Author

Topic: Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Ekonomik gelişmeleri. (Read 98 times)

legendary
Activity: 896
Merit: 974
#SWGT CERTIK Audited
İlk önce bu güzel araştırma ve bilgilendirici post için teşekkür ederim. Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ekonomik kararlar günün şartlarına göre değerlendirildiginde bir mantığa uymakta. Günümüz açısından bakıldığında ise hesabın çarşıya uymadığı gözükmekte. Özellikle İzmir İktisat Kongresinde ki kararlar ile devlet eliyle sermayenin kapitalistleşmesi desteklenirken, bunu dengelemek için diğer taraftan sosyal devlet adına okullar, hastaneler vb. çeşitli ücretsiz kamu adımları yapılmış. Ama sermayenin güçlenerek iktidar ile güçlü ilişkiler kurarak dengeyi bozacağı ongorulememis. Bugün bu duruma örnek olarak yandaş medya olayı, dershane ve özel okulların sınav sorularina erişmesi, sağlık sektöründeki özel hastane problemleri gibi. Belki de cumhuriyetin ilk yıllarındaki ekonomi politikasını belirleyenler ülkeyi hep kendileri gibi dürüst insanların yöneteceğini ve paraya tamah etmeyecegini düşündüler.
hero member
Activity: 868
Merit: 878
Yazı çok uzun hocam okumak isteyen arkadaşları bile yorucu bir şekilde düz yazılmış. Belki bu yüzden konuya yorum bile yapılmamış. Cumhuriyetin ilk yılları bayağı sıkıntılıydı bunu biliyoruz. Ekonomik anlamda bir çok yenilik yapılmaya çalışılmış. En azından çabalanmış ve o döneme göre gayet iyi seviyelerde olduğunu düşünüyorum. Bir ülke baştan yaratılmaya çalışılmış. Bir seviyeden sonra ise gittikçe sarpa sarmış işler. Keşke ilk dönemki faaliyetleri daha detaylı inceleyip bugüne uyarlamaya çalışsalar.

Okumak isteyen arkadaşlar okurlar zaten. Yazının uzunluğu aldığınız keyfi düşürüyorsa daha kısa yazılara yönelebilirsiniz hocam. İlk dönemde yaşanılan şeyler hiç kolay değildi. Bu kadar sorunu gittiğiniz yerlerde bir de size suikast girişimleriyle süslediklerini düşünsenize. Her yerde saldırı ihtimali var, her yerde bir sıkıntı ile karşılaşıyorsunuz. Ülkede iş gücü yok, erkek yok. Kadınların gücünü kullanmaya çalışıyorsunuz. Bu zor zamanda bu modellemeler bile çağın gerekliliğin üstünde hareketler ile gerçekleşmiş başarılardır. Zamanın ilerisinde plan, program yapıldı.
legendary
Activity: 2170
Merit: 1306
Birçok kişi bilmeden etmeden eleştiriyor ama Cumhuriyetin ilk yıllarında çağına uygun ekonomi politikaları izlenmiştir. Devlet destekli kapitalistleşme söz konusu olmakla birlikte, sermayenin milli olması milli kalması da kilit öneme sahiptir. Keşke bu yönteme yeniden dönülebilse, elbette günümüze uygun şekilde. Vergiler azalsa üreticiye güzel teşvikler verilse, az olan vergiden de kaçak olmasa. Ne güzel olurdu her şey.
hero member
Activity: 994
Merit: 607
★Bitvest.io★ Play Plinko or Invest!
Yazı çok uzun hocam okumak isteyen arkadaşları bile yorucu bir şekilde düz yazılmış. Belki bu yüzden konuya yorum bile yapılmamış. Cumhuriyetin ilk yılları bayağı sıkıntılıydı bunu biliyoruz. Ekonomik anlamda bir çok yenilik yapılmaya çalışılmış. En azından çabalanmış ve o döneme göre gayet iyi seviyelerde olduğunu düşünüyorum. Bir ülke baştan yaratılmaya çalışılmış. Bir seviyeden sonra ise gittikçe sarpa sarmış işler. Keşke ilk dönemki faaliyetleri daha detaylı inceleyip bugüne uyarlamaya çalışsalar.
hero member
Activity: 868
Merit: 878
Türk lirasının geçmişi adlı konuma paralel olarak merak edip araştırdığım bir diğer konu ise cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomi nasıldı sorusunun cevabı.

Burada kaynakta bunu 2 dönemde ele alacaklar. Birincisi 1923-29 arası dönem (Büyük Buhran’a kadar)
İkincisi 1930-38 arası dönem olacak. Ben önemli gördüğüm bazı noktaları vurgulamaya çalışacağım. Yazı biraz uzun olabilir ama okursanız daha net anlayacaksınız.

