Daha geniş çaplı blockchain platformları kadar radikal bir merkeziyetsizliğe sahip olmasalar da, hükümetlerin ve büyük firmaların kullandıkları özel blockchain platformları da dünya ekonomisinin bütün sektörlerini değiştirebilme kapasitesine sahip. Küresel ticaret sektörü, dağıtık cüzdan teknolojisinin uygulandığı alanlar arasında hep en çok dikkat çekenlerden birisi oldu. Bunun temel sebebi ise hem ticari finansmanın hem de tedarik zincirinin eski ve adeta antik kayıt tutma ve güven mekanizmalarına bağlı olması oldu.
Bültenlere yeni düşen bir haberde, Hong Kong‘un finansal denetçisinin ve bir banka topluluğunun önümüzdeki ay içerisinde blockchain ticari finansman platformu deneyeceği vurgulanmıştı. Bu haberin bizim için önemli olan kısmı, resmi bir otoritenin yanı sıra, bir kaç adet bankanın da geleneksel yöntemlerle icra edilmeye çalışılan uluslararası ticaretin modernleştirilmesi ve mevcut yararlarının sarılması adına DLT’ye geçişi düşünmesi oldu. Bazı raporlara göre bütün ticari finansman piyasası 9 trilyon dolar gibi bir değere sahip olsa da, Asian Development Bank tarafından yapılan bir ankette şu an dünya çapında bu hizmet için karşılanamayan 1.5 trilyonluk bir talep daha olduğu ortaya çıkmakta.
Bu boşluğu kapatmak için küresek tedarik zincirlerinin işlem yaptığı yöntemlerde köklü bir değişiklik yapılması gerekiyor ancak böyle bir durumda DLT’nin getirileri adeta olağanüstü.
Resmi Belgeler ve Kilitli Sermaye
Sınır ötesi ticaret için finansman sağlamak hassas bir iş. Likidite sağlayabilmek için bankaların işleme dahil olan bütün taraflar agüvenmesi gerekiyor ki bu çok zahmetli bir resmi belge ve evraklama işini ortaya çıkartıyor. Yapılan işlem bir kaç ülkenin ayrı ayrı yetki bölgelerinden geçip tedarik zinciri boyunca onlarca kurumdan diğerine aktarılırken, evraklama ve kayıt tutma işi kaynak konusundan çok zengin finansal kurumlar için bile cidden masraflı ve zorlayıcı olabiliyor. Bu tür muhasebe ve evrak işi sadece işlemleri inanılmaz bir şekilde yavaşlatmakla kalmıyor, aynı zamanda buna uyum için yeterli kaynağı olmayan daha küçük firmalar adına aşılmaz bir engel haline de gelir.
Bankaların uluslararası ticarette yer alan taraflara sunduğu temel ticaret finansmanı hizmeti, kredi mektuplarının sağlanmasıdır. Bunlar bir bankadan diğerine – ürünün kargolanması sürecini kapsadığını belirten – gönderilen ve ödemenin ürün teslim alınır alınmaz yapılacağını bildiren garanti belgesi gibi bir evraktır. Bunu sunan banka için, böyle bir garanti vermek demek, ihracatçı için bu sektörde riskler olduğunu kabul edip, bir güven ve garanti oluşturulmasına ihtiyaç olduğu anlamına gelmekte. Bankanın, ürünleri üstlenen kişinin ürünlere sahip olduğunu bilmesinin yanı sıra, bunu kargolayacağını ve aynı ürünlerin daha önce bankaya taahhüt edilmemiş olduğunu da garanti altına alması gerekmekte. Aksi taktirde olası bir çifte harcama durumu ortaya çıkabilir.
Küçük ve orta çaplı işletmeler (kobi), finansal kurumlara kendi kredi itibarlarını kanıtlama konusunda genellikle zor şartlardan geçmekte. Bunu yapmanın temel yolu konşimento veya nakliye senedi adı altında liman tarafından düzenlenen bir belgeyi doldurmaktan geçiyor ancak bankalar sık sık bunları kabul etmek istemiyor çünkü bu belgenin doğrulanması banka için bir hayli zor ve külfetli.
