Author

Topic: kadın-erkek eşitliği? (Read 183 times)

legendary
Activity: 3248
Merit: 1531
December 04, 2024, 01:19:29 PM
#18
 Kadın Nedir?

Erkeğin tersine kadın, çalışmayan bir insandır. Aslında ona ilişkin söylenecekler bununla kalabilirdi, çünkü temel insan kavramı hem erkeği hem de kadını kapsayacak kadar çok genel, çok hatalı olmasaydı, kadın için söylenecek pek fazla bir şey kalmazdı.

Yaşam insanlara iki seçenek sunar: hayvansal bir varoluş -düşük bir yaşam düzeyi- ve manevi bir varoluş. Kadın kuşkusuz ilkini seçecek ve fiziksel refahı öne çıkaracak, kuluçkaya yatacak bir yer ve engellenmeksizin üreme alışkanlıklarıyla oyalanacak bir ortam arayışına koyulacaktır.

Erkekle kadının aynı zeka potansiyeliyle doğduğu ve cinsler arasında zeka açısından temel bir fark olmadığı kesin bir gerçek olarak kabul edilebilir. Ayrıca, körelmeye, kısırlaşmaya bırakılan her potansiyelin, işlevini yitireceği de çok iyi bilinmektedir. Kadınlar zihinsel kapasitelerini kullanmazlar. Aslında bilerek bu kapasitelerinin bozulmasına göz yumarlar. Birkaç yıllık aralıklı eğitimden sonra, tali (sonradan gelişen) ve geri döndürülemez bir aptallık durumuna yönelirler.

Neden kadınlar kendi zihinsel kapasitelerinden yararlanmıyor? Kadınların kendi beyinlerini kullanmamalarının tek bir nedeni vardır, o da ihtiyaç duymamalarıdır. Yaşamlarını sürdürmeleri için zihinsel kapasiteleri vazgeçilmez değildir.

Teorik olarak güzel bir kadın, bir şempanzeden daha az bir zekaya ihtiyaç duyar ve buna karşılık kimse onu topluma uymayan bir yaratık olarak değerlendirmez.

Olsa olsa en geç 12 yaşına kadar, kadınların çoğu fahişe olmaya karar vermiştir. Ya da başka bir deyişle, kendileri için, bir erkek seçip bütün işi onun yapmasını sağlamaktan oluşan bir gelecek tasarlamışlardır. Bu işlevlerine karşılık olarak kadınlar da erkeğin belli zamanlarda vajinalarını kullanmasını göz yummaya hazırdır. Bir kadın buna karar verdiği anda beynini geliştirmekten vaz geçer. Elbette çeşitli dereceler ve diplomalar alabilir. Bunlar onun erkeklerin gözündeki piyasa değerini arttırır, çünkü erkekler, birşeyleri ezbere bilen bir kadının, ayrıca erkekleri de tanıyıp anlayacağına inanır. Ama cinsler arasındaki iletişim olasılığı da işte bu noktada ortadan kalkar. Yolları sonsuza kadar ayrılır.

Erkeğin tekrar tekrar yaptığı en büyük hatalardan birisi, kadını kendi eşiti olarak, yani eşit zihinsel ve coşkusal kapasiteye sahip bir insan olarak değerlendirmesidir. Kadını gözleyebilir, dinleyebilir, tepkilerine bakarak duygularını yargılayabilir, ama her şeye karşın, kadını sadece yüzeysel belintilerle yargılamaktadır. Çünkü kendi değer ölçülerini kullanmaktadır.

Erkek, kadının yerinde olması halinde ne söyleyeceğini, düşüneceğini ya da yapacağını bilir. Can sıkıcı ilişkiler durumuna baktığı zaman, kadın görünürde amansız bir davranışa girmişse, onun yerinde olması halinde yapacağı şeyi kadının da yapmasına engel olan bir şey olması gerektiğini düşünür. Bu da erkeğin tarafında doğal bir tepkidir, çünkü insanların kendilerini soyut düşünme yetisi olan yaratıklar olarak değerlendirmesi durumunda kendini herşeyin ölçüsü saymaktadır, bunda da haklıdır.