Türkiye devletinin mirası Osmanlı’dan kalmadır. Osmanlı’dan kalma olması bizim için genç cumhuriyetin yarasıdır. Babasının etrafa olan borcu yüzünden yıllarca boşa çalışan evlat gibi, biz de Osmanlı’nın yıllar önce verdiği kapitülasyonlar ve dış borçlar yüzünden ekonomik olarak tam olarak özgür başlayamadık. Duyun-i Umumiye adlı genel borçlar idaresi Osmanlı’nın borçlarını yönetiyor ve bu borçlar yıldan yıla artarak devam ediyordu. Ne vahimdir ki Cumhuriyetin kurucusu Başkomutan Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün doğum yılı ile bu idarenin kuruluşu aynı yıla geliyor. Türkiye Osmanlı’nın borçlarını bile ödemek zorunda kaldı. Duyun-i Umumiye ise Lozan antlaşmasıyla kaldırılsa bile 1928 yılına kadar borçları ödenmek zorunda kaldı.

Borçların büyüklüğü açısından şöyle bir 1932 yılına ait gazete küpürünün fotoğrafını bırakıyorum.



1- Açık Ekonomi Koşullarında Yeniden İnşa (1923-1929)

İzmir İktisat Kongresi’nin açılış konuşmasında Atatürk; “Türk tarihi incelenirse gerileme ve çöküntü nedenlerinin iktisadi sorunlara bağlı olduğu görülür. Kazanılmış zaferlerin ve uğranılmış başarısızlıkların tümü iktisadi durumla ilgilidir.” sözleriyle Türkiye Cumhuriyeti’nin ekonomiye ne derece önem verdiğini ortaya koymuştur. İlk ciddi hamlelerin iktisadi alanda yapılacağı fikrini ortaya koyan Mustafa Kemal ve kurucu kadro, memleketin iktisadına yeni bir rota belirlemek adına iktisadi hayatın aktörlerini, milli mücadele zaferinin noktalandığı İzmir’de toplama kararı almıştır. 17 Şubat – 4 Mart 1923 tarihleri arasında yapılan kongreye çiftçi, tüccar, sanayici ve işçi delegelerinden oluşan 1135 kişi katılmıştır.

Dikkatinizi çekerim tarihler cumhuriyet ilanından önce. Atatürk resmî olarak Türkiye cumhuriyetini kurmadan önce Türkiye cumhuriyetinin temelinin ekonomik refahtan geçtiğini ve Osmanlı’dan kalacak borçların çözüme kavuşması gerektiğini biliyordu.

Ayrıca raporun “Çiftçi Tüccar Sanayici ve İşçi Guruplarına İlişkin Esaslar” bölümünde ise;
* Yerli üretimin geliştirilmesine çalışılacaktır
* Lüks ithalattan kaçınılacaktır
* Ekonomik gelişmeye katkısı olmak koşuluyla yabancı sermayeye izin verilecektir
* Reji idare ve yönetimi kaldırılacaktır
* Tütün tarımı ve ticareti serbest olacaktır
* Aşar kaldırılacaktır
* Temettü vergisi gelir vergisine dönüştürülecektir
* Koruyucu gümrük tarifeleri kabul edilecektir
* Sanayiciye kredi sağlamak amacıyla bir banka kurulacaktır
* 1913 Teşvik-i Sanayi kanunu günün ihtiyaçlarına göre yenilenecektir
* Türk limanlarında kabotaj hakkı savunulacaktır
* Amele yerine işçi kavramı kullanılacaktır
* İşçilerin çalışma saatleri düzenlenecek ve sendika hakkı tanınacaktır denilmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti prensip olarak yabancı sermayeye kapı aralasa da, Osmanlı döneminden kalma yarı sömürge işletmeleri de devletleştirmiştir. Bu uygulamalardan bazıları; 1924 yılında Haydarpaşa liman ve rıhtımı ile birlikte Haydarpaşa-Ankara, Eskişehir-Konya ve Arifiye-Adapazarı; 1928’de Mersin-Tarsus-Adana demiryolu hatları devletleştirilmiştir. Yine 1925 yılında Osmanlı döneminin ağır miraslarından tütün rejisi, 4 milyon liraya satın alınarak devletleştirilmiştir.

Atatürk’ün teşvikiyle Celal Bayar’ın önderliğinde 20.08.1924 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla 35 kurucu ortaklı anonim bir şirket olarak İş Bankası kurulmuştur. Ayrıca bankanın görevleri arasında her türlü banka muamelesi yapmanın yanı sıra ziraat, madencilik teşebbüsleri kurmak ve iştirak etmek de vardır.

Banka, şeker fabrikası gibi kuruluşların meydana getirilmesi ve ülke hizmetine sunulmasını sağlamıştır. Ama dönemin genel politikası olan yap-devret ile özel sektöre aktarma açısından bir başarı elde edilememiştir. Bankanın en büyük yararı ise bir nevi bir bankacılık okulu gibi çalışması ve önemli sayıda bankacının yetişmesine öncülük etmesidir.

