Topic: Fırsatçılık (Read 233 times)

Bir afet olduğunda ya da zor bir durumdayken olayın zorluğundan yararlanarak kendi lehine çıkar sağlamak amacıyla karşıdaki insanın cebine göz dikmesi ne adîce bir huydur. Üzülerek yazıyorum ki bu ülkenin rantçısı, stokçucu, fırsatçısı, yağmacısı ve haîni bitmez...

Aynen öyle, kendilerinin veya bir başkasının başına gelmeyecek gibi davranıyorlar, deprem bölgelerinde de 10 evi olanın da binası çöktü açıkta kaldı, bir evi olan da, evi olmayan da, o yüzden bu deprem kimseyi dinlemiyor, ister zengin ister fakir, herkesin başına bir gün gelecek ki uzmanlar 7 yıl içinde İstanbul’da 7 üstünde bir depremi bekliyorlar, umarım bu fırsatçılar o gün aynı muameleye maruz kalmazlar,

Kendilerini hiçbir tehlike bulmayacakmış gibi hiç ölmeyecekmiş gibi davranıyorlar. Aynı duruma kendilerinin düşme ihtimalini düşünüp empati yapmıyorlar. Maalesef ki toplumumuzda böyle insan çok. Söylediğiniz gibi yazıklar olsun.

Türkiye’nin kanayan yaralarından birisidir bu fırsatçılık.Şu an ev sahiplerinden inşaat şirketlerine, yapı denetimlerden camcılık yapanlara herkes şu an depremden sonra ki durumu bekliyorlar.Depremden sonra artık şehirler yeniden yapılanmaya gidince herkes kendi gerçek yüzünü göstermiş olacak.

Zor zamanlar geçiyor ülkemizde.Bu aşamada hep birlikte birlik olmak gerekirken, düşene bir tekme de vuruyorlar.

Bu konuda bizim elimizden gelen bir şey yok. Devlet var, yasalar var, suç ceza durumları var. Devletin bütün organlarıyla bunu denetlemesi ve fırsatçıları ağır cezalar ile cezalandırması lazım. Ama bu konuda ne kadar başarılı olabiliyor? Bir telefon hattı belirlenmiş herhalde 175 idi. Orayı arayıp kirayı arttıranları ihbar edebiliyormuşsunuz Türkiye’de ise ihbar konusunda ne kadar duyarsız olduğumuzu biliyoruz. Aman başım belaya girmesin diye herşeye boyun eğen bir yapı var. Bunların baştan düzeltilmesi lazım.

Kurumsal olarak öncelik herhangi bir olası olumsuz duruma karşı alınabilecek tüm tedbirleri alıp, bireyleri de belli başlı kurallara uymaya zorlamak ve akabinde yine de önlemlerin işe yarayamayabileceği ihtimalini göz önünde bulundurarak olası olumsuz tablolara karşı da hazırlıklı olmak. Aslında bütün mesele bu ama bizde bırakın bu yazdıklarımı, tabandan başlayarak çoğunluk problemli. Evet bir çorbaya 80 lira isteyenler, bir şişe suya 15 lira isteyenler, kıçı kırık daireye 8000 lira kira belirleyenler vb. bir sürü örnek var ama bunlardan da önce, 2 kat imarı olan yere 4 kat yapıp sonra imar affı bekleyen vatandaş, belediye meclislerindeki liyakatsiz üyelerin oy kaybetmeme uğruna göz yumdukları kurallar, üst düzey siyasiler yani herkes aslında fırsatçı. Emin olduğum birşey var, neredeyse her çeyrek asırda bir sınanıyoruz, bir öncekinden daha kötü durumdayız şu anda, bir sonrakine de büyük ihtimalle yine hazır olmayacağız, ama zihniyet hala değişmemiş olacak, umarım yanılırım.

Yönetimsel zaafiyetlerin olduğu her yerde krizlerin çıkması son derece doğaldır. Fırsatçılık dediğimiz şeyin ortaya çıkmasının ardında yatan gerçekte budur. Binalarınız çürükse ve şehilerdeki binaların yarısına yakını bir depremde yıkılıyorsa birinci zaafiyet devlete ve denetim mekanizmasına yazar. Binalar yıkıldıktan sonra oradaki insanların ihtiyaçlarını karşılayacak planlama yapılmamışsa bu da bir zaafiyettir.

İnsanların hepsinin iyi niyetli olduğunu kabul ederek yaşayamayız zaten öyle olsaydı hayatımızda kurallara gerek olmazdı. Kötü davranışı sergileyen kişiler suçludur ancak bunun önüne geçemeyen devlet mekanizması olayların sorumlusudur. Sistemde açık noktalar bırakılmışsa illaki birileri bundan yararlanmak isteyecektir. Bu kişiler toplumun küçük bir parçası olsa bile yapılan hareketin duygusal bünyemizde etkisi daha büyük oluyor.

Denetim mekanizmaları eksik, ceza sisteminde çok ciddi boşluklar var. Hatırlayın çip krizi sırasında araba bulunamazken bir park yerinde yüzlerce araba stoklanmıştı. Herkes neler olduğunu biliyordu yapan kişi de karaborsa yaratmanın suç olduğunu bilerek suçu işliyordu. Birilerinin çabasıyla yakalandıktan sonra işlediği suçtan kazandığı paranın belki %1'i kadar cezayı ödeyerek paçayı kurtardı.

Ülke esnafının büyük bölümünün vergi kaçırdığını bilmeyen kaç kişi var aramızda ? Yada kırmızı ışıkta geçmenin, vergisini zamanında ödememenin ve hatta insan öldürmenin cezasının bile affedilebildiği iyi insanları ödüllendiren değil suçluları sürekli ödüllendiren bir sistemde dürüst ve iyi insan olmak zor olandır.

Malesef bunu yapıyorlar. Böyle olaylarda daha fazla kenetlenmemiz lazımken aradaki bir kaç fırsatçı böyle olayları değerlendirmeye çalışıyor. Değerlendirenlerden bazıları cezasını yiyip oturuyor gerisi ise sıyırıyor paçayı. Herkesinde bahsettiği gibi aslında ahlakımızı kaybetmeye başlıyoruz. Bilmiyorum belki ekonomik şartlardan belki hep böyle oluşlarından ama yine de yanlış. Eninde sonunda satacağına hemen satmış olduğun malı nedem fırsatçı olup 2-3 katına satıyorsun. Zaten alınacak senden bu 100lerce ve sen o kar marjını almış olacaksın. Çok açgözlüyüz.

Daha ilginci, İBB başvuran apartmanlara ücretsiz Tespit yapıyor https://binatespiti.ibb.istanbul/
ama çürük binasında kendi oturmayan mal sahipleri kira gelirimden olurum korkusu ile buraya başvuru  yapmıyorlarmış.

En son verdiğiniz örnek fırsatçılık değil, tam anlamıyla şerefsizlik, haysiyetsizlik, namussuzluk, adına ne dereçaenşz o, kanım çekiliyor depremden sonra olan olayları okuyunca, insanların ne kadar adi, ne kadar kansız olduklarını görüyoruz, Kadıköy’de kiralar 20-40 bin lira arası olmuş, İstanbul depremi diye bas bas bağırdıkları halde insanlar tuttuğuna geçirme derdinde,

Çünkü ahlakımızı yitirdik.

Araplaştık, yozlaştık. Tıpkı petrol zengini araplar gibi dinimiz imanımız para oldu. Rant için daha fazla para için ölüyü bile skecek insanlar var.

Depremin açtığı yaralar daha tazeyken, bir izansız çıkıp "evlatlıkla evlenilebilir mi?" diye sorabiliyor ve daha da kötüsü, Atatürk'ün kurduğu Diyanet, "olabilir" fetvasını veriyor. Şimdi gel de buna küfür etmeden cevap ver. Mümkün değil.

Kapısında Mülk Allah'ındır yazan Huzur Apartmanı'nın müteahhiti "elamdülillah müslüman"

Allah'a inanan, ona ibadet edenleri bir kenara ayırıp, geri kalan bütün yobazları, din tüccarlarını, s*klerini kesip ağızlarına soktuktan sonra t*şaklarından asmamız gerekirken, besliyoruz...

Bir kaç gün önce haberi çıkmıştı. Depremze 4500TL'ye anlaştığı eve taşınmak için deprem bölgesinden göç etmiş. Gittiğinde ev sahibi 12000TL kira istemiş. Neymiş? Talep çokmuş. Bu fırsatçılık değil. Başka bişey...

Birisi yaşadığı çevredeki ahlaki normları ilk defa çiğneyeceğinde büyük stres, heyecan ve korku altındadır. Ama aynı normu çiğnemesinin sayısı arttıkça bu yaşadığı hisler azalacaktır. Aynı şekilde bir çevrede bir norm çiğnendiğinde ilk tepki çok olacaktır ancak bununda sayısı arttıkça verilen tepkiler azalacaktır. Birazcıkta bu fırsatçılığı toplumsal olarak ses çıkartamamaya bağlamaktayım. Örneğin kredi kartı ile sigara almak istediğimizde büfe vb yerleri 50 kuruş 1 lira fazla çekeriz demektedir ya da kredi kartıyla satmıyoruz demektedir. Ancak hakkınızı bilerek savunmaya geçtiğinizde aynı eylemi yapamayacaktır. Aynı şekilde geçtiğimiz günlerde fırsatçılık yaparak temel gereksinimlerde uçuk kaçık fiyatlar ile fırsatçılık yapmak isteyen işletmelerin önüne bu ürünleri bedava olarak dağıtıldığına dair haberler gördük. Bakınız işte bu eylemler doğrudur. Fırsatçılık ile asıl ilgilenmesi gereken devlettir ancak ülkemizde ilk olarak iş bize düşüyor ne yazık ki. Böyle kişilere karşı topyekün ses çıkartmadığımız sürece devlet elini atana kadar iyice palazlanırlar. Bu durumu daha nasıl açıklayabilirim derken bir hikaye geldi aklıma.

Afrika'da bir kabilede eğer birisi bir suç işlerse o kişiyi ortaya alıp çevresinde çember oluşturur ve yaptığı iyi şeyleri anlatırlarmış ve kişinin aslında nasıl birisi olduğu hatırlatılırmış. Ve alevilerde ise iki kişi arasında bir husumette yani helallik durumunun sıkıntıya girdiği süreçte alevilerin dedesi ( toplum olarak sevilen sayılan önde olan kişi) ikisini köyün kasabanın artık neredeyse oranın meydanına getirerek helalleşmeleri için bir araya getirirmiş eğer ki hatalı olarak görünen kişi karşı tarafın gönlünü almaz ise o topluluktan uzaklaştırılırmış. Yani velhasılı kelam fiziki cezalandırmalar yerine manevi olarak cezalandırmalar daha çok işlevsel kalıyor bana göre...

Ya şimdi şöyle bir şey var,
Tası tarağı toplayıp ilini terk edenin kenarda parası var ki başka şehire gidiyor diyorlar.
Başka şehre gidecek durumu olmayana da zaten konteyner, çadır vs veriliyor.
Sülüktür kan emicidir fırsatçıdır evet böyle mal sahipleri var doğru ama çok da sövmemek lazım.
Ama mevcut kiracısını sokağa atıp, lgbt / sığınmacı / depremzede ye 5 katına kiraya vermeye çalışanlar şerefsizlik yapıyorlar.

Geçtiğimiz aralıkta arkadaşım 2500 TL ye kiraladığı 1 yıldır oturuyor olduğu evin rayiç kirası 10.000 civarına çıkınca, mal sahibi ile anlaşarak  7500 TL den kira sözleşmesini yeniledi.
Mal sahibi Ocak ayının içinde evi  satmış. Yeni mal sahibi de kardeşim benim hazır kiracım var 4 lgbt birey beraber oturacaklar istersen 40000 TL kira ver kira sözleşmesini yenileyelim.
Yok istemiyorsan evi boşalt kardeşim. Bu gün sana ihtar çekerim 1 yıl içinde gitmek zorunda kalırsın.  Yada beni yorma sana 1 yıllık kiraanı 12 x 7500 =  90000 vereyim evi boşalt dedi.
Arkadaşım da aldı 90000 TL yi hanımı çocukları memleketine gönderdi (konya) kendisi pansiyona yerleşti Ankara da kiralık ev bakıyor şimdi.

Toplumumuzun kanayan yarasıdır bu maalesef son yıllarda dahada çok göze çarpıyorlar. Normal zamanlarda yapmalarını çok önemsemesek bile zor durumda kaldığımız dönemlerde yapılmasını hiç doğru bulmuyorum. İçimizde iyi insanlarda var kötü insanlarda var maalesef bu dünyada böyle her şeyde bir iyi varsa bir kötü mutlaka var. Geçen yıllarda çıkan orman yangınında çok net gördük bazı ürün fiyatları fahiş fiyattan satmaya kalkan fırsatçıları ama iyi insanımızda var elbette yangın bölgesine yangın tüplerini gönderen ve reklam olmasın diye markalarını dahi söken yardımseverler gibi.

Kira konusunda son dönemde çok can yakıyor, bilmem kaç tane mülteci geldi ülkemize talep arttı artı olarak Ukrayna ve Rusya'dan savaş dolayısıyla ülkemize göç edenlerde var yani talep her geçen gün artıyor. 13 senedir aynı evde kalıyorum ev sahibim Allah razı olsun kendinden çok iyidir bir kere olsun kiraya zam yapalım diyerekten beni aramadı. Mal sahibi olmakta zor kiracı olmakta zor.

Toplumumuzun kanayan yarasıdır bu. Bir millet düşünün ki canla başla savaşsın, depremzedeleri deprem enkazından çıkarmak için ölümü göze alsın ama aynı millette depremden çıkanlara çorbayı 200 liraya satmaya çalışanlar da bulunsun. Taşıma işi yapan firmaların o bölgelerden ev taşımayı 3-4 katına yapmaya başlasın. Hizmet bedeli aynı değil mi? İzmir’de taşınan evden ne farkı var ki o bölgedeki evi taşımak için izmirden 4 kat daha çok para istiyorsun? Risk desen zaten riskli evleri taşımıyoruz diyorsun. Risksiz evi ispat etmek gerekiyor ki gelip 4 katı fiyata da taşısınlar.

Diğer yandan koyun can derdine düşmüş, kasap et derdinde. Vefat etmiş insanların ne kadar ziynet eşyası varsa çalmaya yeltenen yabancı uyruklu ağırlık olmak üzere içinde yerli şerefinden yoksun insanların da bulunduğu bir hırsız çetesi var ki işin en vicdansız boyutu bunların yaptığı. Ne taşımacıya laf edersin bunun yanında, ne evi sağlam kalanın uyguladığı kira tarifesinin artışına. 90 bin bina yıkık ve ağır hasarlı raporunu açıkladı içişleri bakanı. 90 bin bina. Her birinde kaç kat olsa ortalama 5 kat olsa 450 bin daire demek. Bu 450 bin daire içindeki ziynet eşyalarına yağmalayan, hırsızlığın pisliklik, şerefsizlik halini 10 kat arttıran insanları gördük. Başa gelmeyen bilmez, ateş de düştüğü yeri yakıyor aga. Dışarıdan bakan bir şey anlayamıyor.


Şu günlerde ağırlıklı olarak depremzedelere yardım etmekle meşgul olduğum için forumdan biraz uzaklaşmak zorunda kaldım. Doldum, doldum patlayacağım artık. Deprem doğa olayı aga doğa olayı. Kar veya yağmur kadar normal karşılanmalı. Ama depreme dayanıklı diye utanmadan yazdıkları afişlerin önünde yapının harabeye döndüğü fotoğraflar dolanıyor aga. Deprem öldürmüyor aga, öldürecek olsa Türkiye’den daha tehlikeli deprem bölgeleri var. O insanlar doğal yaşantısına devam ederken Türkiye neden böyle oluyor? İlçe yok olmuş aga. Nurdağı denen ilçeyi yıkıp yeniden yapacaklarmış. Hatay’da evlerin %80’i hasarlı. Antakya virane olmuş. İnsanlar ölümden kaçarken soğuğa vurulmuşlar.

Burası da başka dert ya. Soğuk eksi 10-15 dereceyi görmüş, vatandaş tir tir titriyor daha düne kadar 80 liraya battaniye satamayan fırsatçılar 300 lira bir battaniyeye çekiyor. 300 lira yahu yazık, ayıp, günah. Allah görmüyor mu sanıyorsunuz? Yediğiniz içtiğiniz ateş oluyor, kul hakkı, yetim hakkı oluyor orada. 300 lira nereye kadar seni kurtaracak? Elektrikli ısıtıcılar 3 katı fiyata çıkmış insanlar soba yakamıyor o soğukta tütüyor. Tüttüğü için zehirleme ihtimaline karşı insanlar elektrikli ısıtıcı alalım diyor, satıcı arkadaş 3 katı 4 katı fiyat çekiyor.

Kiralar desen söz konusu olursa saatlerce yazalım burada. Ankara’da fiyatlar 2 katına çıkmış arkadaşlar. Ankara çok yakın bir il değil. Mersin’de 7 bin liralık evlere 20 bin lira demeye başlamışlar. 20 bin lirayı bu vatandaş kaç ay ödeyecek? Sende Allah korkusu kalmadı mı 4 duvarlık bir eve temel ihtiyaç barınma için 2.5 asgari ücret istiyorsun? O evdeki deprem korkusunu daha atlatamadan maddi sıkıntılar ile uğraşıyor. Vallahi ölsem daha iyiydi diyen amcalar ile konuştum, insanlığımdan utandım arkadaşlar. Evi yıkılan kişiden 20 bin lira kira istemek dinimizin neresinde var? Allah depremi tövbe haşa bunlar bu fiyata ev kiralasın diye mi gönderdi? Utanmazsa bunu söyleyecekler yahu?

Fırsatçı diyoruz ama fırsatçı değil bunlar vampir, kan emici, sülük demek istemiyorum sülükler şifa veriyor bazı yerlerde. Ne yakıştırma yaparsanız az kalıyor bu insan artıklarına.

Peki neden? Neden böyle bir milletiz? Günlerdir bunu sorguluyorum. Bir tarafta depremzedeler için canını dişine takanlar, diğer yanda tek kalan dişlerini de sökmek için uğraşanlar…

Fırsatçılık kadar lanet, pislik bir şey var mı? Hele ki şu zamanda.

Yazıklar olsun size, yazıklar olsun size, yazıklar olsun size .