Author

Topic: Hislerin enerjisi (Read 189 times)

legendary
Activity: 1316
Merit: 966
April 02, 2022, 10:23:30 AM
#11
Ben bunu kendi hayatımda çokça yaşadım.

Hislerin “gerçekleşmek”, hissettiğini “çekmek” gibi güçleri var.

İster motivasyon, ister ilahi güç, ister karma denilsin fark etmez.

Özünde çekim yasası.
full member
Activity: 700
Merit: 134
February 24, 2022, 02:50:24 AM
#10
Doğru valla takım elbise giyince hoşumuza giden bir şey bize yapılınca ya da müzik dinleyince falan çok farklı boyutlara atlayabiliyoruz önemsendiğini hisseden herkes kendini iyi hissediyor. Maddiyatla ilgili konularda gaza geldiğimizde farklı şeyler yapabiliyoruz. Motivasyonun arttırılması her alanda başarıyı getirebiliyor ders çalışan öğrencilerin aldığı sonuçları yükseltiyor ya da iş hayatında iyi yerlere gelmemizi sağlıyor. Bana mesela yaptığım işlerden sonra takdir görmek çok iyi geliyor devamını yapasım geliyor
hero member
Activity: 1484
Merit: 726
February 24, 2022, 02:39:53 AM
#9
Çok doğru bir konu var olduğuna inandığım ve belki de hayatımdaki dönüm noktalarını bu hislerin enerjisi sayesinde yakaladım. Yediğimiz yemeklerin, bulunduğumuz ortamların, dinlediğimiz müziklerin, giydiğimiz kıyafetlerin hepsinin bir anlamı var ve bunların verdiği hisler bizlerin içindeki potansiyeli bir yerden başka bir yere taşımasında aktif rol oynadığını düşünüyorum.
sr. member
Activity: 784
Merit: 268
Helena Helena!
February 23, 2022, 04:57:20 PM
#8
Bu konuda en önemli his insanın parasının olması ile alakalı. Eğer paran varsa herşeyi yapabilirim hissi oluyor insanda.
Hani bir durum olunca eski türk filmlerinde derler ya kaç para ulan diye işte o gücün simgesi oluyor.

Buna katılmıyorum. Asıl insanın en büyük gücü çaresizliğidir. En büyük motivasyon kaynağı çaresizliktir. Geçenlerde bir haber okumuştum blockchain yazılımcısı bulmak zorlaştı diye iyice. Neden olarak ta bir çoğu borsadan köşe oldu. Adamın cepte milyon dolar var götünü kaldırıp kod yazmak artık zor geliyor.
legendary
Activity: 1078
Merit: 1026
February 23, 2022, 01:02:34 PM
#7
Kısa bir süre spor ile ilgilenen kişiler bilirler ki vücudunuzda olan en ufak değişim bile sizin dikkat alanınızı ve motivasyonunuzu yönlendirir. Spordan yeni çıkmışsınızdır ve yarın olsun da tekrar spora gideyim diye can atarsınız burada olan şey hayatınızdaki değişikliklerin, hayatınızın özüne dokunması ve size farklı bir alan yaratmasıdır. Kars’tan İstanbul’a uçakla giden kişi için de bunu söyleyebiliriz. Hayatına iyi bir yerden dokunup fark yarattığı için tekrar uçakla gitmek için gereken şartı motive edecek kendisinde.
legendary
Activity: 2128
Merit: 1148
February 23, 2022, 04:02:30 AM
#6
Müzik önemli bir motivasyon ve imagination kaynağıdır
Din-iman-inanç önemli bir motivasyon kaynağı,
Öfke-nefret-hased önemli bir motivasyon kaynağı,
Sevgi ve korku aynı şekilde...
Sanat ve felsefe...

Mesela glass filmini izleyip kulaklığı takan bir genç  müzikle coşarak adrenalin salgılayıp sevdiklerini korumaya ve onların ihtiyaçlarını karşılamaya çalışabilir, hayalî bile olsa Smiley

Glass üçlemesi bu konuda güzel bir eser...

Monte Kristo Kontu da sabır, öfke gibi motivasyonlara örnek verilebilir.

Umut ve yaşam sevinci de lazım elbette
Bazıları ün için can atar, bazısı para içün
Kimisi manita peşinde kimi araba...

legendary
Activity: 1358
Merit: 1000
February 23, 2022, 02:15:46 AM
#5
Bu konuda en önemli his insanın parasının olması ile alakalı. Eğer paran varsa herşeyi yapabilirim hissi oluyor insanda.
Hani bir durum olunca eski türk filmlerinde derler ya kaç para ulan diye işte o gücün simgesi oluyor.

Valla hocam sadece parası olupta herşeyi yapabileceğini düşünüp hisseden insanlar sonradan görme gibi oluyor. Yarım Elma dizisinde bir replik vardı "gıroyum emme para bende" şeklinde onu anımsatıyor. Bana göre tam adanmışlık gerekiyor. İnsan yatarken de kalkarkende aklında tek birşey var ise onu gerçekleştirir olarak görüyorum. Zihnimizin ufak bir kandırılmayla neleri başardığına dair 2 tane hikaye paylaşacağım.

Quote
1950’li yıllarda İskoçya’ya yük taşımak için Reefer tipi bir gemi yanaşır. Demir attığı limanda yükünü aldıktan sonra, gemide çalışan denizcilerden biri acaba unuttuğumuz bir yük kaldı mı diye bakmak için soğuk hava deposuna girer. Onun içerde olduğunu fark etmeyen başka bir denizci ise, kapıyı dışardan kapatır.

Soğuk hava deposunda mahsur kalan denizci, var gücüyle bağırır, çelik duvarları yumruklar, ama kimseye duyuramaz sesini. Çakısıyla içerden açmaya çalışır kapıyı, lakin mümkün değildir. Gemi hareket eder ve denizciyi unuturlar.

Mahsur kalan denizci, depoda açlıktan ölmeyecek kadar yiyecek bulur. Ama deponun dondurucu soğuğuna fazla dayanamayacağını anlamıştır. Kapıyı açamayan çakısıyla, çelik duvarlara kendisini bekleyen ölüm sürecini yazmaya, daha doğrusu kazımaya başlar. Günbegün, adeta bilimsel bir titizlikle soğuğun vücudunu nasıl uyuşturduğunu sonra yavaş yavaş öldürücü etkilerini, el ve ayaklarının nasıl duyarsızlaştığını, donan burnunu ve buz gibi havanın verdiği acıyı anlatır.

3 gün sonra soğuk hava kapısını açan başka bir denizci, zavallı adamın cesediyle karşılaşır. Duvarlara kazıdığı acılı sonunu okur ve.. kendisi de hayretten dona kalır.

Çünkü soğuk hava deposunun derecesi 19’dur. Çünkü soğutma sistemi zaten çalıştırılmamış olup, kendi haline bırakılan deponun sıcaklığı normal bir dereceye yükselmiştir. Yani biçare denizci donarak ölmemiş, donduğunu sandığı için ölmüştür.

Bir insan donacağına kendini inandırdığı için, normal bir sıcaklıkta soğuktan ölmüştür.

Kaynak: https://www.denizcilikbilgileri.com/soguk-hava-deposunda-olen-denizci-denizci-hikayeleri/



Quote
Amerika'da bir idam mahkumu,idam günü gelip çatınca,elektrikli sandalyeye oturacağı anın endişesini yaşamaya başlar.Fakat işler rutinin dışında gelişir. Hapishane müdürü,mahkumun yanına gider, o gün onu idam edeceklerini,ama eğer hapishanenin istediği şartı yerine getirmesi halinde ailesine iyi bir para kazandırabileceğini söyler. Mahkum biraz düşünür ve şartın ne olduğunu sorar. Müdür,elektrikli sandalyede değil,zehirli bir serum ile damardan enjektasyon yöntemiyle idam etmek istediklerini söyler. Mahkum kabul eder ve derhal sedyeye yatırırlar. Serumda yeşil,mavi ve kırmızı renkte 3 farklı sıvı vardır. Doktor mahkuma olacakları anlatmaya başlar; - Önce yeşil sıvı damarına enjekte edilecek,ellerin ve ayakların uyuşacak. Sonra mavi sıvı enjekte edilecek,yüzün kolların ve bacakların uyuşacak. Son olarak Kırmızı sıvı enjekte edilecek, şuurun kaybolacak,solunumun ve kalbin duracak. Işlem başlar ve doktorun söylediği semptomlar görülmeye başlar.
Önce eller ayaklar,sonra kollar ve bacaklar,sonra da şuur kaybı solunum ve kalp durması. Doktor ve hapishane müdürü gözgöze gelir,birbirlerine onay mahiyetinde kafa sallarlar. Mahkum infaz edilmiştir. Bu infaz aslında bir deneydir. 1921 yılında Kurt Abelade isimle mahkum, bir psikolojik deneyin olumlu sonuçlanan deneyine kobay olmuştur. Ailesine ödenen para bağış değil, aslında yasa gereği ödenmesi gereken tazminattır. Ve son olarak,serumdaki sıvılar zehir değil, su'dur.