1927 yılında yeni Teşvik-i Sanayi kanunu yürürlüğe konulmuştur. Kanunun kapsamına giren bazı hususlar şunlardır;
* Uygun görülen teşebbüslere on hektara kadar karşılıksız arazi tahsil edilecektir.
* İletişim için gerekli telefon-telgraf bağlantıları ile kullanılacak motor gücünün devletçe bilâ bedel tahsisi sağlanacaktır.
* Teşebbüslere gümrük ve kazanç vergisinde bağışıklıklar yapılacaktır.
* Yıllık üretimin %10’una kadar bölümünün satışı devlet garantisindedir.
* Kamu ürünleri bu işletmelere indirimli satılacaktır.
* Nitelikli işçi gerektiğinde bunlar ülke dışından kısa süreli ve Türk işçilere aynı işi öğretmek üzere getirilebilecektir

Bu dönem sanayi kolları dağılımı ise şu şekilde kaydedilmektedir;
* Tarım sanayi (tarım ürünleri ve değirmencilik gibi) %43,59
* Dokuma sanayi %23,83
* Madencilik %22,61

İzmir İktisat Kongresi’nin ”Çiftçi Grubunun Ekonomik Esasları” başlığı altında yayımlanan raporunda aşağıdaki hususlara yer verilmiştir;
* Çiftçilere tarımın çeşitli alanlarını öğretecek kitap ve dergiler basmak ve ücretsiz dağıtmak
* İlk ve ikinci derece okullarda uygulamalı tarım eğitimi vermek
* Çiftlik-okullar yapılması
* Yükseköğrenim düzeyinde bir tarım okulu açmak
* Çiftçilere müteselsil(karşılıklı) kefil ile şahıs kredisi sağlanması
* Ziraat Bankası kontrolünde kurulan yardımlaşma şirketlerinin bir an evvel işe koyulması
* Çiftçilerimize hayvan hastalıkları konusunda bilgilendirici broşürler dağıtılması
* Sulama projelerinin ivedilikle uygulanması
* Memleketimizde yetişen ürünlerin ithal ürünlere karşı korunması

2- 1930-38 korumacı dönem

1929 Ekonomik Buhran,  ham madde fiyatlarını sınai madde fiyatlarına nazaran daha yüksek düzeyde düşürmüştür. Nitekim ihraç ettiğimiz tarım ürünlerinde 1929-1933 döneminde %60-70 arasında düşüş yaşanırken ithal ettiğimiz ürünlerde bu düşüş %10-27 düzeyinde kalmıştır.Bu dönemde açık ekonomi koşullarında devam etmenin ekonomimize vereceği zararlar öngörüldüğünden devlet ekonomide büyük bir aktör olarak sahneye çıkmıştır. Bu yıllarda ithalata sınırlamalar getirilecek, yerli malı teşvik edilecek, devlet eliyle büyüme politikası güdülecektir.

Ardından C.H.F’nin 13-14 Mayıs 1931 tarihindeki kurultayında devletçilik ilkesi parti programına girmiştir. Programın ikinci kısmında “ferdi mesai ve faaliyetleri esas tutmakla beraber mümkün olduğu kadar az zaman içinde milleti refaha eriştirmek için milletin yüksek menfaatlerinin icap ettirdiği işlerde bilhassa iktisadi sahada devleti fiilen alakadar etmek mühim esaslarımızdandır.” şeklinde içeriği belirtilmiştir.

Devletçiliğin yerleşmesi için çok sayıda kanun çıkarılmıştır. Bunların içinde;
* Ziraat Bankası’na mübayaa ettirmek buğday hakkında kanun
* Ödünç para verme işlemleri kanunu
* Endüstriyel mamulatın maliyet ve satış fiyatlarının kontrolü ve tespiti kanunu
* Liman işletmelerinin hükümetçe işletilmesine dair kanun
* Tütün ve tütün inhisarları kanunu
* MTA ve Eti bank Kanunu yer almaktadır.

Diğer yandan bu dönem uygulanan bir diğer sistem “kliring(takas)” ‘tir. 1933’te ithalat ve ihracatı canlandırmak adına uygulanan bu sistemin temel mantığı “malını alanın malını alma” ilkesidir. Bu sistemde ithalat ihracata bağlandığından ihracat teşvik edilmiş oluyordu. Nitekim Türkiye Cumhuriyeti mümkün olduğu kadar bütün ülkelerle kliring anlaşması yapmaya çalışmıştır.

Türkiye, çok genç bir ülke olmasına rağmen her alanda kendini geliştirmeye aç bir ülke konumunda hareket etmiş, Ekonomik Buhrandan minimum etkilenmeye çalışılmış, devletçilik ilkesiyle çiftçiye, yerli ürünlere teşvik getirmiş, tam bir devlet rolü üstlenmiş. Bir ülke kurulduğu zaman neler yapılabileceği konusunda tam bir ekonomik araştırma konusu olacak hareketler ile başarılar sağlanmıştır. Bu ekonomici anlayış bugün sürseydi acaba Türkiye nasıl ilerlerdi diye düşünüyorum.

Kaynak 1 : https://www.tuicakademi.org/cumhuriyetin-ilk-yillarinda-turkiye-ekonomisi/
Jump to: