Ronald reagan'ın İbn-i Haldun'dan örnek vererek devletlerin kuruluş ve çöküşündeki vergilerin durumunu "Devletler kurulurken vergiler düşük, çökerken yüksek olduğundan" bahsettiği bir video görmüştüm ve bu konuyu görünce şöyle bi googlelayayım da İbn-i Haldun abimiz tam olarak ne anlatmak istemiş diye bi bakim dedim. Güzel bir açıklama konusu buldum ve önemli gördüğüm yerleri alıntıladım isterseniz tamamını okuyun ve gerçekten de kaç asır önce şuan yaşadığımız durumu çok net görüp tahlil etmiş sizde görün. Sadece bizlerin 750 tl ekstra aidat vererek ülkenin güvenliğini garanti edeceklerse, şehitler gelmeyecekse ya da dıj güçler şöyle böyle dedirtmeyeceklerse karşı çıkılmaz veririz ama yani buna güven yok be abi. Tabiki de ülkenin askeri senin ürettiğin teçhizatı kullanması çok elzem bir durum ama senin sokaktaki insanının da senin ürettiğin ürünleri kullanması dışarıya para kaçırmaması daha önemli sen buralara değilde sürekli silahlanmaya gidersen ahanda aşağıda yazılan gibi olur biter. Kafalarına koydular mı öyle ya da böyle bu işi yürürlükten geçirirler. Velev ki çok ses çıkmaya başladığı anda görevden alırlar yeni gelen bu soruların söylemlerin muhatabı ben değilim der geçiştirir. Yapacak hiç birşey yok...
Bu yazının esas konusu İbn-i Haldun’un vergiye ilişkin görüşlerini aktarmak olduğundan konuyu uzatmadan İbn-i Haldun’un Mukaddime 38. Fasılda;
“Vergiler, vergilerin az veya çok oluşunun sebeplerine dair” başlığı altında şu hususlara yer verilmiştir.
Bil ki, devletin başlangıcında halka yüklenen vergiler az, ancak toplanan vergiden elde edilen yekûn çoktur.
Miktar az olunca insanlar şevkle çalışır, ülke mamur hale gelip kalkınır, üretim artar ve müreffeh bir yaşama kavuşurlar. Ülke mamur hale gelip kalkınınca da vergi alınacak malların sayısı artar ve böylece elde edilen toplam vergi çoğalır.
Devletin yoluna devam etmesi, hükümdarların birbirini takip etmesi ve yönetimde akılcılığın hakim olmasıyla, sadelik ve insanların mallarından uzak durma gibi bedevilik özellikleri kaybolur. Bunun yerine akılcılığı esas alan koyu bir saltanat gelir. Bu dönemde devletin başındakiler bilgiçlik özelliklerine bürünürler, nimetlere ve lükse dalarlar, pahalı alışkanlıkları ve ihtiyaçları çoğalır.
Sonuçta çiftçilerin ve diğer kesimlerin üzerindeki vergi yükünü artırma yoluna giderler. Daha çok vergi geliri elde etmek için, her kalemdeki vergileri büyük miktarlarda artırırlar. Aşağıda değineceğimiz gibi, her alışverişe vergi koyarlar.
Sonra devleti idare edenlerin lükslerinin ve ihtiyaçlarının artışına bağlı olarak, vergiler de sürekli olarak kademe kademe artar. Ancak halk üzerindeki vergiler o kadar ağır olmasına rağmen, bu vergilere katlanırlar ve sanki alışılmış bir yükümlülük haline gelir. Çünkü artışlar çok az miktarlarda kademe kademe yapıldığı için, halk bu artışların kim tarafından yapıldığının veya bu vergilerin kim tarafından konulduğunun farkına bile varmaz. Sadece, bütün vergilerin, halkın alışılagelen bir yükümlülüğü olduğu bilinir.
Ancak, sürekli olarak artan vergiler, zamanla itidal ve kabul edilebilirlik sınırlarını aşar. Sonuçta halkın çalışma ve üretim şevki kaybolur. Çünkü ödedikleri vergiler ile kendi ellerinde kalan gelirleri karşılaştırdıklarında, (çalışmalarının karşılığı olarak) çok az bir menfaat elde ettikleri görülür. Bu durum onların kazanç elde etme emellerini yok eder ve böylece çok sayıda kişi çalışmaktan ve üretimden tamamen el çeker. Sonuçta tek tek fertlerden toplanan vergilerin azalmasıyla toplam vergi gelirleri de azalır. Ancak idareciler vergi miktarını daha da artırırlar ve bununla azalan vergi gelirlerinin düzeleceğini sanırlar. Ve nihayet vergi miktarları ulaşabileceği en üst sınıra dayanır. Çünkü artık üretim masrafları ve vergilerin her şeyi alıp götürdüğü ve geriye hiçbir menfaatin kalmadığı bir aşamaya gelinir.
Toplam vergi gelirlerinin iyileştirileceği zannıyla, vergi oranlarındaki artış ve vergi gelirlerindeki düşüş, -üretimden elde edilecek bütün menfaat beklentilerinin yok olmasına bağlı olarak- toplumun (ve ülke ekonomisinin) zayıflayıp gerilemesine kadar devam eder. Ancak sonuç itibariyle bu durumun vebali ve zararları devlete döner. Çünkü toplumun iyi durumu, kalkınmışlığı ve üretici durumda bulunmasının faydası da devletin yararınadır. Eğer bütün bunları anladıysan, üretim ve kalkınmada en güçlü etkinin, üreticilere yüklenecek vergi oranlarının mümkün olduğu ölçüde az olması gerektiğini bilirsin.
Source:
https://www.vergisizdunya.net/yazi/ibn-i-haldun-mukaddime-ve-vergi/2021/02/21/