Gördüğünüz gibi ölmemesi gereken durumlarda zihnini öleceğine inandırması ile ölen iki kişi var. Kazanmak akılda başlar sözünü çok doğru buluyorum açıkçası. Hatta son olarak bu konuya örnek olarak birde ülkemizden bir video paylaşayım Smiley

https://www.youtube.com/watch?v=v3ArJoNv4vM&ab_channel=MikrofonSende
sr. member
Activity: 1022
Merit: 318
February 23, 2022, 12:49:44 AM
#4
son zamanlarda okuduğum en ilginç ama bir o kadar da hayatın tam göbeğinden konulardan biri diyebilirim. insanoğlunun algısı o kadar güçlü bir yöneticidir ki, duygulara ve düşüncelere çoğu zaman istediği gibi yön verebilir. insan kendi sosyo ekonomik şartlarını yukarı taşımaya zaten programlıdır, yani daha iyiyi güzeli istemek bir nevi fıtratımızda var. mevcut konumdan daha iyi imkanları olan konuma geçişimizin ( ki burada da iki ayraç var, biri çalışarak hak ederek, bilgi ve becerinin gücüyle yükselme, diğeri ise herhangi bir beceri bilgi yeterliliği gerektirmeyen, torpille yükselme) kişisel üstünlüklerimiz sayesinde gerçekleştiğindeki hislerin manevi doyuruculuğu ile, başka birinin daha çok hak etmesine rağmen torpille, adam kayırma ile elde ettiğimiz başarının! manevi doyuruculuğu arasında emin olun dağlar kadar fark var. Bu örnek mevcut durumdan daha alt konumlara düşüşte de geçerlidir bu arada.
Yıllar önce güzel bir söz okumuştum veya duymuştum, Yaşadığını hissetmek istiyorsan, Hissettiğin gibi yaşa...
full member
Activity: 545
Merit: 124
Reward: 10M Shen (Approx. 5000 BNB) Bounty
February 23, 2022, 12:15:45 AM
#3
Bu konuda en önemli his insanın parasının olması ile alakalı. Eğer paran varsa herşeyi yapabilirim hissi oluyor insanda.
Hani bir durum olunca eski türk filmlerinde derler ya kaç para ulan diye işte o gücün simgesi oluyor.
legendary
Activity: 2436
Merit: 1366
February 22, 2022, 11:34:19 PM
#2
Bu konuda benim de kafam karışık muhtemelen internette görmüşsünüzdür manifesting diye bir muhabbet var. Türkçesi şartlanma diyebilirim. Bana zırva gibi gelse de buna benziyor.
Örneğini verdiğiniz uçak/otobüs durumu biraz daha motivasyona dönük gibi geliyor. Yani yaşamak istenmeyen şeylerden uzak durarak çalışmaya ve tasarrufa teşvik edici bir şey. Onun gücüne kesinlikle inanıyorum. Ama o hissiyatla olan bir şey değil, tutkuyla ilgili gibi.
legendary
Activity: 1358
Merit: 1000
February 22, 2022, 12:30:51 PM
#1
Bugün açılan şu belediye başkanıyla ilgili konudan sonra ufak bir düşünce aldı beni. Makam mevki bir insanın egosunu pohpohladığı ve bu makamın verdiği özgüvenle mi diyelim kendisini ciddi anlamda önemli birisiymiş gibi hissettirdiği ap apaçık ortada. Ancak bazı durumlar var ki ufacık şeyler insanların hisler insanlarda farklı bir sinerji enerji veriyor.

Bir ara bir video denk gelmişti. Birisi milyarder birisinden tavsiye istemiş. Ve milyarder ona demiş ki bir sonraki uçak biletini business classdan al. Adam dayanamamış sormuş neden böyle yapayım? Milyarderin cevabı şöyleymiş: Sen bir kere business classda seyahat ettikten sonra hislerin duyguların tekrardan business classda uçmak için can atacak ve sende başarılı olmak için elinden geleni yapacaksın demiş. Düşünsenize her ay Kars'tan İstanbul'a bir defa uçakla gidiyorsunuz ve maddi durumunuz kötüleştiği için bu seferde otobüsle gideyim diyorsunuz o da ne 20 küsür saat git babam git bitmiyor. O uçak seyahatini tekrar arayacaksınız hatta bir sonraki sefere tekrar durumu düzeltip uçakla gitmek için can atacaksınız.

Başka bir örnekle devam edeyim. Takım elbise giymeye alışık birisi değilim. Önemli günlerde giyerim ve giydiğim zaman sanki içimden bir enerji patlaması olup herşeyi yapabilecekmiş gibi hissederim. Veya bir konferans seminer fuara katıldıktan sonra o konuyla ilgili bir heyecan bir istek gelir. Hatta ilk kurumsalımsı iş deneyimim diyeyim stajer olarak çalıştığımda iş yerinde bir çaycı ablamız vardı onun masana çay getirmesi bile insana ayrı bir hava katıyordu. Keza ilk kurumsal bir işte çalışan insanların ilk öğrendiği şey dost kazığı oluyor çünkü o ortamda takdir edilme isteğiyle herşeye koşuştururlar ve başarılı olma dürtüleri onları itekler.

Siz ne düşünüyorsunuz bu konuda var mı sizi de böyle itekleyen bir unsur bir ritüel bi alışkanlık.
Jump to: