Topic: Çok mu tüketiyoruz? Ya da çok mu tükeniyoruz? (Read 276 times)

Gereksiz alışkanlıklarımızın fazla olduğunu düşünüyorum. Çok tüketiyoruz, gereksiz tüketiyoruz ayrıca içimizdeki hainlerin doğaya verdiği zararlar da ortada böyle olunca Gümüşhane ile kalmaz kar gecikmeleri ve erken erimesi diğer kar bölgelerinde de aynı sorunu yaşarız üretim yapmıyoruz üretmeyi sevmiyoruz maalesef

serpme kahvaltılar başlı başına israf zaten.

herkes ne kadar yicekse o kadar alıyor tamam da artan ne oluyor? eee kalıyor ne oluyor çöpe dökülüyor ee ne gerek var o kadar yapmaya dersen de ben özel ve güçlü bir işletmeyim olacak o kadar diyor

çok tüketmiyoruz israfımız fazla.

Ihtiyactan fazla tüketim cokdan daha ziyade gereksiz ve israftır. Bu tüketim malzemelerinin gereksiz kullanımına sebep olmakla hem madden zarar hem dinen günah, hem de doğaya zarardır. En basitinden her gün tonlarca ekmek çöpe gidiyor. Bizim.evde de aynı yalan yok. Eleştirdiklerimizi bizde yapıyoruz. Ekmek bayatladı yemeyelim taze sıcak ekmek yiyelim. Oysa dünyanın kalan yarısı açlık sınırında ve ekmeğe bile ulaşamıyor. Biz gereksiz tukettikce dünyayı da tüketiyoruz farkında olmadan. 

Üzerinde çalışıldığında bariz görülecek şeylerden biri budur. Bilhassa zengin ülkeler çok büyük israf yapıyorlar. ABD de dökülen ziyan edilen kolanın, patatesin, burgerin hesabı yok. Tr de ucuz diye alınıp sonra bozulup çöpe dökülen meyve sebzenin hesabı yok.

Aslında ikisi de birbiriyle bağlantılı, çok tükettiğimiz ve üretmediğimiz için, bunun sonucu olarak tükenme tehlikesiyle baş başa kalıyoruz, doğayı kendi haline bıraksak doğa yine bir şeyler üretecek, ona da izin vermiyoruz maalesef, böyle olunca dünyanın da ömründen çalıyoruz,

İsraf zaten genel olarak insanlarda var olan bir şey. Hiçbir şekilde hiçbir zaman bunu atlatamıyoruz ve dünyanın sonuna kadar da böyle devam edecek gibi gözüküyor bu durum. Bu gereksiz tüketmelerin adı da çok tüketme olarak gözüküyor. O yüzden doğrusunu telaffuz etmek gerekirse çok tüketmek değil gereksiz tüketmek diyebiliriz.

Türk milleti olarak zaten her şeyin fazlasında gözümüz var. Bu yüzden insanların borcu hiç bitmiyor. Azla yetinmeyi hiçbir zaman bilmiyoruz. Bir yiyecek alırken bile biraz eksik kalsın bir şey olmaz diyeceğimize aman biraz fazla olsun kalırsa kalır mantığındayız. Böyle devam ettiğimiz sürece de tükenmeye devam edeceğiz maalesef.

Çok tüketmekten ziyade boşa harcadığımız şeyler daha fazla gibi sanki. Mesela su kaynaklarını o kadar fazla oranda boşa harcıyoruzdur ki. Evde yıkanırken kova doldurarak yıkanıyorsak orada suyun ısınması falan derken bir sürü su boşa akabiliyor. Ya da ne bileyim, mesela bulaşıkları evinde makinesi bulunsa bile ara ara bile olsa elde yıkayanlar çok fazla su harcıyorlar. Bu liste böyle gider.

Bence gerçekten çok ve gereksiz tüketiyoruz. Eğri oturup doğru konuşalım, buzdolabınıza giren ürünlere ve çıkanlara bir bakın. Tek başına yaşayan adam 2 kilo çilek alıyor. Sonra yarısı çöp. Gıda israfı konusunda önde gidenlerden biriyiz. Bayram tatili geçti oteller doldu taştı, masalara bakıyoruz yarısı yenmemiş yemek. Hal böyle olunca bunu normalleştiriyoruz, ihtiyacımızdan fazlasının çöpe gitmesine sebep oluyoruz.

Aynı şey giyim ürünleri ya da ev eşyaları için de geçerli. Hiç ihtiyacımız olmayan bir ton şeyi dolduruyoruz. Aldığımız her ürün için enerji ve su harcandığını görmezden geliyoruz.

Araba, ev ve telefon konusu ayrı bir boyut, bunlar zaten lüks tüketim olmamalı.

Dünyanın her yerinde israf artmış durumda, sadece bize özgü bir durum değil. Ama bizim yaşam şeklimiz biraz göze batacak hale geldi bence

Kuresel sicakliklar artiyo. Su kaynaklari hizla tukeniyo. Su hayat demek. Temel ihtiyactan, uretime kadar her sey icin ihtiyac. Dunya zor zamanlardan gecer. Cocuklarimiz icin daha kotu gunler olur.

Sormayın hocam valla şimdi bir de stokçuları aklıma getirdiniz.    Pandemi döneminin en çetin olduğu zamanlar millet ne kolonya bıraktı ne un vs. ne bir şey. Stoklar tükenince ya da azalınca fiyatlar öyle bir uçtu ki ağzım açık kaldı. Bir kolonyaya 25 TL isteyen mi dersin artık her türden şey vardı.

Bu cografya hakkinda konusursak tam bir saptama yapmak zor ancak nufus olarak avrupada rusyadan fazla ikinci ulke konumundaysak ve de nufusun yarisi asiri tuketim yaptigini varsayarsam tuketim toplumu oldugumuz acikca ortaya cikacaktir, en azindan cari aciga bakarak bu kaniya varilabilir olur kanaatindeyim.

Bu yapılan araştırma grubu üyeleri hangi gelir kesiminden seçilmiş. Orta direk dediğimiz kesimin helvasını yiyeli çok oldu. Alt ve üst kesim kaldı. Üst kesim incelemeye alındı ise doğrudur. Bu kesim çekirge sürüsü gibi davranıyor. Adamlarda birden fazla maaş alma gibi bir durum var iken az yeme ve az harcama olmaz. Dibine kadar sömürmeye çalışıyorlar.

Kendi ailem.adina konusmak gerekirse herseyi gerektigi kadar alip kullaniyoruz. İsraf ettigimiz birsey yok . Ama su bir gercek uretimden uzaklastirildik . Eskiden cogu seyimizi kendimiz uretiyorduk (mesela fasulye ) altin madeni geldi geleli bir küf sorunu cikti olmuyor . Birde eskiden tohumu ayirir seneye dikerdik aynen verimi alirdik artik oyle olmuyor her yil tohum almak zorundasin . Herseyde bagimli hale getirildik buda bizim sucumuz degil bu duruma itildik.

Bir şeylere erişimi kolay olanlar başı çekmek üzere tüketimimiz yine az değildir. Ama dünya genelindeki payımız ne kadardır orası tartışılır. Çünkü birtakım ülkelerin bu konu hakkında çok ciddi problemler yaşadığını duymuştum. Biz bence çok tüketmekten ziyade çok tükeniyoruzdur. Vergisi, faturası, pahalılığı derken tükenme süreci devam ediyor.

Bir ev almak lüksmü sayılıyor gerçi alamıyoruz o başka… Doğayı ve su kaynaklarını hızla tüketiyoruz ufacık derelere HES barajı yaptırıyoruz yeşili ve ormanı mahvediyoruz Altın madeni için siyanür kullanıp hem çevreyi hem su kaynaklarını kirletiyoruz.

Alım gücümüz yüksek olsa gerçekten çok tüketir hale gelirdik bence. Şu an bile bu pahalılıkta birçok insan statü göstergesi olarak gördüğü için borca harca girip mutlaka son model bir telefon ya da araba alıyor. Durum dediğim gibi olsa kat kat artar tüketim oranı. Tabi demiyorum ki alım gücümüz artmasın. Tam tersine artsın artık yeter yıldık bu düzenden.

Çok tükettigimiz kesin. Zaten üretim yok bizde. Tarım konusunda bile kendimize yetmeyecek kadar üretim var. Hal böyle olunca da ülke olarak bizde tükeniyoruz.

Geleceğe güzel hayaller, yaşanabilir bir doğa bırakmak boynumuzun borcu olmalıyken, hala gelecekten neler çalarız onun derdinde gibiyiz. Ormanlar yanar yenilerini dikmeyiz, her yere bina dike dike ülkeyi katlettik.

Cep telefonu ve arabanın hiçbir şekilde lüks tüketim olduğunu düşünmüyorum. Bizim ülkemizde fiyatlar yüzünden insanlar için bir lüks gibi görülmeye başlandı orası doğru da. İnsan gibi yaşadığımız şartlar mevcut olsaydı ne istediğimiz herhangi bir telefonu almak lüks olurdu ne de BMW, Audi, Mercedes gibi markaların arabalarına bile erişmek lüks olurdu. Hatta ev bile lüks sayılmaz aslında. Ev barındığımız yerdir. Sürekli kira ödemek istemeyen birisi ev satın alıp oradan oraya göçebe gibi yaşamaya bir son vermek isteyebilir. Ama yine de hadi ev satın almayı lüks sayalım. Ev fiyatları dünyada genel olarak ucuz değil çünkü.

Çok tüketiyoruz da, çok tükeniyoruzda! 7'den 70'e; kadınından erkeğine, Amerikalısından, Türküne, İngilizine, Çinlisine. Tüketiyoruz hunharca. Hatta bununla yetinmeyip birbirimize savaş açıyoruz. Ne onlar kazanıyor ne biz olan doğaya telafisi zor olan yaralar açıyoruz. Sonrada dünya dışı yaşam alanları arıyoruz milyarlarca dolar harcayarak. Onarmak yerine atıp yenisini alıyoruz. O da gidince yenisini. Misal Japonların Kintsugi sanatına anlamından ötürü saygı duyuyorum. Bu mantığı dünyanın sakinleri olarak kavrayabilsek keşke ah. Değilse torunlarımız bize mezarda ters döndürtecek...

- cep telefonu için lüks demek ilginç. günümüz şartlarında telefon olmasaydı şu an yaptığınız işleri nasıl yapardınız? kişisel olarak değil de iş yerimden düşünürsem en az %40'lık bir yavaşlık söz konusu olurdu. ödeme vs işlemi de yok, sadece alo napin lan için kullanılıyor.

- ev: maslow'un gözleri yaşlı.

- araba: lüks olan araba değil arabaların saçma sapan fiyatları.


bunları yazarken cebinde parası olmayan arkadaşın kalkıp iphone'nin en son modelini almasını haklı bulmuyorum ama bu yazılanların hiçbiri lüks değil. mesela yat ya da helikopter son derece lüks. ikisine de sahip olan tanıdığım vardı ve tam bir orospu çocuğuydu.

neyse bazı insanlar sanıyor ki "hadi oturun bir şeyler üretin." lafıyla kişilerin fabrika kurup son teknoloji ürünleri üretebilecek. yazılım konusunda dünyayı sarsacak fikirleri ortalığa saçacağız. lan bırakın bu romantiği, götümüzde ayı bağırıyor. herkesin konuya dair bir fikri var ama çözüme dair kimsede cevap yok.

Çok tüketip tüketmeme kısmı bizim için biraz karışık. Çünkü ülkede gelir adaletsizliği büyümeye devam ediyor. Bizde durum şöyle o yüzden: Gücü yeten fazla fazla alabiliyor. Yetmeyen ise istese bile fazla tüketimde bulunamıyor. Mesela en temel gıda olan eti bile gönlünce alıp yiyemiyor.

Çok tükeniyoruz bence. Hayat şartları insanları çok tüketiyor. Çalışma düzenimiz hiç iyi değil. Ülkede o kadar fazla kişi var ki anormal saatlerce çalışan. Hem ek mesai yaptırılıyorlar hem de ücretini ödemiyorlar. Bu gibi faktörler insanları çok tüketiyor.

Türklerin çok tüketen bir millet olduğuna asla inanmiyorum. Bütün tüketimi Avrupalılar ve Amerikalılar yapıyor ve daha sonra karbon salinimi nedeniyle Çin’e köpürüyorlar. Halbuki, Çin’e yüksek üretim yaptıran şey kendilerinin sınırsız tüketim yapma arzusudur.

Biz Japonlar gibi küçücük evlerde yaşayan ve adam başı 20m²ile dünyanın en küçük evlerinde yaşayan insanlarız. Et tüketiminden tut, giyeceğe kadar her şeyimiz çok düşük.

@muslol67 bu söylemlere katılmıyorum.
1. İhtiyacımdan fazla giysi asla almam
2. cep telefonu ev araba derken? Cep telefonu bir ihtiyaç hemde öyle böyle değil iletişimin pahallı olduğu bir dönemde internet üzerinden neredeyse bedava dünyaya erişebiliyoruz bundan vazmı geçelim? 20 cep telefonu kullanmıyoruz bozuldukça alıyoruz veya ihtiyaçtan fazlasına telefona para vermek saçmalık şuan poco x3 kullanıyorum bir telefona eskiden 1k üstü para vermeyi doğru bulmuyordum ama enflasyon yüzünden işe yarayan telefonlar 3k dan başlıyor. ev de araçta öyle paramızın değersizliği ev ve araçlara yönlenmemize sebep oluyor ne yapalım tl de mi bekleyelim?
3. su kaynağı konusunda ise bireysel tedbirlerin işe yarayacağını düşünmüyorum devletin desteklemesi lazım

ırmaklara yapılan hes saçmalığı, göllerin kurumasına engel olunmaması bunlar bireysel olarak yapileceğimiz şeyler değil.

Tedbir yapmalıyız diyenlerin en lüks evlerde yaşayıp en pahallı giysileride giymesi biraz komik oluyor. Eminim basit bir evde değil çok modern ve lüks sayılacak evlerde kalıyorlardır.


Daha az tüketmek konusuda tamamen devletin elinde olan bir olay evlerde hala su tasarrufu için 10-20 liralık ürünlerin kullanımı zorunlu değil.

Evde su tasarrufu aparatını kullandım kullanalı su faturamda ciddi bir düşüş oldu.

Stokçuluk her yerde...
Un çuvallarını taşıyamayanları görüyoruz sıklıkla. Pandemi ilk çıkınca marketten 2 koli kolonya alanı gördüm ben mesela yıkanacaktı onunla herhalde. Ben hala o dönem aldığım 2 adet kolonyadan birini kullanıyorum mesela.

Çok mu tüketiyoruz? Bence evet. Aslında sadece bizim millete özgü de değil ama bizim millet gerçekten ihtiyaç fazlası ürün satın almayı çok seviyor. Mesela Avrupalılardan genel olarak gördüğüm şu şekilde ki, örneğin bir market alışverişi yapacaklarsa ihtiyaçları kadarını alıyorlar. Daha sonra ihtiyacım olursa yine gider alırım diye düşünüyorlar. Ama biz öyle yapmıyoruz. Bi gittik mi onu da alayım bunu da alayım derken bi bakıyoruz ihtiyaç fazlası çok şey almışız.

Başlığın fikrini Kayseri Kadir Has Üniversitesi öğr. üyesi Prof. Dr. Alp Erinç Yeldan'ın medyaya çıkan haberinden aldım.
Türk toplumu olarak inanılmaz bir tüketim halindeyiz ve bunu gözle görebiliyoruz. Yoksulluk sınırının, askeri ücretin üzerinde olduğu bir ülkede lüks tüketim olarak adlandırabileceğimiz cep telefonu, ev ve araba kaynıyor ortalık. Hiç bir zaman yiyemeceğimiz kadar yiyecek, ihtiyacımızdan fazla giyecek alıyoruz. Nitelikli üretim yapmadığımız gibi, niteliksiz bir tüketim anlayışı güdüyoruz. Sonucunda da tükeniyoruz.

Ülkemizin su kaynaklarında artık "gözle bile görülür" azalma varken, halen bu konuda ciddi önlemler almıyoruz mesela. İklim değişikliklerine sebep olan yollar, köprüler ve barajlar kuruyoruz mesela. Gümüşhane yakınına kurulan barajdan sonra bölgeye kar yağışının 1 aya yakın geciktiğini ama erime dönemininde 15-20 gün yakına geldiğini biliyormuydunuz mesela?

Daha az tüketip, daha uzun yaşayabilecek bir doğa mı bıraksak sonraki nesillere?


Haberin tamamı: https://t24.com.tr/haber/prof-dr-yeldan-8-milyar-insan-turkler-gibi-uretip-tuketseydi-gezegenimizin-kaynaklari-bir-sene-icinde-tukenirdi,967539