Çek asıllı insan hakları uzmanı olan Karel Vasak ilk defa 1979 yılında kuşaklara göre insan hakları sınıflandırmasını/tasnifini yapmıştır. İnsan Hakları uzmanı Karel abimiz bu hakları üç kuşağa ayırmıştır:
Birinci Kuşak Haklar Bu haklar tarihsel açıdan incelendiğinde ortaçağ Avrupa'sında burjuvazinin(kısaca geçimini zanaat veya ticaretten sağlayan kent soylusu) toplum içindeki siyasal zeminde mevcut siyasal iktidara/monarka ve bilakis kiliseye karşı elde ettiği, etmek istediği hakları kabul ettirmeye çalışması neticesinde ortaya çıkmıştır diyebiliriz. Keza 17. ve 18. yüzyıl aydınlanma döneminin fikir adamlarınca (John Locke, Jean Jacques Rousseau ve muadilleri tarafından) dile getirilmiş ve buna mukabil Amerikan ve akabinde Fransız devrimlerinin etkisiyle liberal düşünce akımı neticesinde birinci kuşak haklar
klasik haklar olarak atfedilmişrir. Bir başka ifadeyle bu haklar kişileri devlete karşı koruyan ve çoğu anayasada olmazsa olmaz olan (keza bizim anayasamızda kişinin hak ve hürriyetleri başlığında 17-40 md. mevcut olan) haklardır.
İkinci Kuşak Haklar Evet birinci kuşak haklarla "no burjuvazi no democracy!" veya "laissez faire laissez passer" (bırakınız yapsınlar,bırakınız geçsinler) sloganıyla ortaya çıkan tüccar, esnaf ve zanaatkarlar, monarkı/kralı/aristokrasiyi/kiliseyi tam devirmese de belli hakları güvence altına aldırma mücadelesi içerisinde bulundu ve göreceli olarak başarılı oldu. Bununla beraber almanaklar 18. yüzyıl sonu 19. yüzyılın başlarını gösterirken sanayi devrimiyle zenginleşen burjuvazi ve onun altında/emrinde çalışan yeni bir sınıf, isçi sınıfı ortaya çıkmış, eşitsizlik, gelir dağılımındaki makas git gide açılmış idi.Şimdi bu pek hoş olmayan ve de adaletsiz olan duruma çözüm nedir dediğimizde 'çat' diye sosyal ve ekonomik hakların güvence altına alınmasıdır cevabını o günlerdeki kadar kolay olmasa da verebiliriz.İşte tam bu noktada 1848'te Fransızlar ikinci kuşak hakların pozitif hukuka geçmesi hususunda önemli bir adım atmışlardır.Akabinde Almanlar 1919'da "Weimar Anayasas" dedikleri anayasalarında sosyal ve ekonomik haklar/pozitif statü hakları/ isteme hakları yer almış ve bu duruma mukabil anayasacılık akımı dünya genelinde hızlanarak artmıştır.Haliyle biz de bu akımdan nasibimizi 1808 ile başlayıp "1876 Kanuni Esas" ve günümüze kadar devam eden süreçte almaktayız.Nedir bu haklar,ne işe yarıyor derseniz bizim Türkiye Cumhuriyeti 1982 Anayasası sosyal ve ekonomik hak ve ödevler başlığında mevcut olan 41-65 maddelerine göz atmanız icap etmektedir. Mesela; md.51: sendika kurma hakkı , md.54:grev hakkı ve lokavt , md.55 ücrette adalet sağlanması, md.60: sosyal güvenlik hakkı bu haklardandır.
Üçüncü Kuşak Haklar Evet burjuvazi kralı devirdi,aristokrasiye son verdi akabinde sanayi devrimiyle aşırı zenginleşerek meşhur Como Golü`nde villası olan bir sanayici oldu ve işçiyi ezmeye devam etti.İşçi grev ve lokavtla burjuvaziyi geri püskürtmeye çalıştı.İşçi sınıfı, burjuvazinin birinci kuşak hakları elde etmek adına yaptığı gibi meşhur
toplum sözleşmesi (social contract) mefkuresinden yola çıkarak devlete sosyal ve ekonomik/isteme haklarını güvence altına aldırma çabası ve daha nicelerine değinmiş olduk. Buraya kadar bu hakların insanlık tarihinde nasıl evrilerek geldiğine bir manada göz atmış bulunduk diyebiliriz .Bir başka özet geçişli ifadeyle burjuvazi ve aristokrasi(iktidarın imtiyazlı ve genellikle soya bağlı bir toplum sınıfı) arasında başlayan birinci kuşak haklar mücadelesi sanayi devriminden sonra işçi ve burjuvazi(iş veren sanayici) arasındaki mücadeleye evrilerek ikinci bir safhaya/kuşağa geçmiştir. Nihayet birinci ve ikinci evre sonrası her şey güllük gülistanlık(!) olduğuna göre sıra dünya barışı(!), çevrenin korunması, kutup ayılarının küresel ısınmadan mütevellit mağduriyetini gidermek adına üçüncü kuşak haklara geldi.Kısacası yüzde yüz uygulanması ütopik gelse de bu haklara şunları örnek verebiliriz: çevre hakkı, insanlığın ortak mirasına saygı hakkı, barış hakkı, gelişme hakkı, insani yardım alma hakkı, yiyecek hakkı ve
"
self determination" (kendi kaderini tayin etme hakkıdır ki ulusların kendi geleceklerini kendilerinin belirlemesi gereğini savunan meşhur Wilson ilkelerinden biridir.İlk olarak 8 ocak 1918 'de Abd başkanı Woodrow Wilson tarafından o dönemin imparatorluklarını -başta Osmanlı İmparatorluğu- parçalamak amacıyla belli çıkarlar doğrultusunda kullanılmıştır ve bu ilkenin sancıları günümüzde de hala kendini hem bölgesel hem de küresel anlamda göstermektedir.)
Sonuç olarak günümüzde savaşarak,çarpışarak bir sınıf,örgüt veya yapı -yani adına ne derseniz deyin- oluşturup diğerini yok etme ve insanlığı kısa elden kıyamet senoryalarına (post apocalyptic era'ya) sokma mücadelesinden daha elzem olan haklar silsilesi ise üçüncüsüdür diyebiliriz .Bu da bize bir araya gelip adam akıllı doğaya/insana/hayvana karşı saygılı ve barışık bir şekilde yaşamaktan başka şansımız olmadığını açıkça ifade etmektedir.
Not: Copy paste değil, alınteridir.Zamanında bir devlet üniversitesinin ADK(Atatürk Düşünce Derneği) Topluluğunun aylık dergisinde tarafımca yazılmış bir yazıdır.Talep edenlere kaynak/referans gösterebilirim.Keyifle ve sıkılmadan okumanız dileğiyle.İyi forumlar.