Büyük Roma Yolları
Eskiden kullanılan ilk yollar, insanların sürüleriyle birlikte sık sık çiğnediği topraklar üzerinde açılan basit geçitlerdi. Sonra gerçek yollar yapıldı. Bu yolların en eskileri, sanıldığına göre Çinliler'in eseridir.
Yolu Avrupa'ya ve üstelik ustalıkla sokanlar, Romalılar'dır. Augustus I, Roma yollarını İtalya dışına uzattı ve Galya'nın güneyinden geçirterek, İspanya yolunu açtırdı. Sonra Illyria ve Yunanistan yolları, ardından Galya ve Tuna yolları yapıldı. Yavaş yavaş, uçsuz bucaksız imparatorluğun tüm ülkeleri birbirine bağlandı. Bu yollarda kafileler, yağmur kar demeden, kolayca gidebiliyorlardı. Trajanus devrinde, imparatorluk başkentinin göbeğindeki Forum'da yükselen altın yol taşının etrafında çeşitli yönlere yirmi üç yol uzanıyordu. Bu yollar boyunca, her bin adımda bir, mesafeyi gösteren başka yol taşları sıralanıyordu.
Yolların en ünlüsü ve en iyi korunmuş olanı, Appia Yolu'dur. Yapımını M.Ö.312'de, Appius Claudius başlattı. Roma'da, anıtsal bir kapıyla açılan bu yol, Adriyatik'in güney kıyısındaki Brundusium'a iniyordu. Yolların şehirlere yaklaşmasıyla, kenarlarında mezarlar sıralanıyordu. Bunların en ünlüsü, Roma'nın çıkışında bulunan Caecilia Metella'nın mezarıdır. Yuvarlak ve mazgallı bir kule biçimindeki bu yapı, bir hisarı andırır.
Roma yollarının yapımında, ilk olarak toprak, aşağı yukarı bir metre derinliği kadar kazılır ve çıkurun üzerine çakıldan bir yatak döşenirdi. Bu yatak üzerine de önce diklemesine, sonra yatay olarak, iki sıra taş dizilirdi. Ardından bir tabaka kum yayılır ve bunun içine moloz ya da döşeme taşları döşenirdi. İşin iyi yapılıp yapılmadığını bir mühendis kontrol ederdi. Kullanılan malzeme, yakındaki taş ocaklarından veya dağların kayalıklarından gelirdi. Beş altı metre genişliğinde ve bazı yerlerde çift şeritli olan yollar, hafifçe kabarıktı ve kenarları boyunca hendekler uzanırdı. Ana yolları, yaya kaldırımları izlerdi. Yolun solunda yer alan işaret taşları, binek taşı olarak da kullanılırdı. Yol boyunca, ancak resmi kişilerin ve habercilerin inebildiği konak yerleri ve hanlar sıralanırdı. O dönemde yollar, Roma İmparatorluğu'nun başlıca egemenlik araçları olmuştur. İmparatorlar, ulaklarını bu yollarda dolaştırırlardı.
Daha geçen yüzyılda, Avrupa ülkelerinin çoğu, toplam olarak Roma İmparatorluğu kadar geniş bir yol şebekesine sahip değildi. 300 yılında, imparatorluk yollarının uzunluğu 80.000 kilometreyi buluyordu.
Romalılar'ın bu alanda yüzyıllar boyunca ve günümüze kadar haklı bir hayranlık uyandırmış olmalarına karşın, uyguladıkları yapım ilkelerini yeni çağın mühendisleri yollar konusunda benimsemediler. Gerçekten de, yüzeydeki kaldırım yaşları yağmur ve don etkisiyle çatlıyor; bu doğal bozulmalara araba tekerleklerinin verdiği zarar da ekleniyordu. Böylece Fransa'da XVII. yüzyılda, Köprüler ve Şoseler genel müfettişi, yol yapımında aşırı kalınlık ve katılık yerine; incelik ve esnekliğe önem verilmesini öğütledi. Bu da moloz taşlarından bir temelin üzerine kum ve kırma taşlardan bir tabaka döşenip silindirlerle sıkıştırılarak sağlanacaktı. Bu buluş, İskoçyalı mühendis Mc. Adam tarafından yeniden ele alındı ve makadam adıyla bütün dünyaya yayıldı.
Source:
https://nereye.com.tr/antik-donemin-muhendislik-harikasi-roma-yollari/