Author

Topic: Serdar Yıldırım Hikayeleri (Read 35 times)

newbie
Activity: 1
Merit: 0
December 29, 2024, 06:32:27 AM
#2

BABAYİĞİT İLE AY PARÇASI
Bir babayiğit ki, ama ne babayiğit: Bir sekseni geçen boyu, oldukça kaslı vücudu, güçlü kolları, anadan sürmeli gözleri.  Tam bir Anadolu delikanlısı.
Köylü çocuğuydu ama kendi köyünde pek eğlenmez, gezerdi. Bazen yürüyerek giderdi, bazen atla giderdi. Başka köylere giderdi, kasabalara giderdi, şehirlere giderdi. Gittiği yerlerde, yolun orta yerinden, sol eli cebinde, biçimlice yürürdü: Başı dik, alnı açık, göğüs ileride.
Okuma-yazma bilirdi. Köyünde okul yoktu ama gittiği kasaba ve şehirlerde orada bir harf, burada iki harf derken, epey bir ilerleme sağlamış, önce yazmayı, sonra okumayı öğrenmişti. Yazma öğrenmeden okuma öğrenilemezdi. Yazısı pek güzeldi. Harfleri birbiri peşi sıra inci gibi dizer, sanki sanırsın yürüyüşe çıkmış asker bunlar.
Savaşı sevmezdi. Tam bir barış taraftarıydı. Ne zaman elinde davul bir tellal görse ( Padişahın fermanıdır. Urumeliye sefere çıkılacak, asker toplansın. ) dendiğini duysa, ortadan kaybolurdu. Dağ-taş gezerdi. Her ne için olursa olsun, insanların birbirine düşman edilip, savaştırılmalarına karşıydı. Dili, milliyeti ayrı diye neden insanlar birbirini öldürürdü, aklı almazdı.
İnsanlara yardım ederdi. Bilmem ne köyünün, bilmem ne adındaki ağası, köylüyü mü eziyordu, haksızlık mı yapıyordu. O köylü güvercinin kanadıyla bir haber uçursa, ertesi gün, ağanın konağındaydı. Tatlı diliyle, güler yüzüyle ağayı ikna eder, söz alırdı. Artık o ağa, Babayiğit'in, dünya-ahiret kardeşiydi. Onuruna konakta eğlenceler tertiplenir, ziyafetler verilirdi. Sonraki zamanlarda da Babayiğit arada bir ağanın konağına uğrar, sohbet ederdi.

Ay Parçası. Ayın ondördü gibi güzel. O kız ki, güzel doğmuş, büyüdükçe daha da güzelleşmiş. Kendinden emin konuşması, kaçamak bakışlarıyla dünya güzeli.
Babayiğit'in yolu Ay Parçası'nın köyüne düşmüştü. İkisi, köy meydanında karşılaşınca olan oldu: Babayiğit'in göğsünün sol tarafında bir volkan patlamıştı. Alevli lavlar damarlarından vücuduna yayıldıkça, Babayiğit'e ani bir titreme gelmişti. Ay Parçası da Babayiğit'ten farklı bir durumda değildi. İlk görüşte aşk buydu işte. Birbirlerine sevdalanmışlardı.

Günler günleri kovaladı. Babayiğit ile Ay Parçası, dağda, bayırda sık sık buluşuyor, konuşup, koklaşıyorlardı. Birbirlerinden ayrılmayacaklarını söyleyip, evlenmek istiyorlardı. Ailelerine durumu açtıklarında, Ay Parçası'nın babası, zengindi ama iyi niyetliydi. Olur, demişti. Babayiğit'in babası ise, fakirdi ama kötü niyetliydi. Olmaz, demişti. Ben zengin kızını gelin istemem. Biz fakiriz, fakir oğlana, fakir kız yakışır. Davul dengi dengine, oğlumu vermem zengine. Zenginin parası çoktur, sevdası yoktur.
Babayiğit yalvardı, ağladı ama babasını sözünden döndürmesi ne mümkün. Bu duruma sinirlenen zalim baba, evin samanlığına oğlunu zincirle bağladı. Oracıkta oğlunun göğsünü kızgın demirle dağladı. Babayiğit'in feryatlarına yer-gök ağladı.

Duyanlar, duymayanlara söyledi.
Ay Parçası o anda köydeydi.
Gece yarısı atına atladı.
Gidip Babayiğit'i kurtardı.
Köyüne geri dönmedi.
Atını dağlara vurdu.

Zalim baba tek başına.
Takmış dört serseri peşine.
Gidip Ay Parçası'nın köyüne.
Kurşun sıkmış onun soyuna.

Ay Parçası öksüz kaldı.
Babayiğit'le uzaklara kaçtı.
Evlendi başına taç taktı.
Dört çocukla neşe saçtı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

newbie
Activity: 1
Merit: 0
December 29, 2024, 06:14:10 AM
#1

SARI KIZ EMİNE
Köy köy dolaşır saz çalar söylerdi
Onun adına Sarı Kız derlerdi
*            *            *            *
Ahmet adında yaşlı bir babası
Vardı iki atı, bir arabası
*            *            *            *
Gençti, güzel, mavi gözleri çapkın
Yaş yirmi dört olmalı derdi barkın
*            *            *            *
Saz çalarken can verir ömürlere
Şurup gibi akardı gönüllere
*            *            *            *
Dinleyenler mest olur ah çekerler
Biçareler, mecnunlar of çekerler
*            *            *            *
Sıra oynak türkülere gelince
Tellere daha bir kıvrak vurunca
*            *            *            *
Neşelenen, keyiflenen çok olur
Gam dağılır, keder gider yok olur.
*            *            *            *
Günlerden bir gün yolu ora düştü
Aşkı tatmamış gönlü zora düştü
*            *            *            *
Ani çarpıldı sevdi ferman olmaz
Tozlu yollar derdine derman olmaz
*            *            *            *
Sık sık gelir oldu Alpat Köyü’ne
Saz biter inerdi dere boyuna
*            *            *            *
Dalar gider gözleri uzaklara
Bir bir selam verir hatıralara
*            *            *            *
Bir gün sevdiği adamla tanıştı
Birlikte gezerken ona alıştı
*            *            *            *
Onu pek çok sevdiğini söyledi
Ama sevdiği bundan hoşlanmadı
*            *            *            *
Genç adam bu aşka kayıtsız kaldı
Bana ne diyerek görmezden geldi
*            *            *            *
Yıllar önce çok sevmiş evlenmişti
Fakat sevdiğinden terk edilmişti
*            *            *            *
Uzun zaman üzülmüş, dert çekmişti
Bir daha mı diyerek and içmişti.
*            *            *            *
Bir gün sevdiği adam köyden gitti
Ondan ayrı kalmak acıya itti
*            *            *            *
Dağ-taş aşkını ararken saz çalmış
Görelim Sarı Kız neler söylemiş.

* * * * * * * ***** * * * * * * * * * * *

Çağıl çağıl akan sular akmasın
Bölük pörçük esen rüzgar esmesin
Gökte kanat çırpan kuşlar uçmasın
Eğer sevdiğime varamaz isem
Onu kollarıma saramaz isem
*            *            *            *
Dur-durak bilmeden Sarı Kız ağlar
Kavuşmak tutkusu kalbini dağlar
Yüceden akar su ovada çağlar
İsterim ben de biraz mutlu olmak
İsterim sevgiden payımı almak
*            *            *            *
Sarı Kız haykırır sesi duy artık
Al kalemi ele cevap yaz artık
Onun senden gayrı nesi var artık
Yaralı gönlümü al geri verme
Sahip çık gözyaşıma geri verme.

Aradan dört yıl geçti. Sarı Kız yaprak, çimen yedi, dereden, gölden su içti. Bir gün bir çoban tarafından uçurumun dibinde cansız yatarken bulundu.

SON

Yazan:  Serdar Yıldırım
Jump to: