Author

Topic: Oturan Boğayı Saygı İle Anıyoruz... (Read 121 times)

full member
Activity: 294
Merit: 193
December 25, 2019, 04:50:22 AM
#5
güzel bir yazı olmuş hocam elinize sağlık. bu insanlar tarafından, sadece sahip olma isteğimiz değil; bugünkü mevcut toplum dinamiklerimizin hiçbiri kabul edilir bulunmaz.

Montaigne'nin denemelerinde yamyamlar hakkında bir bölümü var, yamyam dediği de bizzat konunuzun içindeki kızıl derililer. Smiley) düşün tarihinde defalarca şekillendirilme çabasına girilmiş ve yorumlanmış konuları şimdi harari okuyanın hafız olarak vaaz ettiği bir dönemi yaşıyoruz. üzücü demekten başka bir şey gelmiyor elden...

Kesinlik ben sorgulayın araştırın dedikçe kulaktan dolma bilgiler geliyor ne yazık ki elden geldiğince doğruyu anlatmaya devam doğruyu söyleyeni 9 köyden kovarlar  özellikle bunu kripto dünyasına uyarlarsak..

Hala bu insanlar şekillendirmek için uğraşmıyor mu ? kendi egoları ve ben bilmişci tavırları ? Harari okuyan vaaz veriyor doğru twiterde yabancı hesapları türkçeleştirenede bu ülkede blockchain uzmanı deniliyor...
legendary
Activity: 2184
Merit: 1131
December 25, 2019, 04:06:17 AM
#4
güzel bir yazı olmuş hocam elinize sağlık. bu insanlar tarafından, sadece sahip olma isteğimiz değil; bugünkü mevcut toplum dinamiklerimizin hiçbiri kabul edilir bulunmaz.

Montaigne'nin denemelerinde yamyamlar hakkında bir bölümü var, yamyam dediği de bizzat konunuzun içindeki kızıl derililer. :)) düşün tarihinde defalarca şekillendirilme çabasına girilmiş ve yorumlanmış konuları şimdi harari okuyanın hafız olarak vaaz ettiği bir dönemi yaşıyoruz. üzücü demekten başka bir şey gelmiyor elden...

Quote
YAMYAMLAR ÜSTÜNE
Aklın kurallarına uyarak barbar diyebiliriz Yamyamlara, ama bize benzemiyorlar diye barbar diyemeyiz onlara; çünkü barbarlıktan yana onları her bakımdan aşmaktayız. Savaşları soylu ve yiğitçe bu
insanların. Savaş denilen bu insan hastalığını biz haklı ve güzel görebiliriz de onlar niçin görmesinler? Kaldı ki onlarda savaş
yalnız değer kıskançlığından ve yarışmasından doğuyor. Yeni topraklar kazanmak için savaşmıyor bu Yamyamlar; çünkü doğanın bereketi onlara her şeyi, çabasız, çilesiz öyle bol bol sağlıyor ki topraklarını genişletmenin bir gereği kalmıyor. Henüz doğal isteklerini doyurmakla yetindikleri mutlu bir dönemde yaşıyorlar: Bunun ötesindeki her şey gereksiz onlar için. Herkes kendi yaşında olanlara kardeş, kendinden genç olanlara evlat diyor ve bütün yaşlılar herkesin babası sayılıyor. Yaşlılar bütün varlıklarını hiç bölmeden herkese birden miras bırakıyorlar; doğanın bütün yaratıklarına verdiği her şey böylece herkesin oluyor. Komşuları dağları aşıp kendilerine saldıracak olurlarsa ve savaşı kazanırlarsa, zafer, onurdan başka bir şey sağlamıyor onlara; değer ve erdem bakımından üstünlüklerini göstermiş oluyorlar yalnız. Yenilenlerin malına mülküne ihtiyaçları olmadığı için kalkıp yurtlarına dönüyorlar ve orada hiçbir şeyin eksikliğini duymadan kendi varlıklarının tadını çıkarmasını,
onunla yetinmesini biliyorlar. Savaşı berikiler kazanırsa onlar da öyle davranıyor. Tutsaklarından bütün istedikleri yenildiklerini kabul etmeleri yalnızca; ama yüzyılda bir olsun buna yanaşan çıkmıyor sözleri, davranışlarıyla yiğitliklerine en küçük bir toz kondurmaktansa ölmeyi yeğ görüyor hepsi. Öldürülüp etlerinin yenilmesini daha onurlu sayıyorlar. Tutsakları özgür bırakıyorlar ki, yaşamayı daha tatlı bulsunlar; nasıl ölecekleri, ne işkencelere uğrayacakları, nasıl parçalanıp yenilecekleri anlatılıyor, bunun için yapılan hazırlıklar gösteriliyor kendilerine. Bütün bunlar ağızlarından bir tek gevşek, onur kırıcı söz alabilmek, kaçmaya heveslendirip onları korkutmuş, dirençlerini kırmış olma üstünlüğünü kazanmak için! Çünkü, iyi düşünülürse, gerçek zafer budur aslında:
victoria nulla est
Quam quae confessos animo quo que subjuga hostes. (Claudianus) Zafer zafer değildir
Yenilen düşman yenilgiyi kabul etmedikçe.
Pek yaman savaşçı olan Macarlar düşmanlarına aman dedirttiler mi daha ilerisine gitmezlermiş. Canlarına kıymadan, baç istemeden bırakır çok çok bir daha kendilerine karşı savaşmayacaklarına söz verdirirlermiş.
Düşmanlarımıza karşı kazandığımız üstünlüklerin birçoğu kendimizin olmayan eğreti üstünlüklerdir. Kol bacak sağlamlığı yiğitliğin değil hamallığın şanındandır gürbüzlük cansız, bedensel bir değerdir; düşmanımızı şaşırtmak, güneşin ışığıyla gözlerini kamaştırmak bir talih işidir eskrimde üstünlük korkak ve değersiz bir adamın da elde edebileceği bir ustalık, bir bilgidir. Her insanın ölçüsü, değeri yüreğinde, istemindedir asıl. Yiğitlik, kolun bacağın değil,
yüreğin, ruhun sağlamlığındadır atımızın, silahlarımızın değerinde değil, kendi değerimizdedir. Yüreği yılmadan düşen dizleri üstünde savaşır, der Seneka. Ölüm tehlikesi karşısında kılı kıpırdamayan, can verirken düşmanına yiğitçe yukarıdan bakan bize değil talihe alt olmuştur yenilmiş değil öldürülmüştür.
En yiğit kişiler en mutsuz insanlardır kimi zaman... Biz yine hikayemize dönelim: Bu tutsak yamyamlar bütün korkutmalar karşısında aman dilemek şöyle dursun, iki üç aylık bekleme sırasında güleryüzle dolaşıyorlar düşmanlarını, yapacaklarını bir an önce yapmaya kışkırtıyorlar; meydan okuyor, küfür ediyorlar onlara, korkaklıklarından, yitirdikleri savaşlardan sözediyorlar. Bir tutsağın söylediği türkü var bende; şöyle sözler ediyor içinde: Gelin hepiniz yiğitçe, toplanın yiyin beni; yiyecek olduğunuz kendi babalarınız, atalarınızdır, çünkü onların etleriyle beslendi bu bedenim benim.
Bu pazılar, bu et, bu damarlar sizin, zavallı budalalar; atalarınızın özünü görmüyor musunuz onlarda? Tadına bakın, kendi etinizin tadını bulacaksınız onlarda...
Bu yamyamlardan üçü, bizim düşkünlüklerimizi öğrenmenin rahatlık ve mutluluklarını ne ölçüde kaçıracağını, yenilik hevesiyle kendi güzelim göklerini bırakıp bizimkilerin altına gelerek bizimle ilişki kurmanın başlarına neler getireceğini, bugün bir hayli ilerlemiş olduğunu sandığım yıkılışlarını bilmeyerek Fransa'nın Rouen şehrine gelmişlerdi; rahmetli kral Charles da oradaydı o zaman. Kral uzun uzun konuştu onlarla. Yaşayışımız, zenginliğimiz, güzel bir kent örneğimiz gösterildi. Sonra bizimkilerden biri ne düşündüklerini, en çok neyi beğendiklerini sordu. Üç şey söylediler; üçüncüsünü ne yazık ki unutmuşum. En başta şaştıkları şey sakallı, güçlü kuvvetli, silahlı bir sürü adamın çocuk yaşındaki bir krala bekçilik, uşaklık ettikleri, niçin bunlardan birinin kral seçilmediği olmuş. İkincisi, kendi dillerinde bir tek bedenin eli kolu, parçaları birbirinin yarısı olarak anlatılan insanlardan kimilerinin neden bolluk, rahatlık içinde keyif sürüp de birçoklarının dilenciler gibi kapılarda, açlık ve perişanlık içinde yaşadıkları olmuş. Nasıl oluyor da demişler, bu yoksul yarımlar böylesi bir haksızlığa katlanıyor, öteki yarımların boğazlarına sarılmıyor, evlerini ateşe vermiyorlar! (Kitap 1, bölüm 31)
full member
Activity: 294
Merit: 193
December 24, 2019, 01:06:10 PM
#3
Ltc si bi yandan vitalik bi yandan digerleride farklı değildir emin ol onlar gizli çakal
full member
Activity: 490
Merit: 104
★Bitvest.io★ Play Plinko or Invest!
December 24, 2019, 11:50:58 AM
#2
Oturan Boğa (Yerli dilinde: Tȟatȟáŋka Íyotake, İngilizce: Sitting Bull) (1831 – 15 Aralık 1890), ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi. Siyuların Lakota grubundan Hunkpapa kolunun reisi ve 25 Haziran 1876 tarihinde 7. Amerikan Süvari Birliği'ni yenen 3.500 savaşçının lideri.

Soykırım korkusuyla kabilesini Kanada'ya göç ettirdi ve 1881'e kadar orada yaşadı. Montana'daki bir ABD birliğine saldırınca yakalandı, ancak Amerikan hükümetince bağışlandı.

Yaşamının geri kalan bölümünü, Vahşi Batı Sirki ile dolaşarak geçirdi. Büyük ilgi odağı olan Oturan Boğa, izleyicilere kendi dilinde söverken, halk kendisine gülmüştür.

Aslında ilgisi olmamasına karşın Hayalet Dansı hareketinin önderliği ile suçlandı ve kendisini tutuklamaya gelen polislerle çatışırken hayatını kaybetti. İronik bir şekilde, tutuklamaya gelen polisler, zamanında Oturan Boğa'yla birlikte beyazlara karşı savaşan, ancak sonradan beyazların yönetimine girerek yerli polisi olan kızılderililerdir.

Oturan Boğa'nın beyazlar üzerine yaptığı bir konuşmadan kesit:

“   (...) Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu millet, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor. (...)


Adam ne güzel demiş yahu günümüzü anlatmış...

Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş.

100 dolarlık xrp (diğer tokenlarda olur farketmez) sahibi şahıs xrp patronundan daha fazla xrp savunuyor. Adama diyorsun mal çaktılar yine offff yemediğin laf kalmıyor. Adam borsa tokeni almış 3 dolardan düşmüş 10 cente hala umudum var diyor borsa kendi tokenini piç etmez. Twiter da yazıyoruz eos max suply coinmarket kapta yazan değil 5 ayda 20 milyon eos çoğalmış adam sorgulamak yerine savunmaya geçiyor...

ne diyeyim allah sizi ıslah etsin Tüysüz Koyunlar sizi bir oturan boğa olamadınız...

Hocam daha önceden bir kaç ponzi ise bulastim. Bir kişi YouTube da ispat ederek yazıyor. Bu ponzi dir. Batacak vs diye milletten yemediği küfür kalmıyor. Sonra. Bir bakmışsın 3 gün sonra patlamış. Coin olayıda bu şekilde dediğiniz gibi adam in elinde milyonlarca coin var  ve elinde 1000 tane olana daha çok savunuyor.
Charlie Lee ltcleri ni 2017 aralık bogasinda hepsini sattı. Ne oldu tepeden satmış oldu. Şimdi isterse daha çok alır. Hesap ortada
full member
Activity: 294
Merit: 193
December 24, 2019, 10:58:41 AM
#1
Oturan Boğa (Yerli dilinde: Tȟatȟáŋka Íyotake, İngilizce: Sitting Bull) (1831 – 15 Aralık 1890), ABD ordularına karşı savaşan son Kızılderili kabile şefi. Siyuların Lakota grubundan Hunkpapa kolunun reisi ve 25 Haziran 1876 tarihinde 7. Amerikan Süvari Birliği'ni yenen 3.500 savaşçının lideri.

Soykırım korkusuyla kabilesini Kanada'ya göç ettirdi ve 1881'e kadar orada yaşadı. Montana'daki bir ABD birliğine saldırınca yakalandı, ancak Amerikan hükümetince bağışlandı.

Yaşamının geri kalan bölümünü, Vahşi Batı Sirki ile dolaşarak geçirdi. Büyük ilgi odağı olan Oturan Boğa, izleyicilere kendi dilinde söverken, halk kendisine gülmüştür.

Aslında ilgisi olmamasına karşın Hayalet Dansı hareketinin önderliği ile suçlandı ve kendisini tutuklamaya gelen polislerle çatışırken hayatını kaybetti. İronik bir şekilde, tutuklamaya gelen polisler, zamanında Oturan Boğa'yla birlikte beyazlara karşı savaşan, ancak sonradan beyazların yönetimine girerek yerli polisi olan kızılderililerdir.

Oturan Boğa'nın beyazlar üzerine yaptığı bir konuşmadan kesit:

“   (...) Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş. Bu insanlar, zenginlerin bozabileceği ama yoksulların bozamayacağı birçok kural koymuşlar. Yönetici olan zenginleri güçlendirmek için yoksullarla güçsüzlerden vergiler alıyorlar. Bizim annemizin, toprağın, kendilerinin olduğunu söylüyor, komşularını çitler yaparak kendilerinden uzaklaştırıyorlar; toprağı binalarıyla ve öteki süprüntüleriyle çirkinleştiriyorlar. Bu millet, baharda yatağından taşarak, yoluna çıkan her şeyi yok eden bir ırmağa benziyor. (...)


Adam ne güzel demiş yahu günümüzü anlatmış...

Sahip olma isteği onlarda bir hastalık olmuş.

100 dolarlık xrp (diğer tokenlarda olur farketmez) sahibi şahıs xrp patronundan daha fazla xrp savunuyor. Adama diyorsun mal çaktılar yine offff yemediğin laf kalmıyor. Adam borsa tokeni almış 3 dolardan düşmüş 10 cente hala umudum var diyor borsa kendi tokenini piç etmez. Twiter da yazıyoruz eos max suply coinmarket kapta yazan değil 5 ayda 20 milyon eos çoğalmış adam sorgulamak yerine savunmaya geçiyor...

ne diyeyim allah sizi ıslah etsin Tüysüz Koyunlar sizi bir oturan boğa olamadınız...
Jump to: