Author

Topic: İslam Öncesi Gelenekler ve İnançların Günümüzdeki İzleri (Read 89 times)

hero member
Activity: 1092
Merit: 631
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
Verdiği örnekteki kitapta geçen bir tercümeden özür dileyecek kadar aptal ve yalaka insanlar da varmış demek ki. Kitabın orijinalinde böyle geçiyorsa özrü ne diye diliyorsun? Hz. Musa dağa inzivaya gittikten kısa süre sonra altınları eritip inek yapmadılar mı? Bu da bizim kutsal kitabımızda geçiyor. Kaç tane islam karşıtı küfürlere varan sözler söyleyen Nevşin hemen özür dilemiş. Twiti görünce sinirlendim. Konuyla bir alakasını bulamadım paylaşımın ama yine de bu konu hakkında yorum yapmak için yazdım.
legendary
Activity: 2240
Merit: 1131
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
şu ülkede müslümanlar yahudiler kadar güçlü ve cesur değil. ismini vermeyeceğim bir beyaz türk paspası yalayıcı arkadaş var bu forumda. onun gözüne sokmak gerekiyor bu konuyu.


stavri/uhde/tasadar/ysylv ne propagandistsin sen be bilader!? sendeki iman bende olsa hamamların göbek taşlarını çatlatırdım. :)


adam bir hesabı ile akp kaka, bir hesabı ile dinler adnan oktar, bir hesabı ile rakı mı yoksa şarap mı, bir hesabı ile bizim köyde herkes nazım şiirleri okur goygoyu yapıyor. büyük mesai! ben böyle adamları tebrik ederim. vay be! iyisin ama reyiz, mekan sizin olduğu için seni ölümle tehdit eden ya da ana avrat küfür eden olmayacak, aksine merit yağmuruna tutulacaksın.


konuya gelince; doğal şartlar ve nesneler belli olduğu için totemler de belli. birbirinden çok farklı şeyler bekleyenler paralel evrenlere doğru yolculuğa çıksın derim.

elbette, avam bir salak olsaydım dinler birbirilerinin kopyası derdim avam ve salak değilim çok şükür. :)
legendary
Activity: 2548
Merit: 1519
İslam dediğin önceki dinlerin kopyası önceki dinler de ondan önceki inanışların kopyası olduğu için birçok dinde benzerliklerin olması gayet doğal. Tüm dinler insanlar tarafından yaratılmıştır dini kitapları okuyanlar aradaki benzerlikleri bilir bazı bölümler bire bir alınmıştır bazıları değiştirilmiştir. Türklerin İslamiyetle tanışmadan önceki inanışlarıyla uyumlu olan birçok nokta olduğu için geçiş kolay olmuş tabi diğer dinlere geçen Türk sayısı da azımsanmayacak kadar çok.
legendary
Activity: 2198
Merit: 1232
İslam öncesi Türk gelenekleri ve inançları çok değerliler bugüne kadar gelmeleri bizler için büyük bir miras. Özellikle eski şaman ritüellerine bayılıyorum çok farklı şifa yöntemleri olduğunu biliyorum keşke bugüne kadar gelmiş olsalardı. Eski Türkler tamamen doğayla iç içe yaşayan bir topluluktu. Çok zor olan bir çoğrafya da çorak arazide at üstünde km yolları aşıp tarihe derin izler bırakan bir kavimiz.
sr. member
Activity: 1050
Merit: 277
Muazzez İlmiye Çığ yılbaşının da Türk geleneği olduğunu söylemişti.

Haber Alıntı:

"Eski Türklerde, gökyüzü tanrısal bir güç olarak kabul edilirdi. Geceyle gündüz kavga halindeydi. 21 Aralık tarihinin ardından günlerin uzamaya başlaması, kutsal kabul edilen güneşin kavgayı kazandığı gün olarak kabul edilir ve bunun için şenlikler düzenlenirdi. Bu kutlamalarda 'Akçam' denilen çam dalı kullanılır, o çam dalının altına, Tanrı iyi insanlara iyi şeyler sunduğu için, hediyeler konulurdu. Tanrı gelecek yıl iyi şeyler versin diye de, o çam dalına iyi dilekleri simgeleyen bezler, süsler bağlanırdı. O gün aileler bir araya gelir, yemekler yapılır, yenir, şarkılar söylenip, dans edilirdi."

Noel Baba'nın da yine Türk geleneğinden günümüze geldiğini belirten Çığ, "Bugün Noel Baba olarak kabul edilen yaşlı adamın, gökyüzü tanrısının kötü kardeşi yeryüzü tanrısı olduğuna inanılır. 22 Aralık'ta onun bile iyi olmaya karar vererek, kapı kapı dolaşıp hediyeler verdiği düşünülürdü. Noel Baba'nın kıyafetleri tıpkı Türk geleneklerindeki kıyafetleri yansıtır. Bu adet, Hunlarla birlikte Avrupa'ya, Hıristiyanlığın yaygınlaşmasıyla birlikte Hıristiyanlara geçti. Yılbaşı kutlama geleneği, 325 yılında alınan bir kararla Hz. İsa'yı anmak için kullanılmaya başlanmıştır" diye konuştu.

Kaynak: https://www.odatv4.com/guncel/yilbasi-turk-gelenegi-2612151200-86972
full member
Activity: 616
Merit: 124
Son zamanlarda Türk ölü gömme adetleri ve günümüzde Türklerin İslam inanışına dair benzerliklerine biraz kafa yordum.Türkler, Gök Tanrı inancından gelen gelenekleri terk etmemiş, İslam inançlarıyla bunları harmanlamışlar.

Günlük hayatta kullandığımız birçok kelimenin ve adetin kökeni de aslında Gök Tanrı inancından geliyor.

Türklerin ölü gömme adetlerinde savaşçılar ve hükümdarlar kılıç, ok ve yaylarıyla birlikte gömülürlerdi. Diğer insanların mezarlarına ise demirden yapılmış eşyalar konurdu. Türk mitolojisine göre, ölen ruhlar yer altında Erlik Han tarafından sorguya çekilirdi ve Erlik Han ile ona bağlı yeraltı ruhları demirden ve demirci şamanlardan korkardı.

Günümüzde ise ölülerin üzerine makas gibi demir aletler konulur. Bu aslında kötü ruhların ölüyü rahatsız etmemesi için yapılan islamiyet öncesi geleneklerimize dayanmaktadır. Kötü ruhlar demirden korkar.


Göktürkler döneminde, ölen savaşçıların saçları kesilerek mezarlarına konurdu. Aynı şekilde atların kuyruğu ve eşlerin saçları da kesilirdi. Bu gelenek "tullama-dullama" olarak adlandırılırdı. Savaşçının eşi ve atı dul kalmış sayılırdı. Günümüzde kullandığımız "dul" kelimesi, bu geleneğe dayanmaktadır.


Ölünün yedisi, kırkı, elli ikisi gibi noktalar, Türk cenaze adetlerinde önemli eşiklerdir. Bu sayılar aslında kozmolojik anlamlar taşır. Ölen kişinin öteki aleme geçiş süresini temsil eder. Eskiden insanlar, ölen kişinin ruhunun eve geri döneceğine inanır ve bu nedenle bu günlerde ölüyü memnun etmek için ritüeller yapardı. Türklerde bu ritüeller yemek vermek, mevlüt okutmak şeklinde devam etmektedir. İslam'da bu tür uygulamalar yoktur.


7 sayısı, şamanların gök yolculuklarında Tanrı'ya ulaşmak için aşması gereken "gök katlarını" sembolize eder. 7 sayısı, 7 gezegenle de ilişkilidir. Ruhun da Tanrı'ya ulaşmak için bu gök katlarını aşması gerektiği düşünülür.


Türklerde 40 sayısı "olgunluk" sayısıdır. Kırkılmak, kırklamak tamamen geçiş ritüelleriyle ilişkilidir. Bir insanın olgunlaşma yaşı 40 olarak kabul edilir. Bunun sebebi, fetüsün 40 haftada olgunlaşması ve tam bir insana dönüşmesiyle ilgilidir.

52 sayısı ise güneşin 1 yıllık döngüsünü ifade eder, ya da dünyanın güneş etrafındaki tam 1 yıllık döngüsünü. 52 hafta, 1 yıllık zaman dilimine denk gelir.

Bu sayıların tamamı 7 gün, yani bir hafta ile ilişkilidir. Türkler, ölen yakınlarını geleneksel merasimlerle öteki aleme uğurlar, tıpkı yeni doğanı karşılamak için yaptıkları ritüel ve merasimler gibi. Yeni doğan bebekler ve lohusalar için de demirden nesneler konur. Yeni doğanın kırkının çıkması beklenir ve bu durum takım ritüellerle kutsanır ve kutlanır.

Ölen kişinin mezarının üzerine "can suyu" adı verilen su dökülür. Bu tören, öteki dünya inancıyla ilişkilidir ve hayat suyu-yaşam suyu kavramıyla bağlantılıdır. Ölen insanların yıkanması da hayat suyu kavramıyla ilişkilidir. Amaç, ruhun sonsuza kadar öteki alemde yaşamasını sağlamaktır. Aynı şekilde kırklanmış bebekler de bir takım özel ritüellerle suyla yıkanır. "Su", ölüm olsun ya da doğum, "yeniden doğuş" düşüncesiyle ilişkilendirilen bir sembol olarak kullanılır.
Jump to: