’daki ülkeleriden çok daha büyüğüz ancak ev sahiplik oranlarımız düşük. Gönül ister ki ülkenin her yeri yatay mimari olsun, şehirlerin hemen hemen hepsi kalkınmışlık olarak eşit olsun. Ev sahiplik oranları bu şekilde artabilir sanırım ama rantın ve paranın fazla olduğu yerlerde bu durum geçerli olmuyor maalesef. Bu araştırmanın tek bir kişiye ait olan gayrimenkul oranları versiyonu da olsa güzel olurmuş.
Keşke yatay mimari ülkemizde gelişmiş olsa fikrine çok katılıyorum. Özellikle büyük şehirlerde her yer rezidans tipi 30 katlı binalar. Bir de Amerika mimarisi gibi de değil, tipsiz tipsiz evler yapıyorlar.
Keşke İskandinav ülkeleri ya da Doğu Avrupa ülkeleri gibi bir mimarimiz olsa. Cennet gibi bir ülkedeyiz ama içine etmekte de üstümüze yok
Aslında her zaman bir eve sahip olmaya da gerek yok. Gözlemlediğim kadarıyla herkes bir ev sahibi olmayı "zenginlik" veya bir garanti olarak görüyor. Evet ev sahibi olmak sizi bir kerelik büyük bir masraf yapıp geri kalan hayatınız boyunca kurtarabilir ama kirada yaşamak da bir tercih, finansal açıdan ikisinin de avantajları ve dezavantajları var.
Evet finansal açıdan avantajları ve dezavantajları var. Günümüz şartlarında ev almak için gereken para miktarının başka işler için sermaye yapılma seçeneği, paranın biriktiği gibi çocukluk hayali olan bir ev alınması, uygun kredi zamanlarında krediyi ev alarak değerlendirmek, kirada oturmama isteği gibi her insanın tercihini belirlerken bunlara benzer birçok neden sıralanabilir. Burada geleneksel bir anlayış ağır basıyor özellikle ülkemizde.
Sonuç olarak tercihler belirliyor hayatımızı. Yukarıda saydığım sebeplerden farklı olarak ev alma ya da almama nedeni herkes için değişebilir. İsteyen herkesin ev sahibi olmasını diliyorum.
Oranlara bakınca Sovyet esintileri olan ülkelerin bir çoğu ev sahipliğinde en ön sırada. Akdeniz ülkeleri arasında da sanırım en kötü orana sahip olan biziz. Toprak genişliği olarak Avrupa’daki ülkeleriden çok daha büyüğüz ancak ev sahiplik oranlarımız düşük. Gönül ister ki ülkenin her yeri yatay mimari olsun, şehirlerin hemen hemen hepsi kalkınmışlık olarak eşit olsun. Ev sahiplik oranları bu şekilde artabilir sanırım ama rantın ve paranın fazla olduğu yerlerde bu durum geçerli olmuyor maalesef. Bu araştırmanın tek bir kişiye ait olan gayrimenkul oranları versiyonu da olsa güzel olurmuş.
Aslında her zaman bir eve sahip olmaya da gerek yok. Gözlemlediğim kadarıyla herkes bir ev sahibi olmayı "zenginlik" veya bir garanti olarak görüyor. Evet ev sahibi olmak sizi bir kerelik büyük bir masraf yapıp geri kalan hayatınız boyunca kurtarabilir ama kirada yaşamak da bir tercih, finansal açıdan ikisinin de avantajları ve dezavantajları var.
Evet finansal açıdan avantajları ve dezavantajları var. Günümüz şartlarında ev almak için gereken para miktarının başka işler için sermaye yapılma seçeneği, paranın biriktiği gibi çocukluk hayali olan bir ev alınması, uygun kredi zamanlarında krediyi ev alarak değerlendirmek, kirada oturmama isteği gibi her insanın tercihini belirlerken bunlara benzer birçok neden sıralanabilir. Burada geleneksel bir anlayış ağır basıyor özellikle ülkemizde.
Sonuç olarak tercihler belirliyor hayatımızı. Yukarıda saydığım sebeplerden farklı olarak ev alma ya da almama nedeni herkes için değişebilir. İsteyen herkesin ev sahibi olmasını diliyorum.
Aslında her zaman bir eve sahip olmaya da gerek yok. Gözlemlediğim kadarıyla herkes bir ev sahibi olmayı "zenginlik" veya bir garanti olarak görüyor. Evet ev sahibi olmak sizi bir kerelik büyük bir masraf yapıp geri kalan hayatınız boyunca kurtarabilir ama kirada yaşamak da bir tercih, finansal açıdan ikisinin de avantajları ve dezavantajları var.
Evet finansal açıdan avantajları ve dezavantajları var. Günümüz şartlarında ev almak için gereken para miktarının başka işler için sermaye yapılma seçeneği, paranın biriktiği gibi çocukluk hayali olan bir ev alınması, uygun kredi zamanlarında krediyi ev alarak değerlendirmek, kirada oturmama isteği gibi her insanın tercihini belirlerken bunlara benzer birçok neden sıralanabilir. Burada geleneksel bir anlayış ağır basıyor özellikle ülkemizde.
Sonuç olarak tercihler belirliyor hayatımızı. Yukarıda saydığım sebeplerden farklı olarak ev alma ya da almama nedeni herkes için değişebilir. İsteyen herkesin ev sahibi olmasını diliyorum.
Aslında her zaman bir eve sahip olmaya da gerek yok. Gözlemlediğim kadarıyla herkes bir ev sahibi olmayı "zenginlik" veya bir garanti olarak görüyor. Evet ev sahibi olmak sizi bir kerelik büyük bir masraf yapıp geri kalan hayatınız boyunca kurtarabilir ama kirada yaşamak da bir tercih, finansal açıdan ikisinin de avantajları ve dezavantajları var.
Türkiye, Avrupa’da ev sahipliği en düşük 4. Ülke konumundayken, en fazla ev sahipliği olan ülkeler ise Arnavutluk, Slovakya, Romanya.
Kaynak olarak statista verileri
Jump to: