Author

Topic: Evrenin Büyüklüğü ve Tesadüfen Oluşma İhtimali (Read 437 times)

full member
Activity: 1386
Merit: 116
Bu yazım burada kalsın belki 100 yıl sonra bir insan oğlu internette araştırma yaparken bu yazıma denk gelirse ona selam olsun  Smiley
Uzun zaman sonra kara deliğin fotoğrafı çekilmiş. Oraya ulaşılması uzunca bir zaman alsa bile belki bizler görmeyeceğiz ama o kara deliğe ulaşıp diğer gezegenlere gidilecek zamanlar olacaktır. Kendi adıma kara delikten geçilip başka gezegenler ve varlıklar olduğuna dair şüphelerim çok ama çok fazla.
member
Activity: 630
Merit: 37
olaya din ibaresi kullanılmadan bakılıp yorum yapılsa aslında güzel beyin fırtınası yapılabilecek on numara konu dine bağlandığında olay allah yarattı nokta deyip çekip gidiyor mümin arkadaşlar heheh bence sadece milky way i bile tam keşfedememişiz onun dışında bir sürü galaksi ve gezegen var bence tesadüfen oluşmuş olma ihtimali oldukça yüksek sonsuz sayıda olasılık bulunan bir evren sonu sopu belli olmayan devasa bir oluşum bunların arasında kum tanesinden daha ufak ve daha değersiz olan bizim dünyamız tesadüfen oluşmuş olabilir dünya gibi bir çok gezegen olduğuna da eminim
hero member
Activity: 938
Merit: 501
Off topic bölümünde okuduğum en güzel başlıklardan biri bu, konuyu şenlendiren arkadaşların açıklamaları ile birlikte daha da güzel olmuş. Beynimiz bir başlangıç noktası bulmaya, bir yaratıcının varlığına inanmaya o kadar odaklı ki hiçbir şeyin tesadüfi olabileceğini kabullenemiyoruz. Ya da evren tesadüfi biçimde oluşamayacak kadar ‘kusursuz’ özelliklerle donatılmış. Eğer bir yaratıcı varsa ve biz de mutlaka bir başlangıç noktası arıyorsak yaratıcıyı kimin yarattığını da sorgulayıp kısır döngüye giriyoruz.
hero member
Activity: 2058
Merit: 538
Leading Crypto Sports Betting & Casino Platform
Ateistler bence evrem ve büyük patlama hakkında fazla bildikleri için yanılıyorlar. Din bir kontrol etme aracıdır ve ateistler bunu çok iyi anlıyor.
hero member
Activity: 1078
Merit: 696
@trendcoin @hasyurt
Ustalar rica ediyorum,  rasyonal konuları, İsa musa, ra, yehova, yok dağdaki budistlen kozmik fiziği, psedobilim eksenine çekmeyin çorba oluyor. İlla biri geliyor zehri atıyor gidiyor
legendary
Activity: 2240
Merit: 1131
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
Uzaylı var mıdır yokmudur bilmem ama Kur'an- ı Kerim'de biz bu kitabı alemlere indirdik der.
Başlığa gelince çok su götürür bir başlık . Herkesin kendine göre bir düşüncesi var. Herkese saygı duymak lazım.

ben başlık konusundaki gibi din konusuna girmemeye çalıştım ama hocam bu konuda hristiyanlığın ciddi bir sıkıntısı olabilir. isa peygamber için kendi biçtikleri "tanrı insan" modeli var. bu da onların iddiası için, insanlığın uzayda var olabilecek herhangi bir medeniyetten daha az gelişmiş olmaması anlamına gelir.
legendary
Activity: 2240
Merit: 1131
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
@prott elinize sağlık hocam Smiley

Kendi adıma mantık yürüterek gidersem;

Evrenin tesadüfen oluşmama ihtimali ne demek ?

Bir yaratıcı olduğunu kabullenmek demek.

Peki bu yaratıcı nasıl var olmuştur ve yoktan nasıl var etmektedir ?

1. seçenek yoktan var olmayı kabullenme

2. seçenek yoktan var olmuş ve yoktan var edebilen bir yaratıcıyı kabullenme

Dinlerin hiç olmadığını varsayıp objektif bakarsak hangisini kabullenmek daha mantıklıdır ?

Bu yaratıcı olmadığı anlamına gelmez elbette ama yaratıcı olması işleri 2 kat daha zor hale getiyor anlamı çıkıyor bana göre.