Bir erkek bir kadının yemek pişirme, bulaşık yıkama ve temizlik işlerinde saatler harcadığını gördüğü zaman, bu işlerin onu belki de mutlu ettiği, çünkü tam da onun zeka seviyesine uygun işler aklına hiç gelmez. O anda, bütün bu ön angaryanın, kadını, bir erkek olarak önemli ve arzu edilir bulduğu onca şeyi yapmaktan alıkoyduğunu düşünür; bu nedenle kadının yaşamını kolaylaştırmak ve onu, erkeğin düşlediği yaşam biçimine sürüklemek için otomatik bulaşık makineleri, elektirikli süpürgeler, hazır yemekler icat eder.

Ama hayal kırıklığına uğrayacaktır. Kadın, kazandığı zamanı tarihle, politikayla ya da astronomiyle aktif bir biçimde ilgilenmek için kullanmak yerine, pasta yapar, iç çamaşırlarını ütüler ve oya yapar ya da özellikle maceracıysa banyo duvarını çiçek çıkartmalarıyla bezer. Bu nedenle erkek bu tür şeylerin, varlıklı yaşamın temel öğeleri olduğunu düşünür. Bu fikrin ona kadın tarafından aşılanmış olması gerekir, çünkü erkek, pastanın dışarıdan satın alınmasına da, iç çamaşırının ütüsüz olmasına da, banyo duvarlarında çiçek desenlerinin bulunmamasına da gerçekten aldırış etmez. Kadının bu amaca ulaşmasını kolaylaştırmak ve onu angaryadan kurtarmak için mikserler, mutfak robotları, ütüsüz giyilebilen çamaşırlar ve çiçek süslemeli tuvalet aletleri, fayansları icat eder; ama kadın hâlâ edebiyatla, politikayla ya da evrenin fethiyle aktif ve ciddi bir şekilde ilgilenmez. Onun için yeni bulunan bu boş zaman tam zamanında imdada yetişmiştir. Artık kendisiyle ilgilenebilir; ve elbette entelektüel başarı özlemi ona yabancı olduğu için, o da dış görünüşü üzerine odaklaşır.

Bu aşama bile, erkek açısından kabul edilebilir. Karısını gerçekten sever, onun mutluluğunu dünyada başka her şeyden çok ister: bu nedenle akmayan rujlar, su geçirmez maskara, ütü gerektirmeyen gömlekler, kullanılıp atılan alt bezleri, vb. Geliştirir; hepsinin tek bir amacı vardır. İhtiyaçları bu kadar duyarlı, bu kadar arı olan bu yaratığın sonunda özgürleşmesini umar. Bu özgürlük, kadının, erkeğin düşlediği yaşam düzeyine ulaşması -özgür bir erkeğin hayatını yaşaması- için gereklidir.

Sonra da oturup bekler. Sonunda kadın ona kendi iradesiyle gelmediği için, onu kendi dünyasına çekmeye çalışır. Erkeğin yaşam biçimine alışması için çocukluktan karma eğitimi getirir. Her türden bahaneyi kullanarak, kadını üniversitelere çeker ve yaşamın harikalarına ilgisini uyandırma umuduyla, onu kendi buluşlarının gizemlerine çekmeye çalışır. Kadının, en son erkek kalelerine girmesini sağlar, böylece böylesine emekle kurmayı başardığı yönetim sistemini değiştireceği umuduyla oy hakkını kullanarak gelenekleri kendi görüşleri doğrultusunda değiştirmesi için kadını özendirir, kendi değerlerinden vazgeçer. Belki de kadının dünyaya barış getireceğini de umar, çünkü ona göre kadınlar, başarıdan yana bir güçtür.

Bütün bunlarda öylesine kararlı ve inatçıdır ki, kendini aptal yerine koyduğunu (elbette kendi standartlarıyla) göremeyecek duruma gelir. Kadınlar, olaylara belli bir mesafeden bakma yetisinden yoksundur, bunun sonucu olarak da mizah duygusundan tamame nyoksun kalmaktadırlar.

Hayır, kadın erkeğe gülmez. Olsa olsa sinirlenir. Eski ev ve yuva kurumları, kadının entelektüel arayışların tamamından ve daha iyi iş iddialarından vaz geçmesini haklı çıkarmayacak kadar çağdışı değildir. Ancak ev işleri daha çok mekanize olduğu, yeterince anaokulları açıldığı, ya da erkekler çocukların vazgeçilmez olmadığını anladığı (ki daha önce anlamış olmaları gerekirdi) zaman ne olacağını insan merak ediyor.

Erkek, amansız ilerleme koşusunda bir an durup bu ilişkiler durumunu düşünecek olursa, kaçınılmaz olarak, kadınlara bir zihinsel uyarım duygusu verme çabalarının tamamen boşuna olduğunu görecektir. Kadınların daha zevkli, daha çekici, daha "kültürlü" olduğu doğrudur, ama yaşam beklentileri dahe entelektüel değil, hep maddeci olacaktır.

Kadın, erkeğin üniversitelerinde kendi teorilerini geliştirmesi için öğretilen zihinsel işlemlerden hiç yararlandı mı? Kendine ait orijinal bireysel araştırmalar yapması için ardına kadar açılan araştırma kurumlarından hiç yararlandı mı? Kadınların, kütüphaneleri dolduran o harika kitapları okumadığı erkeklerin kafasına dank etmeyecek mi? Kadın, müzelerde erkeklerin yarattığı harika sanat eserlerine hayranlık duyabilse de, kendisi hiç bir zaman yaratmayacak, sadece kopye edecektir. Kendini özgürleştirmesi için kadınlara yönelik olarak hazırlanan oyunlar, filmler ve görsel gösteriler bile taşıdıkları eğlendirici değeriyle yargılanmaktadır. Devrime giden ilk adımı asla kadınlar atmayacaktır.

Kadını kendi eşiti olarak gören bir erkek, kadının yaşam biçiminin boşunalığını kavradığı zaman, doğal olarak, bunun erkeğin hatası olduğunu, kadının erkek tarafından baskı altına alındığını düşünme eğilimi gösterir. Ama çağımızda kadınlar artık erkeklerin iradesine tabi değildir. Aslında tam tersine. Kadına, özgürleşmesi için her türlü fırsat tanınmıştır ve bunca olandan sonra eğer hâlâ zincirlerini kırmamışsa, bundan tek sonuç çıkar: aslında kırılacak bir zincir yoktur.

Erkeklerin kadınları sevdiği, ama ayrıca küçümsediği doğrudur. Hayatını kazanmak zorunda olduğu için sabah erken kalkıp yeni dünyalar fethetmeye giden (ve ender olarak başarılı olan) bir insan, bu tür arayışlarla ilgilenmeyen bir başkasını mutlaka küçümseyecektir. Bu aşağılama, kadınların zihinsel gelişimini sağlamak için erkeğin giriştiği çabaların temel nedenlerinden birisi bile olabilir. Erkek, kadınlardan utanır ve onların da kendilerinden utanmaları gerektiğini düşünür. Bu nedenle, bir centilmen olduğu için de yardım etmeye çalışır.

Erkekler, kadınların hiçbir hırs taşımadığı, bilgi arzisi, kendini kanıtlama ihtiyaçı hissetmediğihi kavramaktan acizdir; oysa bütün bunlar onun için hayati bir öneme sahiptir. Kadınlar, erkeklerin ayrı bir dünyada yaşamalarına göz yumarlar, çünkü o dünyaya katılmak istemezler. Neden katılsınlar ki? Erkeğin bağımsızlığı onlar için hiçbir anlam ifade etmez, çünkü kendilerini bağımlı hissetmezler. Hatta hiçbir entelektüel hırsları olmadığı için erkeğin zihinsel üstünlüğü karşısında utanma bile hissetmezler.

Kadının erkek karşısında büyük bir avantajı vardır: kadının seçme özgürlüğü vardır: bağımsız bir yaşamla, aptalca, şımarıkça, asalakça bir yaşam arasında seçme yapabilirler. Bu sonuncusunu tercih etmeyen kadınların sayısı çok azdır. Erkeklerinse elbette tercih şansı yoktur.

Eğer kadınlar gerçekten de erkeklerin baskısı altında olduğunu hissetseydi, tıpkı buyurganlardan korkulup nefret edilmesi gibi onlar da erkeklerden korkup nefret ederdi. Erkeğin zihinsel üstünlüğü karşısında utansalardı, durumu değiştirmek için her çareye başvururlardı. Kadınlar gerçekten bağımlı ve kelepçeli olsaydı, elbette tarihin bu en elverişli döneminde kelepçelerini çoktan kırmış olmazlar mıydı?

Dünyanın en gelişmiş ülkelerinden biri olan İsviçre’de (ki son zamanlara kadar kadınların oy kullanma hakkı yoktu), kantonlardan birisinde kadınların oy kullanmak isteyip istemediklerini belirlemek için bir araştırma yapılır. Kadınların çoğunun kadınların oy kullanmasına karşı olduğu ortaya çıkar. Erkekler şoke olur, çünkü dünyalık olmayan bu tutum, yüzyıllar süren erkek egemenliğinin bir başka kanıtı olarak değerlendirilir!