Bu sebeplerden ötürü, böyle hantal ve güvensiz bir sistem sahtekarlık için de çok verimli topraklara sahip desek çok da yanlış sayılmaz çünkü işleme katılan bütün tarafların her bir belgesini ve işlemi onaylayıp doğrulamak inanılmaz zor ve içerisinde sıkça hata oluşan bir süreç. Buna ek olarak, belgelerden ve belgelemelerden kaynaklı yavaşlamalar sermayenin aylarca tedarik zincirinde kapalı kalmasını ve likidite sağlanamaması durumunu doğuruyor. 2016 yılında Ernst & Young tarafından yapılan bir araştırma, ABD ve Avrupa içerisindeki en büyük 2.000 firmanın 1.2 trilyon değerinde kapalı ve kullanılmayı bekleyen sermayesi olduğunu ortaya koymuştu. Bu miktar eğer verimli bir şekilde kullanılsa küresel ekonomiye inanılmaz bir ivme kazandırabilir.
Hong Kong Para Otoritesinin Vizyonu
Hong Kong Para Otoritesi (HKMA) ve ortak olduğu bankalar bu sorunları blockchain temelli bir ticari finansman çözümü sunarak aşmayı planlıyor. Teknolojinin değiştirilemez kayıtlara sahip olması ve o an hangi kuruma ne verildiği, hangi kurumdan ne çıktığını hatasız bir şekilde takip edebilmesi sayesinde, bunun önceki sistemin içerisinde bulunan verimsizlik döngüsünden bir kurtuluş olduğu apaçık ortada. Kayıtları dijitalleştirmek ve bunları değiştirilemez bir sisteme göndermek potansiyel olarak işlemin kopyalanıp diğer taraflara gönderilmesi sürecini inanılmaz kısaltacaktır. Normalde 10 gün süren bazı işlemlerin yeni sistem ile 24 saat içerisinde tamamlanması bekleniyor.
Algoritmik olarak güvenli hale getirilen sistemin kullanılması ihracatçılara ve nakliyecilere kendi kredi itibarlarını hiçbir masraf gerektirmeden ispat edebilmelerini sağlamanın yanı sıra, bir çok KOBİ’nin sonunda piyasaya girmesini de sağlayacaktır. Çinli bir holding olan Ping An Group‘un fintech kolu olmanın yanı sıra bu projenin de teknik kısmından sorumlu olan OneConnect, özellikle platformun bu konudaki kullanışlılığının üstünde durmakta. Firmanın açıklamasına göre sistem çok çeşitli firma verisini girmek için elverişli olacak ve bu sayede bankalar daha iyi bilgiye sahip şekilde karar alabilecekler.
Ticari finansmanın şeffaflığı ve tedarik zincirinin her adımında gereken detaylı bilgi akışı, kredi alan kimsenin belirli bir anlaşma için tam olarak ne kadar kaynak istediğini kesin olarak belirtmesini sağlayacaktır ve bu sayede en yaygın sahtekarlık yapılarından birisinin önüne geçilecektir.
Büyüyen Piyasa
Hong Kong’un yeni çıkan bu ticari finansman çözümü kendi türünde en fazla büyüme kaydeden projelerden birisi olabilir ancak bu konuda küresel çapta ilk defa ortaya çıkan proje olmadığı kesin. 2017’nin Nisan ayında Tayvan merkezli bir elektronik üreticisi Foxconn, Çinli mali hizmet sağlayıcısı Dianrong ile tedarik zinciri işlemlerini yapması için özel olarak tasarlanmış bir platform olan Chained Finance isimli projelerini tanıtmıştı. Şirket hatırlanacağı gibi daha önce de kripto para sektörünün gözde isimlerinden olan multi milyarder Mike Novogratz’ın açacağını açıkladığı bir kripto para ticari bankası olan Galaxy Digital için tam 250 milyon dolarlık bir yatırım yapmıştı.
Diğer bütün yüksek profilli blockchain temelli ticari finansman girişimleri ile bağlantılı tek bir firma var: IBM. Teknoloji devi blockchain-as-a-service (hizmet olarak blockchain) koluna inanılmaz bir yatırım yaptı ve şu an bu yatırımların meyvesini toplamaya geldi.
IBM 13 temmuz haftasında bir hafta içerisinde 6 patent alarak adeta rekor kırmıştı. Bunlardan tedarik zinciri ile ilgili olanı ise 4. patent olarak geçmekte.
Blockchain ile varlıkları izleyebilme:
Bu patentte yer alan bilgilere göre finansal işlemlerden ziyade dağıtılmış defter teknolojisinin çeşitli varlık türleri için kullanımı tartışılmaktadır.
” Blockchain bir mülkiyet kaydı, tarihi bir statü kaydı, bir durum bildirimi, konum değişiklikleri vb. şeyler için kullanılabilir. İzlenen varlıklar, her bir spesifik öğeyi benzersiz bir şekilde tanımlamak için kullanılan bir seri numarası içerebilir ve bu seri numarası da doğal olarak bir defterde anahtar tanımlayıcı olarak kullanılabilir. ”
IBM bundan önce 28 Nisan tarihinde de tedarik zinciri konulu bir ortaklığa imza atmıştı. IBM, altın ve elmas sektörü liderlerinin, mücevher parçalarının kaynağını takip için bir blockchain ağı geliştirmek üzere kendileriyle ortaklık kurduğunu, 26 Nisan’da bir blog gönderisiyle duyurmuştu. IBM Blockchain Platform ve Hyperledger Project‘e dayanan bu girişim, elmasları ve değerli taşları kaynaklarından perakende satış noktalarına kadar takip etmek ve doğrulamak için tasarlandı. Mücevher alımlarında müşterilerin etik açıdan emin olmasını amaçlayan sistem “dijital doğrulama, süreç doğrulama ve üçüncü taraf gözetimini” sağlamakta.
Avrupa içerisinde ise, içinde HSBC, Deutsche Bank, UniCredit, Rabobank, KBC, Natixis, Nordea, Santander ve Société Générale gibi önde gelen bankaların yer aldığı bir banka konsorsiyumu, IBM’nin ürettiği blockchain temelli bir ödeme çözümünü kullanmaya başlamıştı. Bu platform üzerinden Blockchain teknolojisini test etmeyi amaçlayan bankalar, platform üzerindeki ilk sınır ötesi canlı finans işlemini 3 Temmuz tarihinde gerçekleştirmişti. 3 Temmuz günü yapılan bir açıklamaya göre platform üzerinde 10 gün boyunca gerçek hayattaki gibi işlemler yapıldı. Bu işlemler 10 farklı şirket arasında, Blockchain teknolojisini kullanan 4 farklı banka aracılığıyla gerçekleştiler.
Societe Generale, bundan birkaç ay önce we.trade platformunun gelişimiyle ilgili bir yorum yapmış ve platformun hedef kitlesinin Avrupa’da ticaret yapan küçük-orta çaplı şirketler olduğunu belirtmişti.
IBM’nin oluşturduğu blockchainin yetkililerinden olan Parm Sangha, o tarihte yapılan açıklama hakkında şöyle bir yorumda bulunmuştu:
“Artık deneme aşamalarını geride bırakan ve canlı olarak sınır ötesi işlemlerde kullanılmaya başlanan we.trade platformu Blockchain teknolojisinin gücünü gösteriyor.”
Son olarak karşımıza Batavia platformu çıkıyor. We.Trade veya TrustChain’in aksine, bu belirli bir bölge ve endüstriye özel değil. Bütün küresel ticaret için açık bir ekosistem olmayı planlayan bu yeni platform, işleme dahi olan bütün taraflar için işlemleri çok akıcı hale getirmeyi vaat ediyor. Bütün taraflar anlaşmadaki kendi paylarına düşen yeri tamamladıktan sonra, ticaret anlaşmasını tamamlayan bir akıllı ödeme sistemini tetiklemiş olacaklar. Batavia’nin ticari olarak piyasaya sürülmesi konusunda herhangi bir tarih olmasa da, ilk pilot işlemler çoktan blockchain üzerinde gerçekleştirildi ki bu platformun çoktan ileri bir gelişim aşamasına geçtiğini göstermekte.
Bundan önce 10 Haziran tarihinde Türkiye’nin tedarik zinciri konusundaki ilk blockchain platformunun hayata geçeceğini sizlerle paylaşmıştık. Türkiye’nin tedarik zinciri alanındaki ilk blokchain uygulaması için lojistik, ticaret, banka ve gümrük müşavirliği şirketleri güçlerini birleştirdi. Turkishtime Dergisi’nin yaptığı habere göre IBM’in Blockchain Platformu üzerinde kurulacak olan blockchain projesiyle ilk etapta pilot uygulama olarak Lyon’dan Manisa’ya gönderilecek olan bir ürünün ticari ve finansal takibi blokchain ağı üzerinden yapılarak bir ilk gerçekleştirilecek. Hedef, hataları ortadan kaldıran, hızlı, güvenilir ve şeffaf bir platformu Türkiye’nin ticaretine uyarlamak. Konsorsiyumun başını çeken Güler Dinamik ve ulusal yazılım şirketi ATEZ ise, IBM Blockchain Platformu’nun üzerinde blockchainin ticarette kullanımına yönelik yeni ve milli bir çözüm geliştirecek.
Umarız Türkiye de küresel çapta gelişen bu blockchain ile ticari finansman dalgasında geride kalmaz.
kaynak : koinbulteni.com