Buraya yazacaklarımın hiçbiri devlet sırrı veya gizli bilgiler değil, aslında hepsi bilinen ama KASITLI/kasıtsız gözümüzden kaçırılan şeyler. Yazdıklarım bir yerden alıntı veya derleme değildir ve sadece gerçekliği bilinen, kanıtlanmış şeyleri yazdım, yani mesela E kodlu katkı maddeleri hakkında bir çok iddia var ama zararlı olduklarına dair gerçek anlamda güvenilir çalışma yok, onları yazmadım.
Aklıma geldikçe ekleme yapacağım.
**
- Internette, gazetelerde vb yer alan gerçek balı anlama yöntemleri güvenilir değildir, bir kısmı tamamen yanlıştır, bir kısmı da
sadece sahteliğinden emin olmaya yarar, gerçek bal olup olmadığına dair bir bilgi vermez, balın gerçekliğinden sadece kapsamlı analiz yapılarak emin olunur (bu analizlerde bakılanlar: bal saflık analizi, şeker bileşenleri analizi, prolin analizi, diastaz analizi, Hidroxymethyl Furfural (HMF) analizi, polen sayımı, polen tür tayini, nişasta sayımı, naftalin kalıntı analizi, nem analizi, serbest asitlik, elektriksel iletkenlik, pH tayini),
- Muhtemelen gözünüze çarpmıştır, marketlerdeki et ürünlerinde “
% 100 Yerli Besi” yazar, aldanmayın, bu ibare hayvanın yerli ırk veya yerli üretim olduğu manasına gelmez, sadece Türkiye’de kesildiği anlamını taşır, yani ithal canlı hayvanlara da bunu yazarlar,
- (Bu madde bilmeyeni şaşırtacak) Annenizin yaptığı veya orada burada ev yapımı, yöresel, köy ürünü, geleneksel şeklinde satılan reçel, marmelat, pekmez gibi ürünlerden uzak durun, hatta kaçın ve markette satılan fabrikasyon ürünlerden şaşmayın. Çünkü bu tarz şekerli ürünler uzun süreler boyunca kaynatılarak yapılırlar, bu şekilde Hidroxymethyl Furfural (
HMF) denilen bir madde açığa çıkar (ortalama 60 dereceden itibaren) ve kanserojendir. Endüstriyel üretimde kaynatma basınç kontrollü kazanlarda 40-45 derecede yapılır ve HMF oluşması engellenir,
- Glikoz/fruktoz şurubu (mısır şurubu) tüketmek istemiyorsanız en azından meşrubatlar için bundan kaçınma şansınız var, elinize aldığınız ürünün parti numarasının sonunda
F harfi varsa glikoz/fruktoz şurubu,
S harfi varsa sakaroz (sofra şekeri) kullanılmıştır,
- Türkiye’de hiçbir ürünün ambalajından içerikte
GDO olup olmadığını öğrenemezsiniz çünkü bu bilgiyi ambalajda vermek yasaklanmıştır (bu yasaya imza atanları asmak lazım), ancak üreticiyle temas kurarak öğrenebilirsiniz,
- Dondurma diye aldığınız piyasadaki bir çok ürünün ambalajını incelerseniz hiçbir yerinde “dondurma” ibaresini bulamazsınız çünkü Türk Gıda Kodeksine göre dondurma olma şartlarını taşımazlar (büyük oranda süt kullanımıyla ilgili),
- Palm yağının gün geçtikçe sağlık üzerinde yeni bir zararlı etkisi ortaya çıkıyor ve maalesef endüstriyel gıdaların bir numaralı tercihidir (üstelik üretimi de tam bir doğa katliamıdır), milletin bu ifadeye uyandığını anladıklarından beri palm yağı yerine
hurma yağı yazıyorlar, ikisi de aynı şey, aldanmayın,
- Birkaç yıldır piyasada görüntüsü, ambalajı taze kaşara benzeyen ve fiyatı biraz daha hesaplı olan
tost peyniri,
kahvaltılık peynir gibi isimlerle satılan “şeyler” türedi, bunlar aslında şu veya bu sebeple marketlerden geri dönen (çoğunluğu skt geçmesi), üretim hatası bulunan vb diğer peynirlerin kimyasal işleme tabi tutulması ile üretilirler (eritme peyniri diye satılanlar da aynı),
yani çöpü evirip çevirip yine size satarlar,
- Endüstriyel gıda ürünlerinin bazılarında aldığınız tat ve koku yüksek ihtimalle ürünün kendisinden değil, kullanılan yapay aromadan geliyordur, nelerin yapay aromalarının olduğunu öğrenmek istiyorsanız linke bir göz atın ve şaşırın:
https://magaza.hammaddeler.com/kategori/gida-hammaddeleri#labels=5667-2----------
Eklemeler 1:
- (Öneri için 2run'a teşekkürler) Gıda dünyasındaki belki de en tartışmalı konu Monosodyum Glutomat (MSG diye de yazarlar) konusudur. Acı, ekşi vb dışında bambaşka bir tat olarak tanımlanan msg gıda endüstrisinde tatlılar dışında hemen hemen her hazır üründe lezzeti arttırmak için kullanılır. Sorun şu ki yüksek miktarlarda alımının özellikle merkezi sinir sistemin ve karaciğer üzerinde çok büyük olumsuzluklar oluşturulduğu bilinmekle birlikte, gıda üretiminde kullanılan dozunun sakıncalı olduğuna dair hiçibir güvenilir çalışma yok (insan üzerinde yapılan bir çalışmada kg. başına 3gr alımının nörotoksik etki yarattığı gözlemlenmiş ama bu gerçekten çok büyük bir miktar, gıdayla birlikte alımı imkansız gibi. Benim tercihim tüketmemek ama yine de kesinlikle zararlıdır diyebilecek bir veri yok.
- Su..Suyun vücudumuz için yararları ortada ama her şeyin bokunu çıkartmakta bir numara olan insanoğlu bu konuda da boş durmuyor. Şu an mevsim itibarıyla elbette tüketimimizi arttırmalıyız ama bir su çılgınlığı moda oldu, düzenli 3-4 litre tüketenler var. Eğer bir rahatsızlıktan dolayı doktor tarafından söylenmediyse veya aşırı su kaybı durumu sözkonusu değilse böylesi tüketim yarar değil zarara yol açar, metabolizmayı bozar, böbrekleri yorar ve vücutta mineral kaybına neden olur. Yeterli su içip içmediğinizi anlamanın çok kolay bir yolu var; idrarınıza bakın, eğer çok açık sarı veya renksiz, kokusuz ve berraksa yeterince su alıyorsunuzdur, arttırmadan devam edin, ama idrarınız sarı ve kokuluysa su eksikliğiniz var demektir, su tüketimini arttırın.