Oysa ne kadar yanılıyorlar! Kadının hissettiği en son şey baskı altında olmaktır. Tersine, cinsler arası ilişkideki en can sıkıcı gerçeklerden birisi, kadının dünyasında erkeğin olmadığıdır: bu nedenle kadının kendini aşağılık ve dolayısıyla isyankar hissetmesine nasıl yol açmış olabilir ki? Her şey bir yana onun erkeğe bağımlılığı sadece, tıpkı bir turistin uçağa, bir café sahibinin kahve makinasına, bir arabanın benzine, bir televizyonun elektiriğe bağlı olması gibi nesnel, "fiziksel" bir bağımlılıktır. Bu tür bir ilişkide can sıkıcı hiç birşey olamaz.

Diğer erkeklerle aynı yanılgıya düşen Ibsen, Doll’s House adlı oyununun, kadın özgürlüğü için bir manifesto olmasını ister. 1880 yılındaki gala gecesi erkekleri gerçekten şoke eder ve erkekler, kadının durumunu düzeltme yönünde daha keskin bir mücadele vermeye and içerler. Bu moda sürerken kadınlar kendilerini özgürleşme mücadelesine kaptırır ve kadına seçme ve seçilme hakkı için hakkı için mücadele eden kadınlar olarak yeni oyunlarının tadını çıkarırlar.

Sartre da daha sonra kadınlar üzerinde derin bir etki bırakmıştır. Kadınlar, Sartre’ın felsefesini ne kadar iyi anladıklarının bir kanıtı olarak saçlarını bele kadar uzatıp siyah süveter ve pantolon giyerler.

Çin komünist lideri Mao Tse-tung bile başarılıydı: Mao modası bütün bir sezon sürmüştü.

NOT: Esther Vilar'ın Köleliğin Mutluluğu-Kadının Dünyası, Erkeğin Rüyası isimli kitabından alınmıştır. Liberter Erkek Hareketi, bu kitabı bütün Hassas Dengeler okurlarına şiddetle önerir. Öteki Yayınevi'nden 3. basım, 1995/Ankara

eski yıllarda hassas.org diye bir site vardı. orada okumuştum bu metni. zaytung değil harbi böyle bir kitap var.
https://www.nadirkitap.com/kolenin-mutlulugu-kadinin-dunyasi-erkegin-ruyasi-esther-vilar-kitap10561465.html?srsltid=AfmBOopBmJa7vnxsKDCbp0FSTKp5kOphhQFVMjUGGML-LUXZCVLFK8Yo
member
Activity: 112
Merit: 176
December 04, 2024, 10:16:24 AM
#17
@blomen sen eşit olup olmadığını sordun cevabımı verdim o kadar uzun yazmaya gerek yok. Fiziki güç kazanılan birşeydir savaşlar vs insanlık fiziksel güç sayesinde bu zamana gelmedi kafayı çalıştırarak geldi. Savaşlar, evlerin yapılması vs sadece insanların tercihleri ile bu şekilde oldu. Günümüzde kadınların evde olup erkeklerin işe gitmesi durumunda oluşan farkı zamana göre kabul etmek doğru değil insanlığın ilk evrelerinde evler arabalar yoktu o zamanın şartlarının zorluğunu yenebildiklerine göre kadınlar bir o kadarda güçlü.

Biyolojik farklılık varmı? var. En büyük fark doğurmak. Doğrurabilen bir erkek varsa ozaman eşitliği konuşuruz  gerisi boş muhabbet.

Kadınların ne kadar güçlü olduğunu birçok videodan görebilirsiniz anlatmaya gerek yok
sanırım bir fikir ayrılığındayız, ben de açıklamamı olabildiğince yaptım. düşünceniz buysa diyecek bir şeyim yok. bakış açılarımız biraz farklı...
legendary
Activity: 2156
Merit: 1518
December 04, 2024, 07:54:47 AM
#16
@blomen sen eşit olup olmadığını sordun cevabımı verdim o kadar uzun yazmaya gerek yok. Fiziki güç kazanılan birşeydir savaşlar vs insanlık fiziksel güç sayesinde bu zamana gelmedi kafayı çalıştırarak geldi. Savaşlar, evlerin yapılması vs sadece insanların tercihleri ile bu şekilde oldu. Günümüzde kadınların evde olup erkeklerin işe gitmesi durumunda oluşan farkı zamana göre kabul etmek doğru değil insanlığın ilk evrelerinde evler arabalar yoktu o zamanın şartlarının zorluğunu yenebildiklerine göre kadınlar bir o kadarda güçlü.

Biyolojik farklılık varmı? var. En büyük fark doğurmak. Doğrurabilen bir erkek varsa ozaman eşitliği konuşuruz  gerisi boş muhabbet.

Kadınların ne kadar güçlü olduğunu birçok videodan görebilirsiniz anlatmaya gerek yok
hero member
Activity: 1596
Merit: 773
December 04, 2024, 07:47:46 AM
#15
Kesin bir cevabı olmayan bir tartışma konusu bana göre. Eşitlikten kasıt haklar konusundaysa evet ancak biyolojik olarak değildir. Kadının ve erkeğin üstün olduğu noktalar vardır. Böyle olmasa cinsiyetin bir anlamı kalmazdı. Zaten hayatın da bir yerde öyle olması gerekmez mi? İki cinsiyette birbirini tamamlıyor ve bu şekilde denge ortaya çıkmış oluyor. Önemli olan da bu zaten. Eşitlik yerine dengeyi sağlamak. Herkesin kadın ya da erkek olduğu bir dünyada yaşayamazdık heralde.
member
Activity: 112
Merit: 176
November 22, 2024, 10:11:39 AM
#14
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
umarım ironi amaçlı bir paylaşımdır, yoksa çok yanlış düşünüyorsunuz bence. yazıda açıklamaya çalıştığım bazı konulara tamamen ters.

ironi değil.

Mesela neyi yanlış düşünüyorum? Burada okuyorum güçten falan bahsediyorlar hacım geçin o işleri fiziki güç önemli birşey değil önemli gibi yansıtılıyor doğum videolarından izlerseniz veya sancıdan erkeklerin acı eşiklerinin daha düşük olduğunu görürsünüz.  Fiziki güç işi ise cidden boş iş.

Doğurganlık direk o türü zirveye taşır.  Mantık dışı bulan gitsin doğursun sonra konuşuruz. Fiziki güç çalışılarak kazanılabilen bir kas olay yaşam boyu sana bana yüklenilen görevlerden kaynaklı oluşuyor.

doğurganlık, kadınların biyolojik bir özelliğidir ve bu özellik, kadınları erkeklerden üstün ya da daha değerli yapmaz. bir cinsiyetin, yalnızca biyolojik farklılığı nedeniyle üstün görülmesi, tıpkı fiziksel güç veya başka bir özellik nedeniyle üstünlük iddiasında bulunmak kadar yanlıştır.

eğer "doğurabilmek" bir üstünlük ölçütü olarak kabul edilecekse, aynı mantıkla, erkeklerin farklı biyolojik özellikleri de üstünlük iddiasına temel yapılabilir. bu ise adaletli ve dengeli bir yaklaşım olmaz. üstünlük tartışmalarını biyolojik özelliklerden değil, insanların ahlaki değerlerinden, topluma katkılarından ve bireysel niteliklerinden değerlendirmek gerekir.

bu sadece kendi mantığımla savunmamdı. bir de iddia ettiğiniz "acı eşiği" denen şeye bakalım.

öncelikle acı veya ağrı eşiği, bir insanın acıyı hissetmeye başladığı en düşük uyarı düzeyine deniyor. yani ağrı eşiği daha az ya da aşağıda olan kişi daha düşük miktarlarda acıyı hissetmeye başlıyor. bu konuda zaten kendinizle çelişiyorsunuz. acı eşiğinin yüksek olmasını kastetmişsiniz sanırım. lakin kadınların ağrı duyarlılıklarının erkeklere nazaran acıya daha fazla duyarlı olduğunu söyleyen araştırmalar var.

herkesin acı eşiği birbirinden farklı ve bunda genetik faktörler ve yaşadıklarımız da etken olabilir, fakat kadınların "acı eşiğinin" erkeklerden daha düşük olduğunu ve acıya daha dayanıklı olduklarını savunmak birbirine ters. (doğurmaktan bahsederken bunu kastettiğinizi varsaydım.) ayrıca acıyı net olarak ölçmek için malesef bir cihazımız veya yöntemimiz yok. tek kullanabileceğimiz kaynak araştırmalar, anketler vs. olduğu için bu konuda tartışmalar hala sürüyor.

bunun dışında ise fiziksel güç de malesef erkeklerde çok net bir şekilde daha fazla. bunun hakkında da kaynaklar göstermemi isterseniz gösterebilirim fakat bir kadın ile erkeklerin tamamen aynı yaşam stili ve kullanıma maruz kalsalar da kas kütleleri ve güçleri aynı olmayacaktır. burada genetik faktörler rol oynuyor, yetişkin ortalama bir erkek her zaman yine ortalama bir kadına göre daha fazla fiziksel güce sahip olacaktır.

son olarak, gücün pek de bir işe yaramadığını, "boş iş" olduğunu da yazmışsınız. tüm tarihten fiziki gücü yarı yarıya sildiğinizi hayal edin. asla buralara gelemezdik. tarihi süreçte son yıllarımızda mekanik açıdan çok geliştik ama bizi buraya getiren de kesinlikle fiziki güçtü. avlandık, evler inşa ettik, koştuk, tırmandık ve topladık ve siz fiziki gücün bir anlam ifade etmediğini söylüyorsunuz.

sanırım başka bir açıklamaya gerek kalmadı. bazı kaynak ve alıntılar paylaşıp bitiriyorum. okuduğunuz için teşekkürler.

-----------------------------------------------------------------------------------------------------------
"Dünya çapında en yaygın olarak kabul edilen "Karşılaştırmalı Acı Skalası" (İng: "Comparative Pain Scale"), 10 üzerinden bir derecelendirmeye sahiptir. Doğum, bu skalada 8 puan ile ifade edilir ve acının, "en şiddetli migren ağrısı" ile eşdeğer olduğu kabul edilir. 9. seviyede intihara bile sebep olabilecek kadar acılı olan boğaz kanseri bulunurken, 10. sırada bilinci kapatacak kadar şiddetli trafik kazalarında duyulan acılar bulunmaktadır. "

kaynak: evrim ağacı

-t24
-the conversation
legendary
Activity: 2324
Merit: 1176
November 22, 2024, 05:36:14 AM
#13
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
umarım ironi amaçlı bir paylaşımdır, yoksa çok yanlış düşünüyorsunuz bence. yazıda açıklamaya çalıştığım bazı konulara tamamen ters.

ironi değil.

Mesela neyi yanlış düşünüyorum? Burada okuyorum güçten falan bahsediyorlar hacım geçin o işleri fiziki güç önemli birşey değil önemli gibi yansıtılıyor doğum videolarından izlerseniz veya sancıdan erkeklerin acı eşiklerinin daha düşük olduğunu görürsünüz.  Fiziki güç işi ise cidden boş iş.

Doğurganlık direk o türü zirveye taşır.  Mantık dışı bulan gitsin doğursun sonra konuşuruz. Fiziki güç çalışılarak kazanılabilen bir kas olay yaşam boyu sana bana yüklenilen görevlerden kaynaklı oluşuyor.
Abi doğurganlık bir özellik ve o türe verilmiş bu bir türü diğerine göre üstün kılmıyor bence yanlış düşünüyorsun doğurmak özelliği onlarda, başka özelliklerde bizde kesinlikle çok önemliler ama bence şu üstün bu üstün gibi kıyas yapmak doğru değil her iki türün de birbirine ihtiyacı var bunun adı biyolojide mutualizm rahat rahat iki tür birbiriyle pozitif yaşarlar
legendary
Activity: 2156
Merit: 1518
November 22, 2024, 02:50:06 AM
#12
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
umarım ironi amaçlı bir paylaşımdır, yoksa çok yanlış düşünüyorsunuz bence. yazıda açıklamaya çalıştığım bazı konulara tamamen ters.

ironi değil.

Mesela neyi yanlış düşünüyorum? Burada okuyorum güçten falan bahsediyorlar hacım geçin o işleri fiziki güç önemli birşey değil önemli gibi yansıtılıyor doğum videolarından izlerseniz veya sancıdan erkeklerin acı eşiklerinin daha düşük olduğunu görürsünüz.  Fiziki güç işi ise cidden boş iş.

Doğurganlık direk o türü zirveye taşır.  Mantık dışı bulan gitsin doğursun sonra konuşuruz. Fiziki güç çalışılarak kazanılabilen bir kas olay yaşam boyu sana bana yüklenilen görevlerden kaynaklı oluşuyor.
full member
Activity: 288
Merit: 100
November 21, 2024, 07:10:23 AM
#11
sokağa bir çıkın gördüğünüz evler, arabalar, elektrik su altyapısı vs vs cebindeki telefondan kullandığın internete vs vs ne varsa bunları kim yapıp yürütüyor, cevabı çok bariz değil mi  Cool
jr. member
Activity: 22
Merit: 2
November 21, 2024, 06:16:51 AM
#10
Bu duruma göre değişir. Güç isteyen durumlarda erkek üstün ama bayanların üstün olduğu yerler de mutlaka var. Toplumdan topluma da değişir. Şurası bir gerçek ki erkek kadınsız kadın erkeksiz yapamaz. Zaten eş olarak yaratılmışlar.
legendary
Activity: 2240
Merit: 1112
LLP Programming & Electronics
November 21, 2024, 05:50:11 AM
#9
  Hiç bir şey eşit değildir. Eşitlikten kaos doğar.

Ayrıca bir şeyler birbirine eşit olursa  diğerine ihtiyaç olmaz.  

Kadın erkek eşit olsaydı  ne kadına ne erkeğe ihtiyaç olmazdı.  

Kadın ve erkek arasında ki toplumsal rol, hak eşitliği ise kadın ve erkeğin sorunu değil  yönetimlerin sik kafalılığından olan bir durumdur.


 Erkek olmadan kadın yaşayamaz, kadın olmadan erkek yaşayamaz, yani nesil tükenir veya o nesil yerlerde sürünür büyük zorluklar yaşar.
Neymiş ? Demek ki değer olarak aynıymış

Ama inek olmazsa her ikisinin de yaşamı tehlikeye girer,  Neymiş ? demek ki toplumsal bekamız ve uzun süreli huzurumuz için inekleri sevip saymalı iyi davranmalı, nüfuslarını artırmalıyız.  Wink
hero member
Activity: 1343
Merit: 602
In #Bitcoin me trust
November 21, 2024, 01:48:13 AM
#8
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.

+1000000

"Bence" konu tartışmaya kapalı.
member
Activity: 75
Merit: 25
November 20, 2024, 03:02:56 PM
#7
Güzel bir başlık. Uzun uzadıya yazılır ama kadınlar erkeği sevmeyince feminist, erkek kadını sevmeyince kadın düşmanı oluyor. Her konuda olduğu gibi burada bile kadına pozitif ayrımcılık tanınmış. Çağlar boyu ölümcül işler hep erkeklerdeymiş. Dünya artık 2025 yılına gelmiş ve geçmişe göre biraz daha rahat çalışılacak bir dönem olmuş, kadınlar çıkıp bizim hakkımız demeye başladılar. Elbette kadınsal işlerde çalışsınlar ancak bence gidip bir fiziksel güce dayalı işte de aşko kuşko takılmasınlar Smiley
hero member
Activity: 868
Merit: 698
Enjoy 500% bonus + 70 FS
November 20, 2024, 02:25:08 PM
#6
konuyla alakalı komik bir videoya denk geldim;

https://x.com/i/status/1858891861248635363

adam bazı konularda haklı konuşuyor da sonda biraz sapıtmış, orayı görmezden gelebilirsiniz.
Sonuna nereden bağladı anlamadım. Da evet o bakış açısıyla baktığında biraz haklılık payına sahip. Bunlar da tabi neden oluyor kadına olan şiddet yüzünden. Toplumda nadiren kadının erkeği öldürdüğü görülüyor. Ataerkil bir toplum olduğumuz için kadına karşı hep ikinci sınıf muamele edilmiş.

Gerçi eski Türklerde durum böyle değildi. Kadınların da makamı, kadınların da her türlü etkisi vardı. Divanlarda, toylarda fikirlerini söylerlerdi ve çoğu zaman Hakanlar annesi ve eşinin fikrini alırdı. Biz Türkler olarak kadınlara çok değer veren bir ırkız ama zamanı gelip başka harmanlar içimize karışınca orada bile kadına ikinci sınıf muamele yapıldı.

Ne Tomris Hatunlar yaşadı bu cihanda.
member
Activity: 112
Merit: 176
November 20, 2024, 01:40:39 PM
#5
konuyla alakalı komik bir videoya denk geldim;

https://x.com/i/status/1858891861248635363

adam bazı konularda haklı konuşuyor da sonda biraz sapıtmış, orayı görmezden gelebilirsiniz.
legendary
Activity: 1120
Merit: 1064
November 20, 2024, 01:23:05 PM
#4
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
Sadece doğurmak üstünlük demek değildir bence. Doğurmak meziyetse kendi kendine doğurmayacak ya, bir erkek spermi ile o bütünlüğün sağlanması gerekiyor. Şu an nasıl toplumda farklı roller görünmüş gibiyse, Tanrı da rolleri farklı biçmiş. Kadınların erkek himayesinde olduğu tüm kutsal kitaplarda anlatılır. İslamiyette de öyledir. Kadın, erkek rollerini aslında tanrı kavramıyla biçmişlerdir.

Kadın ile erkek bir olabilir mi kesinlikle hayır. Kadınların ayrı, erkeklerin ayrı işlevleri ve görevleri vardır. Bu farklılık bizleri biz yapan şeylerdir. Bir cinsiyetin diğerine ihtiyacı kalmadığı noktada büyük sorunlar ortaya çıkacaktır.

O yüzden kadın ile erkek eşit diyemeyiz, şartlar ve olaylar farklıdır ki yaradılışta bile farklılıklar vardır. Her ikisi için eşit olması gereken şartlarda eşittir ancak tamamen eşit olamayız. Kimi yerde biz avantajlıyız, kimi yerde onlar avantajlı.
member
Activity: 112
Merit: 176
November 20, 2024, 12:00:17 PM
#3
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
umarım ironi amaçlı bir paylaşımdır, yoksa çok yanlış düşünüyorsunuz bence. yazıda açıklamaya çalıştığım bazı konulara tamamen ters.
legendary
Activity: 2156
Merit: 1518
November 20, 2024, 11:55:38 AM
#2
kadın üstündür.  Beğenmeyen erkek gidip doğursun sonra konuşalım. Kadın olmadan dünyanın tadı tuzu olmaz.
member
Activity: 112
Merit: 176
November 20, 2024, 11:21:06 AM
#1
kadın ve erkek eşit midir? 

bence bu soru biraz karışık çünkü "eşitlik" deyince herkesin aklına farklı şeyler geliyor. biyolojik olarak zaten farklıyız, bu bir gerçek. ama mesele şu: bu farklılıklar bizi birbirimizden daha az ya da daha çok değerli yapar mı?


doğal farklılıklar
kadınlar ve erkekler fiziksel olarak birbirinden oldukça farklı. bu, bazen avantaj, bazen de dezavantaj olabiliyor. mesela kadınlar çocuk doğurabilir, erkekler doğuramaz. erkeklerin genelde fiziksel gücü daha fazla olabilir, kadınların da erkeklerden daha ön planda olduğu konular olabilir. ama bu, bir cinsiyetin diğerinden üstün olduğunu göstermez. sonuçta bu biyolojiden gelen bir durum, bizim seçimimiz değil. 

toplumsal roller 
işin asıl karmaşık kısmı burası. tarih boyunca kadınlara "sen evde otur", erkeklere "sen dışarıda çalış" denmiş. bu roller öyle bir noktaya gelmiş ki, insanlar bu durumu doğal kabul etmeye başlamış. halbuki kadının da erkeğin de istediğini yapma hakkı olmalı. bir kadın çalışmak isterse çalışır, bir erkek evde kalmak isterse kalır. burada asıl önemli olan, seçim yapabilme özgürlüğünün olması. 

eşitlik mi, adalet mi? 
bence kadın ve erkek eşit değil, çünkü aynı değiliz. ama bu kötü bir şey değil, tam tersine. herkesin ihtiyacına ve yeteneklerine göre adil bir düzen kurulması gerekiyor. mesela bir iş yerinde herkes aynı fırsatlara sahip olmalı, ama aynı işi yapmak istemeyebiliriz. bu tamamen kişisel bir tercih meselesi. 

sonuç 
benim fikrim şu: kadın ve erkek farklıdır ama bu farklılık bir üstünlük ya da aşağılık meselesi değildir. önemli olanın bu farklıkları iki tarafın da yararına olacak şekilde kullanmak olduğunu düşünüyorum. en azından tek bir cinsiyet yok, ne kadar farklılık olursa o kadar geniş bir kapasiteye ulaşabiliriz bence. herkes aynı düşünse, aynı kapasiteye sahip olsa kimsenin öne çıkaracak bir özelliği kalmazdı.

umarım bu tarz tartışmalar son bulur.
Jump to: