Bu konuda en önemli his insanın parasının olması ile alakalı. Eğer paran varsa herşeyi yapabilirim hissi oluyor insanda.
Hani bir durum olunca eski türk filmlerinde derler ya kaç para ulan diye işte o gücün simgesi oluyor.
Valla hocam sadece parası olupta herşeyi yapabileceğini düşünüp hisseden insanlar sonradan görme gibi oluyor. Yarım Elma dizisinde bir replik vardı "gıroyum emme para bende" şeklinde onu anımsatıyor. Bana göre tam adanmışlık gerekiyor. İnsan yatarken de kalkarkende aklında tek birşey var ise onu gerçekleştirir olarak görüyorum. Zihnimizin ufak bir kandırılmayla neleri başardığına dair 2 tane hikaye paylaşacağım.
1950’li yıllarda İskoçya’ya yük taşımak için Reefer tipi bir gemi yanaşır. Demir attığı limanda yükünü aldıktan sonra, gemide çalışan denizcilerden biri acaba unuttuğumuz bir yük kaldı mı diye bakmak için soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır.
Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, lakin mümkün değildir. Gemi hareket eder ve denizciyi unuturlar.
Mahsur kalan denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağını anlamıştır. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücudunu nasıl uyuşturduğunu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın verdiği acıyı anlatır.
3 gün sonra soğuk hava kapısını açan başka bir denizci, zavallı adamın cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve.. kendisi de hayretten dona kalır.
Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. Çünkü soğutma sistemi zaten çalıştırılmamış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı normal bir dereceye yükselmiştir. Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı için ölmüştür.
Bir insan donacağına kendini inandırdığı için, normal bir sıcaklıkta soğuktan ölmüştür.
Kaynak:
https://www.denizcilikbilgileri.com/soguk-hava-deposunda-olen-denizci-denizci-hikayeleri/
Amerika'da bir idam mahkumu,idam günü gelip çatınca,elektrikli sandalyeye oturacağı anın endişesini yaşamaya başlar.Fakat işler rutinin dışında gelişir. Hapishane müdürü,mahkumun yanına gider, o gün onu idam edeceklerini,ama eğer hapishanenin istediği şartı yerine getirmesi halinde ailesine iyi bir para kazandırabileceğini söyler. Mahkum biraz düşünür ve şartın ne olduğunu sorar. Müdür,elektrikli sandalyede değil,zehirli bir serum ile damardan enjektasyon yöntemiyle idam etmek istediklerini söyler. Mahkum kabul eder ve derhal sedyeye yatırırlar. Serumda yeşil,mavi ve kırmızı renkte 3 farklı sıvı vardır. Doktor mahkuma olacakları anlatmaya başlar; - Önce yeşil sıvı damarına enjekte edilecek,ellerin ve ayakların uyuşacak. Sonra mavi sıvı enjekte edilecek,yüzün kolların ve bacakların uyuşacak. Son olarak Kırmızı sıvı enjekte edilecek, şuurun kaybolacak,solunumun ve kalbin duracak. Işlem başlar ve doktorun söylediği semptomlar görülmeye başlar.
Önce eller ayaklar,sonra kollar ve bacaklar,sonra da şuur kaybı solunum ve kalp durması. Doktor ve hapishane müdürü gözgöze gelir,birbirlerine onay mahiyetinde kafa sallarlar. Mahkum infaz edilmiştir. Bu infaz aslında bir deneydir. 1921 yılında Kurt Abelade isimle mahkum, bir psikolojik deneyin olumlu sonuçlanan deneyine kobay olmuştur. Ailesine ödenen para bağış değil, aslında yasa gereği ödenmesi gereken tazminattır. Ve son olarak,serumdaki sıvılar zehir değil, su'dur.
Gördüğünüz gibi ölmemesi gereken durumlarda zihnini öleceğine inandırması ile ölen iki kişi var. Kazanmak akılda başlar sözünü çok doğru buluyorum açıkçası. Hatta son olarak bu konuya örnek olarak birde ülkemizden bir video paylaşayım
https://www.youtube.com/watch?v=v3ArJoNv4vM&ab_channel=MikrofonSende