Vakti zamanında bir adam, bir başka binayla paylaştığı bahçesi olan bir evde yaşar. Bahçeler ortak, binalar ayrı. Adam evinde işiyle o kadar meşgul ki bir kez bile bahçeye dönüp bakmamış, bahçe çer çöpten, ölmüş bitkilerden, tenekeden geçilmiyor. Bir gün yan binaya bir kadın taşınıyor. Kadının evdeki ve kendi işleri bitince bahçe dikkatini çekiyor ve bahçesini düzeltmeye karar veriyor. Kadın kendi tarafındaki ölmüş bitkileri topluyor, yenilerini ekiyor, çimler seriyor. Birkaç haftaya kendi bahçesi mis gibi oluveriyor. Kendi bahçesi bittikten sonra, yan tarafın halini görüp burayı böyle bırakmayayım diyerek adamın tarafını da düzenlemeye başlıyor. Aynı kendi bahçesi gibi cennete çeviriyor. Mis gibi çiçekler, yemyeşil ağaçlar. Şans eseri bunu camdan gören adam bahçeyi çok beğeniyor. Adam bahçeden çok memnun yaşamaya devam ediyor. Birkaç gün sonra kadın bahçeye farklı şeyler ekmek istiyor. Kendi tarafına da adamın tarafına da farklı farklı ağaçlar dikiyor. Adamın tarafına ektiği ağaç şeftali ağacı olunca işler kopuyor. Bu adamın hayatta en nefret ettiği şey şeftaliymiş meğer. Derhal kapısına dayanıyor kadının. Bugüne kadar bir kez dahi iletişim halinde bulunmadığı bu kadına derhal o ağacı oradan sökmesini söylüyor. Kadın üzülüyor ama sessiz sedasız ağacı söküp atıyor. Madem istemiyor bir daha da ilgilenmem bahçeyle deyip asla adamın tarafına ilişmiyor. Adamın bahçesi birkaç hafta içinde yeniden çöplüğe dönüyor.
Hikayeyi dinleyince ilk etapta aklınıza adamın ne kadar kaba olduğu gelebilir. Bahçede bir çit ya da benzeri bir şey yoktu. Adam teşekkür edebilirdi ama rica etmemişti ki. “Sınırlar”. Kimse istemedikçe birinin bahçesine girmeye ve sırf siz istediniz diye düzenleyip teşekkür bekleme hakkınız yok. İnsanların bahçelerinden çıkın.
https://selinucar.com/2018/10/03/sinirlar/
Bir insan için iyi olanı isteyebiliriz, uğraş verebiliriz ama karşımızdaki insan kendisini düşünmezse hayatın sırrını dahi verseniz nasiplenmeyecektir. Nitekim ülkemiz için %52 gibi bir oranla dün önemli bir karar verildi. Her ne kadar verilen bu kararın yanlış olduğunu düşünsekte karşıdaki insanları akla mantığa davet etsekte nasiplenmeyecekler. Kendi doğrularının ağırlığı altında ezilseler sorun olmayacak ama nice gencin, kadının ve yaşlı insanların daha ağır şartlar altında bir 5 sene daha yaşaması artık su götürmez bir gerçektir. Eee ne yapmalı
Hayıflanarak veya birilerine nefret dilini kullanarak hiçbir yere varamaz yerimizde sayarız. Ne güzel demiş peygamber efendimiz "Herkes kendi kapısının önünü temizzlerse sokaklar tertemiz olur". Tüm sokakları temizleyemesekte kendi kapımızın önünü temizlemeniz lazım. Kendi bacağımızdan kendimiz asılmamız lazım. Dünden daha çok adım atmalı daha çok yorulmalıyız. Birileri zafer sarhoşluğuyla yerinde sayarken biz ilerlemeliyiz.
Tekrardan forumda daha aktif olarak farklı gelir kapılarının yolunu açarak sizlerle paylaşacağım. İnşallah birilerine gerçekten dokunabilirim...