Bugün sizinle biraz doları inceleyeceğiz. Aslında dolardan önce küresel para olarak İngiliz sterlini kullanılıyordu. Dünyanın her yerinde ölçüt sterlindi. Sterlinle borç alınıyor, sterlinle ödeniyordu. Bunun sebebi ise , 19’ncu yüzyılda yaygınlaşan kağıt para ile birlikte İngiltere’nin altın standartına geçmesiydi. Peki nedir bu altın standartı?
Altın standardı sistemi, ülkelerin, kendi kâğıt paralarını belirli bir ağırlıkta saf altın olarak tanımlamasıyla ortaya çıkmış bir sistemdir. Kâğıt para ile altın arasında belirlenen bu değere parite deniyor. Ulusal paranın değerinin belirlenen parite düzeyinde sürdürülebilmesi, merkez bankasının bu pariteden isteyene altın satması ya da kendisine getirilen altınları bu pariteden satın alması anlamına geliyor. Kâğıt paranın altına, altının da kâğıt paraya sorunsuz çevrilebilmesine
konvertibilite deniliyor. Biraz tanıdık geliyor değil mi? Merkez bankası altın alıyor ve satıyor? Tepeden basıyor veya gece fiyatı yükseltip birilerinin cebi dolduruluyor. Neyse bu konulara girmeyelim.
Bu altın standartı uluslararasında 20’nci yüzyılda daha çok yaygınlaştı. Ta ki 1914 birinci dünya savaşı çıkana kadar…
1914 öncesinde popüler olduğunu söylemiştik. O dönemde genelde kağıt para basma yetkisi yine bugün ki gibi Merkez bankalarındaydı ve insanlara parayı getirin, fiziksel altını götürün deniliyordu ve insanlar bunu yapıyorlardı. Sorun değildi zaten altın oran işliyor ve rezervde ne kadar altın varsa karşılığı nakit, dolaşımda ne kadar nakit varsa karşılığı altın zaten bulunuyordu.
Bu dönemde İngiliz Sterlini, altına bağlı ilk para olmanın sağladığı avantajın yanı sıra İngiliz ekonomisinin dünya ticaretindeki ağırlıklı yeri itibariyle de dünyanın en itibarlı parası olmaya devam etti.
Birinci Dünya Savaşıyla birlikte merkez bankalarına yönelik altın talebi artınca altın karşılığı meselesi rafa kaldırıldı ve kâğıt para yalnızca yasal bir zorunluluğa dayalı olarak kullanılır oldu.
Bu dönemde parasını altına bağlı olarak tutmaya devam edebilen yalnızca ABD oldu. Bu nedenle de Dolar, Sterlinin yerini aldı ve yavaş yavaş dünya parası konumuna yükseldi.
1944 yılında Bretton Woods’da toplanan ve IMF ile Dünya Bankasının kuruluşuna önderlik eden toplantıda kabul edilen yeni para sistemi sonrasında ABD Doları, altına konvertibilitesi olan tek para olarak kalmıştı. Doların altın karşılığı
35 Dolar = 1 Ons altın denkliğiyle açıklanmış ve böylece ABD Doları altın karşılığı basılmaya devam etmişti. Bütün öteki ekonomiler paraları için Dolar karşısında açıkladıkları kur üzerinden dolaylı konvertibiliteye sahip hale gelmişlerdi.
Dünyadaki bütün ülkelerin altın karşılığını terk etmelerine karşın Doların altın karşılığında basılması, Doların dünya çapında kabul edilmesini sağladı. Bu gelişmede ABD ekonomisinin, dünya ekonomisindeki büyüklüğü, dünya ticaret hacmindeki yeri, küresel finans sistemindeki önemi de Doların altınla olan ilişkisi kadar etkili oldu. Dünyada merkez bankaları rezerv olarak altının yanında dolar tutar oldular. Çünkü dış alemle alış verişte en çok kabul gören araç Dolardı. Dolar öylesine kabul gördü ki dünyanın her ülkesinde ülkenin parası kadar hatta bazen ondan bile fazla tercih edilir oldu.
Bu gelişmeye petrol ve altın gibi çok önemli iki malın Dolarla fiyatlandırılıyor olması da büyük katkı yaptı. Dolar zaten altın karşılığı basıldığı için altının Dolarla fiyatlandırılması zor olmadı. Petrolün Dolarla fiyatlandırılması ise ABD’nin körfezde İngiltere’den devraldığı hegemonik güç ve yine Doların altın karşılığı basılıyor olmasıyla sağlandı.
Vietnam Savaşının yarattığı mali ve parasal sıkıntılarla bunalan ABD, 1971 yılında doların altın karşılığı olarak basılması ilkesini terk edince karşılıksız kâğıt para basan ekonomiler arasına katılmış oldu. O zamana kadar karşılıksız para basan ekonomiler, paralarını bir anlamda Dolar üzerinden altınla ilişkilendirdikleri için, bu gelişmeden sonra dünyadaki bütün kâğıt paralar karşılıksız kalmış oldu.
Madeni para, üzerinde yazılı değer kadar olmasa bile bir değer taşır. İçindeki gümüş, bakır, nikel gibi cevherler ona belirli bir karşılık belirler. Bu aslında o paranın maliyetidir. Altın karşılığı kalmamış olan kâğıt paranın üzerinde taşıdığı değere karşılık gerçek değeri ise yalnızca kâğıt ve mürekkep değeridir. Bu tür paraya ‘fiat para’ deniyor. Fiat, Latince “
öyle olması gereken” anlamını taşıyan bir sözcük. Kağıt paraların altın karşılığı basılması ortadan kalkınca kâğıt paranın üzerindeki değer, yalnızca hükümet veya yasalar öyle söylediği için var olan bir değere dönüştü.
Görüleceği gibi 2001 krizi öncesinde yabancı para mevduatının (DTH) oranı yüzde 45 iken kriz sonrası yüzde 55’e çıkmış, sonrasında uygulanan istikrar programlarıyla yüzde 23’e kadar gerilemiş yani ters para ikamesi olgusu yaşanmış. 2010’dan başlayarak istikrar programının terk edilmesiyle yeniden Dolarizasyon egemen olmuş ve bugün gelinen aşamada 2001 krizi sonrasındaki para ikamesi düzeyine tekrar dönülmüş bulunuyor.
Aşağıdaki tablo dünyada merkez bankalarının döviz rezervi olarak tuttuğu yabancı paraların toplamda döviz rezervlerindeki oranını gösteriyor.
Tablodan görüleceği üzere bugün hiçbir paranın altın karşılığı olmamasına karşın Dolar, geçmişten gelen gücüyle hala merkez bankalarının döviz rezervlerinde en gözde para konumunda bulunuyor.
Doların alım gücünün düşüşünü ise şu grafik çok güzel özetliyor :
Kaynak :
https://t24.com.tr/amp/haber/mahfi-egilmez-anlatti-dolar-nasil-dunya-parasi-oldu,694297