Var olmaya başlayan sonlu her şeyin bir sebebi vardır; ancak sonsuz ve metafizik anlamda zorunlu bir varlığın sebebi yoktur. Tanrı, tanımı gereği varlığının sebebi olmayan sonsuz varlıktır.
Evet, bu tanımı ona biz yapmış olabilir miyiz?
Eğer sonlu bir varlık olarak var olma nedenim zorunlu varlık olan tanrıysa, tanrının zorunlu varlık olması benim var olmam sonucu gerçekleşmemiştir ya da varlığım, zorunlu varlığın sebebi değildir. Ancak tanrı zorunlu varlık olarak benim var olma gerekliliğimdir.
Ayrıca bitcoin'i kim oluşturdu sorusuna satoshi mahlaslı kişi yanıtı sonrası satoshi mahlaslı kişiyi kim oluşturdu sorusunu sormayı amacın biraz dışına çıkmak olarak görürüm. Bu örnekte gördüğümüz gibi bitcoin programı ve satoshi mahlaslı kişi ayrı varlıklardır. Dolayısıyla satoshi'nin biyolojik özelliklerini bitcoin'in üzerinde gözlemlemeyi beklemek benim için biraz hatalı girişim olabilir.
Kişisel olarak sonsuz bir varlık tarafından sonlu olarak yaratılmayı, sonlu bir varlık olarak yoktan var olmaya karşı daha anlamlı ve mantıklı bulurum.

Öte yandan hiçliği tercih ettiğimde potansiyel sonumuzun kader birliği hitler iken, hayattan faydamı maksimize etmemi engelleyecek olan şeyin rasyonelliği düşündürücü oluyor. Bu kesinlikle beni ya da hiçliği benimseyenleri potansiyel bir tanımlama olarak kastettiğim anlamına gelmemeli. Tıpkı Schrödinger'in Kedisi gibi düşünsel olarak kabul edilebilir.

Bunların her biri seçenektir, herhangi biri tarihten silinmeyecek. Tıpkı geçmişte oldukları gibi, sadece çoğunluğu belirleyen sayılar yer değiştirecek görüşündeyim.
member
Activity: 322
Merit: 32
gene bütün konular birbirine eklenip çorbaya dönüşmüş.

   Beyler  Lise 4 müfredatında bu konular anlatılıyor.  

  

   Deneyi protonla alakası yok,  proton ölçmek diye bir tabir de yok.

   oradaki olay, maddedin aynı ''an'' da hem konumunu hem de hızını kesin belirlemeyeceğin anlamına geliyor.  Yoksa hem babalar gibi konumunu da bilirsin. hızını da bilirsin.

   Örneğin bir orbitalde bulunan bir elektrono düşün, ( elektronları hep yörüngede dönüyor gibi düşünürüz ama aslında böyle bir şey yok)  Orbitaller, elektronların bulunma ihtimali olduğu yerlerdir, ve bu alanlarda hareket halindedirler.


   Gündelik hayatta cismin konumunu bilirken, ona çarpan ışığın, ondan yansımasını görürüz. yani foton cisime çarpar ondan seker ve bizim gözümüz tarafından absorbe edilir. bunu da görüntü olarak beynimize iletir. cismin konumunu da böyle algılarız.
   Elektronon konumunu tespit ederken. hareket halindeki elektrona bir foton çarptırdığımızı düşünelim. Elektrondan seken fotonun da hızına ve yönüne göre,   elektronun nerede bulunduğunu hesaplayabiliriz. böylelikle konumunu buluruz.
   Hızla giden, ve konumunu bilmediğiniz bir futbol topuna,  başka küçük toplar çarptırarak, onun konumunu bulabilirsiniz. ya da hızını bulabilirsiniz. Ama attığınız toplar, hareket halindeki futbol topunun hem hızını hem de konumunu değiştirir.
   Fakat konumunu tespit ettiğimiz elektrona,  fotonlar çarptığı için, bingo, elektronunun yönü ve hızı değişir. artık başka bir  yönde ilerliyordur.  Durum tamamen bundan ibaret.  
   Konumunu çok net tespit etmeye başladığında, hızını artık kestiremez hale gelirsin. hızını ve yönünü tespit etmeye başladığında artık konumunu kestiremezsin.  tam konumu bulursan, hızı hakkında hiç bir fikrin olmaz çünkü ona o kadar çok foton çarptırırsın ki. ilk An daki hızı ve yönüyle artık tamamen farklıdır.  Konum için de Vice versa.


   Ya elektronun Hızını tam olarak tespit edebilirsin. Ya da konumunu tespit edebilirsin. ikisini aynı ''an'' da tespit edemezsin.
  
   Yani parçacığın gözlemlendiğini anladığı falan yok, foton çarptıkça konumu değişiyor. foton çarptıkça hızı değişiyor Cheesy


    Işığın hem dalga hem de madde özellikleri göstermesi, bu açıdan kafa karıştıcı olabilir. ama hiç öyle paralel evrenlere vs girmeye gerek yok. ışık hem parçacık hem de dalga özelliği gösterir.  

     Felsefik olarak bu mümkün gözükmese de, deneysel olarak gözlemleniyor.

  


  Alıntı;

    Parçacıklar tek tek atılırken, ''yarıkların ikisinden de geçmeleri'' gibi oldukça kesin bir ifadeyi kullanıyoruz; ancak kullandığımız araçlar ne kadar hassas; parçacıkların olağanüstü hızlarıyla beraber, hareketlerini tam olarak algılayabilir mi; tartışılır; tartışılmalıdır da. Fakat net olarak söyleyebileceğimiz bir şey, elektronların bu davranışıyla ilgili yapılacak en dar kapsamlı ve en sığ yorumun "elektronların bilinci olduğunu iddia etmek" olacaktır. Bu, cevaplanamamış bir soru için uydurma bir X yaratıp cevabın o olduğunu sanmaktan ibarettir. Hiçbir matematiksel veya fiziksel temeli yoktur ve bilimin, burada anlatılanları açıklamak için elektronların bilinci olduğu gibi anlamsız bir iddiaya ihtiyacı da yoktur. Elektronların farklı hareketi, çok basit bir açıklama ile (bkz: Occam'ın Usturası), elektronların bir top gibi doğrusal hareket etmemesi, bunun yerine hayal etmemiz güç olsa da aynı anda birden fazla yerde bulunabilecek bir olasılık-tabanlı harekette bulunmasıdır. Kuantum mekaniği, diğer branşlara nazaran yeni bir dal ve gelişmeye ihtiyacı var; sahte bilime değil.

Bana bununla ilgili bir belgesel ve döküman yazabilir misin?

Bilgilerimi güncelleyeyim hatta forumada faydamız olmuş olur.

Bu çift yarık deneyi ile alakalı basit bir animasyon;

https://www.youtube.com/watch?v=q3H7wR_IR3w

Michio Kaku çok kısa bir röportaj;

https://www.youtube.com/watch?v=8M38ngFPVxA

Alıntı;
Quote
Paralel Evrende Kedilerin Olasılıkları

Schrödinger’in Kedisi’nden ilham alan bilim insanları farklı teoriler ortaya attılar. Bunlardan Wheleer ve Everett, çoklu evrenler teorisiyle alternatif bir yorum getirdiler. Bu teori, hem kuantumun olasılıklı yapısını hem de çökmenin nasıl olduğu ve ölçümü ne şekilde tanımlayabileceğimizi açıklamaya yönelikti. Wheleer ve Everett bu teoride, dalga fonksiyonunun gerçekte çökmediğini, fonksiyonun indirgenmesi için ne kadar olasılık varsa, o kadar alternatif evrenin bölünmekte olduğunu ortaya koymaya çalıştılar. Schrödinger’in Kedisi’ne geri dönecek olursak; bildiğimiz gibi radyoaktivitenin bozulmasına bağlı olarak kedi ya ölecek ya da diri kalacaktı. Çünkü kutunun içindeki kedinin dalga fonksiyonu, iki durumun üst üste binmiş halidir. Kutuyu açıp içine baktığımız takdirde, dalga fonksiyonu bu iki olasılıklı durumdan birine indirgeneceğinden, kedinin ya canlı ya da ölü olduğunu gözlemleyebiliriz.
Everett yorumunda farklı bir yaklaşım ortaya koyar, buna göre her iki olası durumun varlığı da gerçektir ve bu durum evrenin ikiye ayrılmasıyla gerçekleşir. Bu teoriye göre gözlemci kutuya bakmadan önce kedi evrende canlı iken, diğer evrende ölü olarak mevcuttur. Böylece, evrenin birinde gözlemci kutuyu açtığında kediyi ölü olarak gözlemlerken, diğer evrende canlı olarak görecektir. Bununla birlikte, iki evren arasında bir bağlantı yoktur.
Kısaca Wheleer ve Everett, ortaya koydukları temel ilkelerle, Schrödinger dalga denkleminin matematiğini, dalga denkleminin kollarından hiçbirinin çöküntüye uğramadığını ve Kopenhag yorumundaki gibi fiziki bir gerçekliğin var olmadığını kabul etmektedirler.
Paralel evrenler kavramını da ortaya atan bu görüş sonsuz sayıda dünyanın var olduğunu ve bizim bunların her birinde, birbirinden farklı versiyonumuzun bulunduğunu, bu yüzden de hepsinin farklı olaylar zincirinin gelişmesini sağladığını söyler.


Bu arada uyarın için teşekkürler elektron yerine proton yazmışım düzelttim Smiley
legendary
Activity: 1820
Merit: 1123
Güzel konu açmışım ama. Yine gündeme girmiş :D Fikirlerin çeşitliliği güzel oluyor. @Prott arkadaşımızın yazdıklarını da okudum. Emeklerine sağlık, güzel anlatmış.
Ben konuyu açarken özellikle linkini verdiğim videoyu önermek istemiştim aslında. Halen izlemeyen varsa bir baksın. Evrenin büyüklüğü hakkında ipuçları veriyor. Geri kalan her şey tahminden ibaret olacak.
Ayrıca paralel evrenlere ilgi duyanlar için "Fringe", zamanda yolculuğa ilgi duyanlar içinse "Timeless" dizilerini öneririm. Daha spiritüel merakı olanlarsa "The O.A." dizisine başlayabilirler.
Ortaya karışık isteyenlere önerim de "The Orville" ;)
full member
Activity: 602
Merit: 118
Uzaylı var mıdır yokmudur bilmem ama Kur'an- ı Kerim'de biz bu kitabı alemlere indirdik der.
Başlığa gelince çok su götürür bir başlık . Herkesin kendine göre bir düşüncesi var. Herkese saygı duymak lazım.
hero member
Activity: 1078
Merit: 696
gene bütün konular birbirine eklenip çorbaya dönüşmüş.

   Beyler  Lise 4 müfredatında bu konular anlatılıyor.  

  

   Deneyi protonla alakası yok,  proton ölçmek diye bir tabir de yok.

   oradaki olay, maddedin aynı ''an'' da hem konumunu hem de hızını kesin belirlemeyeceğin anlamına geliyor.  Yoksa hem babalar gibi konumunu da bilirsin. hızını da bilirsin.

   Örneğin bir orbitalde bulunan bir elektrono düşün, ( elektronları hep yörüngede dönüyor gibi düşünürüz ama aslında böyle bir şey yok)  Orbitaller, elektronların bulunma ihtimali olduğu yerlerdir, ve bu alanlarda hareket halindedirler.


   Gündelik hayatta cismin konumunu bilirken, ona çarpan ışığın, ondan yansımasını görürüz. yani foton cisime çarpar ondan seker ve bizim gözümüz tarafından absorbe edilir. bunu da görüntü olarak beynimize iletir. cismin konumunu da böyle algılarız.
   Elektronon konumunu tespit ederken. hareket halindeki elektrona bir foton çarptırdığımızı düşünelim. Elektrondan seken fotonun da hızına ve yönüne göre,   elektronun nerede bulunduğunu hesaplayabiliriz. böylelikle konumunu buluruz.
   Hızla giden, ve konumunu bilmediğiniz bir futbol topuna,  başka küçük toplar çarptırarak, onun konumunu bulabilirsiniz. ya da hızını bulabilirsiniz. Ama attığınız toplar, hareket halindeki futbol topunun hem hızını hem de konumunu değiştirir.
   Fakat konumunu tespit ettiğimiz elektrona,  fotonlar çarptığı için, bingo, elektronunun yönü ve hızı değişir. artık başka bir  yönde ilerliyordur.  Durum tamamen bundan ibaret.  
   Konumunu çok net tespit etmeye başladığında, hızını artık kestiremez hale gelirsin. hızını ve yönünü tespit etmeye başladığında artık konumunu kestiremezsin.  tam konumu bulursan, hızı hakkında hiç bir fikrin olmaz çünkü ona o kadar çok foton çarptırırsın ki. ilk An daki hızı ve yönüyle artık tamamen farklıdır.  Konum için de Vice versa.


   Ya elektronun Hızını tam olarak tespit edebilirsin. Ya da konumunu tespit edebilirsin. ikisini aynı ''an'' da tespit edemezsin.
  
   Yani parçacığın gözlemlendiğini anladığı falan yok, foton çarptıkça konumu değişiyor. foton çarptıkça hızı değişiyor Cheesy


    Işığın hem dalga hem de madde özellikleri göstermesi, bu açıdan kafa karıştıcı olabilir. ama hiç öyle paralel evrenlere vs girmeye gerek yok. ışık hem parçacık hem de dalga özelliği gösterir.  

     Felsefik olarak bu mümkün gözükmese de, deneysel olarak gözlemleniyor.

  


  Alıntı;

    Parçacıklar tek tek atılırken, ''yarıkların ikisinden de geçmeleri'' gibi oldukça kesin bir ifadeyi kullanıyoruz; ancak kullandığımız araçlar ne kadar hassas; parçacıkların olağanüstü hızlarıyla beraber, hareketlerini tam olarak algılayabilir mi; tartışılır; tartışılmalıdır da. Fakat net olarak söyleyebileceğimiz bir şey, elektronların bu davranışıyla ilgili yapılacak en dar kapsamlı ve en sığ yorumun "elektronların bilinci olduğunu iddia etmek" olacaktır. Bu, cevaplanamamış bir soru için uydurma bir X yaratıp cevabın o olduğunu sanmaktan ibarettir. Hiçbir matematiksel veya fiziksel temeli yoktur ve bilimin, burada anlatılanları açıklamak için elektronların bilinci olduğu gibi anlamsız bir iddiaya ihtiyacı da yoktur. Elektronların farklı hareketi, çok basit bir açıklama ile (bkz: Occam'ın Usturası), elektronların bir top gibi doğrusal hareket etmemesi, bunun yerine hayal etmemiz güç olsa da aynı anda birden fazla yerde bulunabilecek bir olasılık-tabanlı harekette bulunmasıdır. Kuantum mekaniği, diğer branşlara nazaran yeni bir dal ve gelişmeye ihtiyacı var; sahte bilime değil.
legendary
Activity: 2128
Merit: 1148
evrenin, insanların, hatta olayların bir sisteme dayandığını söylemek baştan bir "Yaratıcı" olduğunu kabullenmektir zaten. Geçen ay Yeni Zelanda'da manyağın biri camideki insanları katletti, tesadüfe(!) bak ki bu ay da Sri lanka'da öküzün bir(ler)i kilisedeki yüzlerce insanı katletti. BTC'yi satoshi dizayn etti, ethereum'u vitalik ama "evren tesadüfen oluştu" demek ne kadar mantıklı!
member
Activity: 322
Merit: 32
Güzel konu olmuş teşekkürler.

@trendcoin eline sağlık keyifle okudum yazdıklarını hocam.

Bu dünyada ki en güzel konulardır kuantum fiziği ve evren. Dünyaya tekrar gelme şansım olsaydı kesinlikle astrofizikçi olmayı isterdim.

Karınca kararınca fikirlerimi belirteyim bende Smiley

Yoktan var etmeyen yaratıcı değildir bana kalırsa belki mühendis olabilir. Biz daha gelişmiş bir uygarlığın laboratuarda geliştirdiği form olsak bile bu onları bizim evrim konusunda daha ileri safhalar yapar. Yani eğer gelişimin yada evrimin bir sınırı varsa bu onları eninde sonunda yakalayacağız demek olur.

Evrende akıllı yaşam formlarını hesaplamak için bir denklem var;

Bu denkleme göre sadece bizim galaksimizde bile çok sayıda medeniyet olabilir.

Kendi adıma mantık yürüterek gidersem;

Evrenin tesadüfen oluşmama ihtimali ne demek ?

Bir yaratıcı olduğunu kabullenmek demek.

Peki bu yaratıcı nasıl var olmuştur ve yoktan nasıl var etmektedir ?

1. seçenek yoktan var olmayı kabullenme

2. seçenek yoktan var olmuş ve yoktan var edebilen bir yaratıcıyı kabullenme

Dinlerin hiç olmadığını varsayıp objektif bakarsak hangisini kabullenmek daha mantıklıdır ?

Bu yaratıcı olmadığı anlamına gelmez elbette ama yaratıcı olması işleri 2 kat daha zor hale getiyor anlamı çıkıyor bana göre.

Big Bang teorisinde Einstein'in denklemine göre enerji kütle kazanıp maddeye dönüşüyor ve buna Higgs Bozonu diyorlar diğer adıyla Tanrı parçacığı. Cern deneyinde bu kanıtlandı. 10 Nisanda açıklanan kara deliğin ilk fotoğrafı gibi bu da teorik fizikti. Haliyle matematik ve teorik fizik bizi az bir sapma olsa bile yanıltımıyor demek oluyor bu. Big Bang'in ilk safhalarında madde ve anti madde bir birlerini yok ediyor hızla ama sürecin sonunda bir madde daha fazla olduğu için süreç kusurlu işliyor ve günümüz galaksi, yıldız ve gezegenler oluşuyor. Aslında kusursuz değil kusurlu olduğu için bu şekilde biraz ironik olsada.

Evren hakkında bir diğer teori ise şişme teorisi.

Evren genişliyor ve sürekli galaksiler birbirlerinden uzaklaşıyor bir süre sonra yerçekimine yenik düşerek çökeceği ve tekrar bir büyük patlama yaşanacağını öne süren bir teori. Bir nevi kısır döngü ve bu döngü sırasında eğer madde ve anti madde süreci kusursuz işlerse evrende madde olmamasıda olası.

Big bang öncesi ne vardı ?

Hiçlik.

Hiçlik nedir ?



Burada tanım eksikliği var. Algılarımızında sonuna geliyoruz bana kalırsa.

Bir şeyin olmaması ne demek ?

Peki olduysa bir başlangıcı var demektir peki öncesi ?

Paradoksa neden oluyor belkide paradoks değil sadece biz kavrayamıyoruz.

Kuantum fiziği ise Alice harikalar diyarı.

- Madde birden fazla yerde bulunabilir.

- Kuantum boyutunda elektronu ölçmeye kalkarsanız farkına varıp farklı davranmaya karar veriyor.

- Dolanık 2 molekülden birini 13 milyar ışık yılı uzağa bile gönderseniz birine ne oluyorsa onada aynı şey oluyor "aynı zamanda" ? Işık hızının bir sınır kabul edildiğini düşünürsek bu delilikten başka birşey değil.( Işık hızı yavaşlatılabilir fakat hızlandıramazsınız bunun deneyi yapıldı.)

Kuantum fiziğine göre bir şeye bakmadığınız sürede onun hangi formda olduğunu bilemiyorsunuz. Baktığınızda ise bir gözlem yapmış oluyor, müdahale ediyorsunuz ve bir çok olasılıktan bir tanesi gerçekleşmiş oluyor.

Schrödinger'in Kedisi düşünsel deneyi ile açıklamaya çalışırsak;

Bir kediyi içinde onu %50 şans ile öldürecek bir tuzak olan kutuya kapattığımızda;


Kutuyu açıp gözlemlemediğimiz sürece her iki seçenek aynı anda gerçekleşmiş durumda oluyor fakat gözlemlediğimde yanlızca bir sonuç ile karşılaşıyoruz. Yani biz gözlemlediğimizde sistem çöküyor. Bu deneyi teknik olarak yapmamız mümkün değil.

O zaman biz dünya ve evreni gözlemlemediğimiz de durum nedir ?

Bunu bilmek için gözlemlemek gerekiyor, gözlemlediğimizde ise gözlemlemediğimiz halini yine bilemiyoruz.

Burada Devreye çoklu evrenler ve paralel evrenler giriyor.

Madde aynı anda birden fazla yerde yada formda olabiliyorsa;

Daha da çılgın bir soru geliyor beraberinde o soru da bizim o kedi olup olmadığımız.

Biz milyonlarca olasılıktan yanlızca bir tanesi olabiliriz ve bu olasılıklar denizinde yaşıyor olabiliriz.

Bu durumda gözlemci kim ?

Schrödinger'in Kedisi ilgili çok güzel bir film tavsiye edeyim;



hero member
Activity: 1078
Merit: 696
https://galeri12.uludagsozluk.com/536/alemci-neseli-bir-delikanliyim_927352.jpg
 

DEFALARCA ANLATTIM, ALİMLİK MEHDİLİK İDDİAM  YOK,  ALEMCİ NEŞELİ BİR DELİKANLIYIM


                                                                                         
full member
Activity: 602
Merit: 118
Hocam entelektüel misin degilmisin bilemem ama bence güzel yazmışsın. Sağolsun moderatörumuz de ödüllendirmis. Teşekkürler elinize sağlık. Usenmeden yazmışsıniz.
legendary
Activity: 2240
Merit: 1131
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
Estağfurullah hocam, entelektüellik kim ben kimim Smiley benimki olsa olsa şöyle bir şey olur. https://i.ibb.co/FnRR7Qb/tart.jpg ya da şöyle https://galeri12.uludagsozluk.com/536/alemci-neseli-bir-delikanliyim_927352.jpg
 
Bir üstün canlı varlığın yaşamamızı başlatmış olabileceği iddiası en az diğer tüm iddialar kadar geçerli ve masada kendisine yer bulabilir hocam. Bunun üzerine ben de bir simülasyon içerisinde olduğumuzu iddia edebilirim ve aksini kanıtlayamadıkça, en az üstün canlı varlık iddiası kadar geçerli olur. Tanrının bizi sadece düşündüğünü ya da bizi konuştuğunu (yaratıcıya özel güç olarak, bizim anladığımız dışında bir konuşmak) ve bu bilmediğimiz tecrübe etmediğimiz algı dışı olayın kendi gerçekliğimiz olduğunu iddia edebilirim. Hatta titreyen sicimlerin oluşturduğu boyutları bu konuşmanın  ses dalgası olarak tanımlayabilir ve iddiamı güçlendirebilirim.

Bu olaya benim akış açım biraz tarihin bize söyledikleri, bu konuyu tartışma olarak bugüne taşıyan ve bugün üzerinde hala düşünmemize sebep olan gelişmeler. Tarih boyunca konu üzerinde bilinen en net karşılıklı fikir ayrılığı teizm ve ateizm arasında olduğu için, beni konu içerisindeki tutarlılığı bu boyutta ele almış olmam gerekliliğine itiyor.  Öte yandan çoğaltılan ya da olası başka iç içe geçmiş yaratıcı fikirleri occam'ın usturası ile keserim, sonuca giden ara nedenler gerekmedikçe çoğaltılmamalı diye düşünürüm.
Eğer ara nedenlerin sebebi olarak var olduğumuz iddiası güçlenir ve benim için ikna olabileceğim yeterli seviyeye ulaşırsa dolaylı olarak tanrının işlevselliği tamamen ortadan kalkar. Nash teorisi https://youtu.be/Mc6VA7Q1vXQ

Merakımız karşılıklı hocam, bu merak bir neden sebep ilişkisi kurma çabamızı sağlıyor.
legendary
Activity: 1820
Merit: 1123
İşte beklediğim entelektüel bakış açısı Smiley Bu kadar uzun ve detaylı anlatım için teşekkür ederim @trendcoin.
Katıldığım-katılmadığım noktalar da var, bilmediğim kısımlar da var. Ben aslında genel olarak bir evren tasviri yapmak istedim. Yaratıcı kısmına bir cümlede değinmiştim. Madem ki siz yaratıcı kısmıyla ilgili de fikirlerinizi yazdınız, bakış açımı şöyle özetleyebilirim...

Mesela bizim evrenimiz (ya da sadece galaksimiz) başka bir evren ya da galaksideki üstün bir yaşam formu tarafından yaratılmış olabilir. Bu durumda, önce bunu kesinleştirmemiz (kanıtlayabilmemiz) ve sonrasında da o üstün yaşam formunu kimin yarattığına yönelmemiz gerekir. Tümevarım için en sağlıklı yol. Yani yaratıcıyı yaratanı ararken kısır döngüye girmekten bahsetmiyorum. Sadece hangi kısmı kimin-kimlerin yarattığı açısından bakıyorum, merak ediyorum.

Bu, makro ölçüde dev bir yaratım da olabilir, mikro ölçüde küçük de olabilir. Biz insanlar da mesela toprağa bir tohum ekerek bir bitki yaratıyoruz (tetikleyici etki).
O bitki de gelişip, kendi meyvesini yaratıyor... Meyveyi bitki yarattı, bitkiyi biz, bizi X, X'i de Y, Y'yi de Z... şeklinde gider.  Nasıl ki biz bir bitkiyi yarattığımızda aslında sıfırdan (yoktan) yaratmış olmuyorsak, bizi (canlıları, gezegenleri, galaksileri ya da evreni) yaratanlar da sıfırdan yaratmamış olabilirler. Yani mikro yaratıcı olabilirler. Tüm bunların cevaplarını ararken elbette ki şu andaki bilim ve teknolojimiz yeterli gelmiyor. Ben sadece merakımı yazıya dökmek istedim.
legendary
Activity: 2240
Merit: 1131
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
Eğer bir yaratıcı olduğunu düşünüyorsanız ve bunu bir uzaylıya (dünya dışı üstün canlı varlık) endeksliyorsanız.
kafanızda nasıl bir uzaylı tanımı olduğu ile ilgili değişir hocam Cheesy
uzaylı bir yaratıcı modeli varsa; bu, uzaylı model arkadaşın tanrı olduğu anlamına gelir ve yaratıcının farklı bir tanımı olur.
klasik olarak biyolojik bir yaratıcı uzaylı ırkı var diyorsanız, bu klasik uzaylı ırkının yaratıcısı kim sorusunu oluşturur.
occam'ın usturası uzaylı ırkın yaratıcısına giden aradaki tüm sebepleri keser ve ilk yaratıcıyı sorgular.


ben popüler bilimin çok sıkı olmayan bir takipçisiyim, biraz ilgi alanım dışı olsa da fırsat buldukça takip etmeye ve öğrenmeye çalışıyorum.
multi verse, sicim teorisi ve şişme teorisi ile güçlenen bir teori; deneysel değildir. öte yandan biz bugün deneye tabi tutamadığımız pek çok uzay ve doğa olayını mantık ve matematiksel çıkarımlar ile güçlendirebiliyoruz. mesela newtonın klasik fiziğini uzaya uyguladığımızda sorunlar oluştuğu söyleniyor.
en basiti kütle çekim kuvveti neden oluyor ve matematiğe bu kadar kesin dayalı ise neden gezegenlerin rotalarında sapmalar oluyor?
bunu Einstein amcanın uzay zaman bükülmesi açıklıyor, zamanın göreleli olduğu hareket halindeki cisimlerin zaman faktöründen farklı etkilendiğini biliyoruz. bu da zamanın bir boyut olduğu fikrini ve farkındalığını ortaya çıkarıyor ya da istiklal cad. no 19 da buluşalım dediğimiz de bir de üzerine zaman ekliyoruz. ekliyoruz ki, ben hep 15 dk. geç kalırım Cheesy bu bile zamanın göreleliğinin ispatıdır (yok amukua) Smiley aha inanmazsan dayıya sor.  http://i.capsspot.com/s/29/1/1222553.jpg
kütle çekimi de uzay-zamanı çarşaf gibi bükerek gezegenlerin rotasını oluşturuyor. newtonın kesin matematiği burada oluşan sapmalar ile uyumsuzluk oluşturuyor.
bugün gerçekleştirilen kara delik gözlemi de uzay zaman bükülmesinin bir başka örneği, kütlesi ışığı hapsedecek kadar yüksek cisimler uzay zamanı bir kara delik olarak  büküyor. kara deliğin olay ufkundan (çemberin ağzı Cheesy) giren nesneler artık sadece zaman boyutunda ilerler diye hesap ediliyor. zamanı tek yönlü olarak ele alırsak geri dönüşleri gözlemlenemez.
kara deliğe hiç gitmedik gidemeyeceğiz, içine bakmayacağız ama ne olduğu tahminleri hakkında bilim dünyasının bize anlattıkları var.

multi verse de hiç bir zaman deneysel olmasa da gerçek olabilir ve kuvvetlenecek diye düşünüyorum. tıpkı neden kütle çekim kuvveti var sorusuna, Einsteinın verdiği uzay-zaman bükülmesi cevabı gibi. evrenin başlangıcı big-bang ise, neden big bang var sorusuna cevap arayışı multi verse iddiasıdır.
bir de evrenimizde bir kara madde sabiti var ve bu oran çok hassas 10 üzeri 10 üzeri -123 gibi manyak akıl almaz bir sayı. bu sayıdan iki sıfır silince ya da fazladan koyunca evren oluşamıyor erken çöküyor ya da çok hızlı oluşuyor ve bazı başlangıç için oluşması gereken şeyler açığa çıkamıyor.  yıldızlar oluşamıyor, çekim kuvvetleri oluşamıyor vb. ne bugün bildiğimiz fizik ne de canlılık.

Einstein kütle çekimi üzerine eklediği zaman boyutu ve uzay zaman bükülümü, mikro ölçek için de ilham kaynağı oluyor. atom ve altı parçacıkların elektro manyetik kuvvetini açıklayabilmek için sicim teorisi ortaya atılıyor. tıpkı newtonın matematiğinin sosyoloji ve tarihe uyarlanması çabası gibi ama bu defa tutarsız bir durum oluşmuyor. Smiley
sicim teorisinde gözlemleyemediğimiz 10 boyut olduğu tahmin ediliyor her boyutun aldığı şekil ve farklı kombinasyonlar 10 üzeri 500 farklı şekilde evren kombinasyonunun olabileceği anlamına geliyor.
kimi erken patlayan kimi hızlı oluşan kimi bizimki gibi evrenlerin olasılığı demek. yine multi verse ve sicim, bizim evrenimizdeki bu kara madde sabitinin neden bu kadar muazzam bir sayıda olabileceği ihtimaline cevap oluşturuyor.

kısaca;
klasik fizik ---) kuantum ve modern fizik
big bang ---)multi verse evrimi
teoriler ve açıklamaları yetersiz kalabilir ancak btctalk ve konuyu bağlamak için gayet yeterli. zaten buradan daha fazlasını beklemek gereksiz.

biz bir evreni kim yarattı/yaratmadı diye açıklayamazken bu defa olaya evren yapma makinasını kim yarattı/yaratmadı gibi bir başka açmaz soru çıkarıyor.  

tanrı mı yarattı sorusuna benim şahsi fikrim.
ya her şeye olabilir olmayabilir, tanrı vardır ya da yoktur belki oradadır, belki buradadır, tam arkamdadır ya da karşımdadır diye bakmalıyım.
veya tüm bunlardan sıyrılıp klasik materyalist ateist bakış açısı ile teist argümanları arasından birini seçmeliyim.
benim için en güçlü iddia ateizm ve teizm, başka bir alternatif tutarlı gelmiyor. monoteist olmam tek başına evrenin varlığı üzerine sebeplere dayalı değil ama ortak noktalardan biri.
insan neden hangi görüşü seçtiğini gerçekten bilsin yeter, gerisi önemli değil. benim için dogmatik bir teist ile dogmatik bir non-teist arasında fark yok.
member
Activity: 630
Merit: 37
evrende bir sürü gezegen var sadece kendi yaşadığımız gezegende de yaşam olduğunu düşünmüyorum sonsuz olasılık var dolayısıyla tesadüfen oluşma olasılığı da olabilir
legendary
Activity: 1820
Merit: 1123
Evren dediğimiz, en sade anlatımla; içinde milyarlarca galaksi bulunan, her bir galaksinin içinde de milyonlarca gezegen bulunan kompleks bir yapıdır. Hatta bunun paralel evrenleri, çoklu evrenleri bile olabilir...

Bu kadar karmaşık ve devasa büyüklükteki bir yapı elbette ki bir yaratıcıya ihtiyaç duyar. Bence evren, komple tesadüfen oluşamaz. Ancak içindeki bazı galaksiler, bazı gezegenler kozmik çarpışmalar neticesinde "kelebek etkisiyle" tesadüfi oluşmuş olabilir. Bunlar da yaratımın yansımaları, yani tetikleyici etkileridir.

"Yaratıcı" dediğimiz olgu; dinsel öğretilerden bağımsız düşündüğümüzde, başka bir galaksi ya da evrendeki çok daha akıllı bir medeniyet de olabilir!

İlgilenenler için aşağıdaki videoyu tavsiye ediyorum.
Gezegenleri ve galaksileri gösteren etkileyici bir video. Sabırla izleyenler için sonunda sürprizler var:
https://www.youtube.com/watch?v=GoW8Tf7hTGA

Not: Hubble teleskobu, 100 milyon ışık yılı mesafeye kadar galaksileri "net" olarak gözlemlemeyi başarabilmiş. Bu bakımdan videonun 4:47 süresine kadar olan görüntüler gerçeği yansıtmaktaymış. Çok daha uzak mesafeleri de gözlemiş olsa da yeterli netlikte değilmiş. Sonraki kısımlar ise videoya -mevcut teorilere göre- modelleme yöntemiyle eklenmiş.
Jump to: