Author

Topic: Tasarruf paradoksu (Read 207 times)

sr. member
Activity: 1022
Merit: 318
May 18, 2023, 11:36:21 PM
#17
Önümüzdeki süreçte çoğunlukta olana oy veren grup mu daha çok tasarruf ihtiyacı duyacak yoksa topyekûn bir harcayamama periyoduna mi gireceğiz en çok onu merak ediyorum. İki yıl önceye kadar yüz liranın altında aldığım pantolunun aynısı şu an 5 katının üzerinde bir fiyata ulaştı, şu temmuz zamları da oyuna dahil olduğunda masalarimizdan Survivor'da ki adaya veda misali bakalım neler eksilecek, şu an zafer cigliklari atanlar o dönemde hala aynı coşkuya sahip olabilecekler mi açıkçası emin değilim.

Alım gücü diye bir kavrama sahip olmayan insanlardan bir şey bekleyemeyiz. Hala alım gücünü bilmeden TL cinsinden maaşlarına zam yaptıklarını ateşli bir şekilde savunan insanlardan bahsediyoruz. Temmuz zamlarından sonra bir küçük suyu 10 liraya içeceğiz herhalde .

Hocam 80 lerin sonundan itibaren bu memleketin yaşadığı evreleri aşağı yukarı hatırlıyorum, o dönemlerde semt pazarı alışkanlıkları şimdikinden daha yüksekti malumunuz bu kadar zincir market olmadığından, ve o pazara giden kadınların neredeyse tamamının pazar dönüşü ilk gundem maddesi paranın hiç değeri kalmamış, aldığım iki çanta şundan, tüm para bitti vs olurdu ama o dönem bile bu klasik kadın tatminsizligi olmaktan öte gitmezdi. O kadınların çoğu kenara mutlaka para atabilirlerdi, altın günü para günü yapabilirlerdi eşlerinin tek maaşı ile, gelelim günümüze, bırakın tek maaşı, iki maaşla bile geçim bir yere kadar artık...
legendary
Activity: 2436
Merit: 1366
May 18, 2023, 12:42:43 AM
#16
Tasarrufun ülkenin ekonomisini kötü etkileyeceğine dair argümanda şöyle bir sıkıntı mevcut. Tasarruflar tasarruf olarak yastık altına mı gidiyor yoksa farklı yere mi? Örneğin tasarruf bankaya vadeli veriliyorsa birilerine kredi olarak dönüyor. Borsaya gidiyorsa yatırım altında yine birilerini fonlamış oluyorsunuz vs. Tasarruf tek boyutlu değil yani. Ha altın falan alıp bir de bunu evde kasaya koyuyorsan ekonominin içinden geçmiş oluyorsun bu çok net.
sr. member
Activity: 714
Merit: 407
May 16, 2023, 03:49:14 PM
#15
Önümüzdeki süreçte çoğunlukta olana oy veren grup mu daha çok tasarruf ihtiyacı duyacak yoksa topyekûn bir harcayamama periyoduna mi gireceğiz en çok onu merak ediyorum. İki yıl önceye kadar yüz liranın altında aldığım pantolunun aynısı şu an 5 katının üzerinde bir fiyata ulaştı, şu temmuz zamları da oyuna dahil olduğunda masalarimizdan Survivor'da ki adaya veda misali bakalım neler eksilecek, şu an zafer cigliklari atanlar o dönemde hala aynı coşkuya sahip olabilecekler mi açıkçası emin değilim.

Alım gücü diye bir kavrama sahip olmayan insanlardan bir şey bekleyemeyiz. Hala alım gücünü bilmeden TL cinsinden maaşlarına zam yaptıklarını ateşli bir şekilde savunan insanlardan bahsediyoruz. Temmuz zamlarından sonra bir küçük suyu 10 liraya içeceğiz herhalde .
sr. member
Activity: 1022
Merit: 318
May 16, 2023, 02:24:52 PM
#14
Önümüzdeki süreçte çoğunlukta olana oy veren grup mu daha çok tasarruf ihtiyacı duyacak yoksa topyekûn bir harcayamama periyoduna mi gireceğiz en çok onu merak ediyorum. İki yıl önceye kadar yüz liranın altında aldığım pantolunun aynısı şu an 5 katının üzerinde bir fiyata ulaştı, şu temmuz zamları da oyuna dahil olduğunda masalarimizdan Survivor'da ki adaya veda misali bakalım neler eksilecek, şu an zafer cigliklari atanlar o dönemde hala aynı coşkuya sahip olabilecekler mi açıkçası emin değilim.
sr. member
Activity: 1358
Merit: 374
May 16, 2023, 01:56:52 PM
#13
Seçimler de geçti ve görüyoruz ki bu tasarruf paradoksu önümüzdeki günlerde halka farklı şekilde sunulmaya devam edecek, halk bunu kendi uygulamaya zorlanacak ve işin sonu umarım paradokstaki gibi sıkıntılı geçmez, paradoks adı üstünde bir çıkarsızlık içerisinde olacak ama Türk halkı sanırım bu paradoksun sonunda neler olabileceğini herkese gösterebilecek korkarım ki,
legendary
Activity: 1050
Merit: 1158
May 16, 2023, 01:28:02 PM
#12
Ben kendimi bildim bileli siyasilerden hep asgari ücrete, memura veya emekliye maaş yada hak verirken "kemerleri azıcık sıkacağız" lafını duyarım. Zaten halk olarak sürekli kemer sıkıyoruz. Halk kemer sıkmaktan nefes alamıyor. Lakin paradoksun atladığı şey tüm toplumun gelirden adil pay aldığını hesap etmesi. Örnek vermek gerekirse biz halk olarak kemerleri sıktığımız için tüketimi azaltsak ta bir takım çakarlı arabalı dar paçalı yeni yetme mütahitlerin oğulları bizim payımıza da kapsayacak şekilde tüketim yapıyor.

Ne demelerini bekliyoruz ki, her zaman bizden istiyorlar, hep bizim ihtiyaçlarımızı minimize etmemizi bekliyorlar ama kendilerine geldiğinde kesenin ağzını bol bol açıyorlar.
Bu düzeninde değişeceğini sanmam her zaman halk kemer sıkacak, onlarda yiyecekler rahat rahat bu böyle gelmiş böyle gider çünkü bizim milletimiz kemer sıkmayı çok seviyor yeterki baştakilere bir şeyler olmasın.

Maalesef hocam, cevabınızı okurken aklıma Erkin Koray'ın Fesuphanallah şarkısının şu sözleri geldi:
"Böyle gelmiş, böyle gidecek, korkarım vallah'
Yok mu çaresi, dostlar? Fesüphanallah
Âlemin keyfi yerinde yine maşallah
Bize de bir gün kader güler, güler inşallah"


Baştakilerin keyfi o zaman da yerinde imiş, biz halksa o zamanlar da yüzümüz gülür mü diye ummuşuz. Ama korkarım ki bu ülke de halkın yüzü gülmeyecek hep baştaki bir takım zenginlerin yüzü gülecek.
hero member
Activity: 630
Merit: 463
April 30, 2023, 02:19:36 PM
#11
Güzel konuymuş yani uzun vadeli baktığımız zaman tasarruf yapmak ülke genelinde uygulanırsa bir paradoksa sebep oluyor. Hiç bu açıdan düşünmemiştim. Buna göre hem tükettiğin miktar azalacak, hem gelirin azalacak. Bana tanıdık bir senaryo gibi geldi ama tasarruf yapmayarak bunu yaşadık, yaşamak zorunda bırakıldık. Yani biz bunları yaşadığımız için tasarruf etmek zorunda kaldık. Bu paradoks ise bir anda ülke genelinde tasarruf yapmak isterlerse olacak şeylerden bahsediyor anladığım kadarıyla. Devletin başındakilere bunları teker teker açıklamak gerekiyor. Danışmanlarının görevi aslında bu ama nedense onlar da sus pus.
hero member
Activity: 1442
Merit: 256
DGbet.fun - Crypto Sportsbook
April 30, 2023, 01:23:44 AM
#10
Ben kendimi bildim bileli siyasilerden hep asgari ücrete, memura veya emekliye maaş yada hak verirken "kemerleri azıcık sıkacağız" lafını duyarım. Zaten halk olarak sürekli kemer sıkıyoruz. Halk kemer sıkmaktan nefes alamıyor. Lakin paradoksun atladığı şey tüm toplumun gelirden adil pay aldığını hesap etmesi. Örnek vermek gerekirse biz halk olarak kemerleri sıktığımız için tüketimi azaltsak ta bir takım çakarlı arabalı dar paçalı yeni yetme mütahitlerin oğulları bizim payımıza da kapsayacak şekilde tüketim yapıyor.

Ne demelerini bekliyoruz ki, her zaman bizden istiyorlar, hep bizim ihtiyaçlarımızı minimize etmemizi bekliyorlar ama kendilerine geldiğinde kesenin ağzını bol bol açıyorlar.
Bu düzeninde değişeceğini sanmam her zaman halk kemer sıkacak, onlarda yiyecekler rahat rahat bu böyle gelmiş böyle gider çünkü bizim milletimiz kemer sıkmayı çok seviyor yeterki baştakilere bir şeyler olmasın.

Aynen katılıyorum Hocam. A partisi de gelse B partisi de gelse illaki bir zaman gelince kemer sıkın diyen oldu ve olacak. Sanki bizim ülkemizim kaderi bu. Şimdiye kadar hep öyle oldu.
Bizim insanımız kendi seçtiği kişiye öyle bağlanıyor ki saygıda kusur etmiyor vs. Daha düne kadar belki yine bir çoğu öyle ama seçilen vekiller üniversite mezunu bile değil. Bu dediklerim konu ile alakalı değil belki ama bu kişiler bakan olup bizi yönetiyor. Birileri çıkıp ben ekonomistim diyor al sana ekonomi.
Benim bildiğim bir cümle "alın satın ekonomiye can verin"
sr. member
Activity: 1022
Merit: 318
April 29, 2023, 03:29:47 PM
#9
Tasarruf denilen şey, yeterlilik seviyeni düşürüp harcamalarından kenara birşeyler koymak biraz da, e bunu bizim memlekette insanlar kenara birşey koyabilmek için değil de, daha çok ay sonunu getirebilmek için kullanıyor maalesef.tuketim oranının üretim oranının da neredeyse her sektörde üstünde olduğu bir ülkede zaten doğal olarak yaşanan hayat pahalılığıni da bu tablonun ana sorumlularından sayabiliriz.
hero member
Activity: 1484
Merit: 726
April 29, 2023, 02:04:18 PM
#8
Tasarruf paradoksu tasarrufların ekonomiye girmediği durumu ele alıyor sanırım. Aslında İktisat derslerinde bize öğretilenler yatırımın yapılması için tasarrufların artması gerektiğidir. Bir ülkedeki bireyler ne kadar fazla tasarruf ederse tasarruflar o kadar fazla yatırıma dönüşecektir. Eğer tasarruflar olmadan tüketim gerçekleşir ve yatırımlar artarsa bu durum yüksek borçlanmaya ve enflasyona sebep olacaktır. Şimdi diyeceksiniz ki tüketim olmadan ekonomi nasıl büyüsün evet tüketim de gereklidir zaten bu sadece bir teori fakat tasarruf yapılsın ki ülke yatırımlarla altyapı ve beşeri olarak gelişsin.
legendary
Activity: 1358
Merit: 1313
April 26, 2023, 05:32:17 PM
#7
Ben kendimi bildim bileli siyasilerden hep asgari ücrete, memura veya emekliye maaş yada hak verirken "kemerleri azıcık sıkacağız" lafını duyarım. Zaten halk olarak sürekli kemer sıkıyoruz. Halk kemer sıkmaktan nefes alamıyor. Lakin paradoksun atladığı şey tüm toplumun gelirden adil pay aldığını hesap etmesi. Örnek vermek gerekirse biz halk olarak kemerleri sıktığımız için tüketimi azaltsak ta bir takım çakarlı arabalı dar paçalı yeni yetme mütahitlerin oğulları bizim payımıza da kapsayacak şekilde tüketim yapıyor.

Ne demelerini bekliyoruz ki, her zaman bizden istiyorlar, hep bizim ihtiyaçlarımızı minimize etmemizi bekliyorlar ama kendilerine geldiğinde kesenin ağzını bol bol açıyorlar.
Bu düzeninde değişeceğini sanmam her zaman halk kemer sıkacak, onlarda yiyecekler rahat rahat bu böyle gelmiş böyle gider çünkü bizim milletimiz kemer sıkmayı çok seviyor yeterki baştakilere bir şeyler olmasın.
legendary
Activity: 1050
Merit: 1158
April 26, 2023, 04:33:43 PM
#6
Ben kendimi bildim bileli siyasilerden hep asgari ücrete, memura veya emekliye maaş yada hak verirken "kemerleri azıcık sıkacağız" lafını duyarım. Zaten halk olarak sürekli kemer sıkıyoruz. Halk kemer sıkmaktan nefes alamıyor. Lakin paradoksun atladığı şey tüm toplumun gelirden adil pay aldığını hesap etmesi. Örnek vermek gerekirse biz halk olarak kemerleri sıktığımız için tüketimi azaltsak ta bir takım çakarlı arabalı dar paçalı yeni yetme mütahitlerin oğulları bizim payımıza da kapsayacak şekilde tüketim yapıyor.
legendary
Activity: 1316
Merit: 966
April 03, 2023, 04:30:37 AM
#5
reis tam da bu nedenle ülkenin sosyal yapısını da göz önünde bulundurarak düşük faizle insanları harcamaya yönlendirerek piyasanın akmasını sağlamıştı. tabi bu süreçte aldığı tek önlem global çapta yeni bir parasal genişleme dönemine girilmesi için dua etmek Grin. aslında ortada bir para varsa; bu paranın arzı artmasa bile herkes parayı bi "takas aracı" olarak görüp seri bi şekilde ortada döndürürse tüketim ekonomisine dayalı akan bir model oluşturulabilir.

İşte birilerinin bunu dile getirmesi gerekiyor. Ekonomi biliyoruz diyorlar ama ekonominin en kötü teorilerini, paradokslarını ülke üzerinde uygulamaya koymaya çalışıyorlar. Daha bir kaç makro ekonomik modelleme paylaşmayı düşünüyorum. En azından foruma biraz katkımız bulunsun.

bence, tüketim ekonomisinde ilk önce belirsizlik denen naneyi ortadan kaldırmak lazım. bizim gibi, yapay ve zoraki bi şekilde faizleri düşürerek parayı eritme tehditi üzerine kurulu tüketim ekonomileri bir yerde patlar diye düşünüyorum ama abd gibi bolluk, bereketin olduğu; güven ortamının ve hukukla korunan bir refahın olduğu özgür ortamlarda para öylesine hızlı bir şekilde ortada döner ki; hem gelirler artar, hem de iyi gelire dayalı bi şekilde gider azalır çünkü çoğu üründe en az maliyetle max kâr elde edilmiştir ve satıcılar her zaman sürümden kazanıyodur (kapitalizm sayesinde markalar arası rekabet vardır vs.). insanlar aldığı her üründen %100 verim alır; bizde de bi otomobile %80 ötv öderiz falan filan. mesela, belirsizliğin /tüketim ekonomisine/ karşıtlığının en büyük örneği benim. kafamda -özgürlük (ekonomik//finansal özgürlük) hedefi olduğu için yıllarca araba almamıştım, alsam da kullanmamıştım. halbuki bir gence, erken yaşlarda en çok prestiji, havayı araba katar (sosyolojik tespit olarak söylüyorum benim görüşüm bu değil) ama ben o tüketim modeline alışamamıştım. benim içinde bulunduğum duruma göre bana maddi açıdan + sağlamayan hiçbir şeyi tüketmem mümkün değildi çünkü benim özgürlük yolumda bana - yazan hiçbri şeyi sevemiyodum ve bana - yazan şeylere yatırım yapmak bana çok mantıksız geliyordu. tüketimi ancak kafamdaki belirsizliği ortadan kaldırdığımda yani finansal olarak özgür bir birey olduğumda aşabildim. ve ancak şu an (finansal olarak özgür bir birey olduktan sonra); bana maddi açıdan + sağlamayan, hatta - yazan ve bolca vergi içeren araba vb. ürünleri tüketebiliyorum.

bana göre; sadece ötv bile iktidarlar için bi tehdit olmalı çünkü günümüz dünyasında ancak ekonomik olarak özgür olduğumuzda, özgür bir birey olarak varolabiliriz. ve devlet yüksek vergi sistemiyle bizim özgürlüğümüzün önünde duran acımasız bir varlık olarak görevini sürdürüyor. dolayısıyla, kendi yarattığın mekanizmanın dişlilerinin seni ezdiğini anladığında; devlet denen naneye olan bağlılığını da sorguluyorsun Grin.

biz insanlar, paranın nominal bi değerden öte; vadedilmiş özgürlük olduğunu ve finansal olarak önce bireysel sonra milletçe yükselmenin yollarını bulmalıyız.
legendary
Activity: 1078
Merit: 1026
April 03, 2023, 04:12:04 AM
#4
Bir dönem bende paradokslar, ekonomi şekilleri ile ilgileniyordum. Ne kadar önerilmeyen model varsa Türkiye üzerinde denenmeye çalışılmış. Buradaki sistem de Türkiye için aleyhe bir sistem çünkü insanlar o kadar güç bir ekonomik durumdalar ki, genel olarak kendilerinden kısmaya epeydir zaten başladılar.

İnsanlar et yemiyor, evlerine doğru düzgün protein kaynağı girmiyor, süt ve süt ürünlerinin pahalılığı yüzünden ayrıca bir sıkıntı yaşıyorlar. Artık tüketim zaten azaldı ancak tasarruf ile değil, ekonomik zorluklar nedeniyle. Verilmeyen maaşlar, doğru açıklanmayan veriler, üstüne gelen zamlardan sonra maliyeti aynı kalan üreticilerin zam oranında fiyatlarını “güncellemesi” gibi fırsatçılık nedenleri veya olumsuz nedenleri bunlar için sayabiliriz.

Tasarruf Paradoksuna girebilirsek, ülkenin başının istediği şeyleri yapıyoruz demektir. 4 kişilik bir aileyi simit ayran yiyerek öğün hesabını yaptıracak düzeyde ekonomik bilgiye sahip olanların yönettiği ülkeden de ekonomik modelleri bilmelerini beklemek haksızlık olurdu herhalde. Bu ülkede ekonomi profesörleri ekonomi yorumlamaya küsmüşler.
sr. member
Activity: 714
Merit: 407
April 02, 2023, 02:44:00 PM
#3
reis tam da bu nedenle ülkenin sosyal yapısını da göz önünde bulundurarak düşük faizle insanları harcamaya yönlendirerek piyasanın akmasını sağlamıştı. tabi bu süreçte aldığı tek önlem global çapta yeni bir parasal genişleme dönemine girilmesi için dua etmek Grin. aslında ortada bir para varsa; bu paranın arzı artmasa bile herkes parayı bi "takas aracı" olarak görüp seri bi şekilde ortada döndürürse tüketim ekonomisine dayalı akan bir model oluşturulabilir.

İşte birilerinin bunu dile getirmesi gerekiyor. Ekonomi biliyoruz diyorlar ama ekonominin en kötü teorilerini, paradokslarını ülke üzerinde uygulamaya koymaya çalışıyorlar. Daha bir kaç makro ekonomik modelleme paylaşmayı düşünüyorum. En azından foruma biraz katkımız bulunsun.
legendary
Activity: 1316
Merit: 966
April 02, 2023, 12:55:33 PM
#2
reis tam da bu nedenle ülkenin sosyal yapısını da göz önünde bulundurarak düşük faizle insanları harcamaya yönlendirerek piyasanın akmasını sağlamıştı. tabi bu süreçte aldığı tek önlem global çapta yeni bir parasal genişleme dönemine girilmesi için dua etmek Grin. aslında ortada bir para varsa; bu paranın arzı artmasa bile herkes parayı bi "takas aracı" olarak görüp seri bi şekilde ortada döndürürse tüketim ekonomisine dayalı akan bir model oluşturulabilir.
sr. member
Activity: 714
Merit: 407
April 02, 2023, 08:38:14 AM
#1


Tasarruf paradoksu, makro ekonomide ele alınmış bir kavram olarak ekonomide yer alır. Buradaki şekle baktığımızda bir örnek ele alacağız. Bir hane halkının tasarrufa karar vermesi ve uzun vadede tasarrufu artırması neticesinde ne gibi olaylar olabileceğini anlatan bir paradokstur.

Örneğin her bir gelir düzeyinde 40 lira arttığını düşünürsek gelir ilk halden yukarıya kayar. Yukarıya kayması, gelirde azalış olduğu halde tasarruf miktarının aynı kalmasına sebep olur. Bunun nedeni ise ülke çapında herkesin bunu uygulayarak, ülkenin gelir seviyesinin aşağıya çekilmesi olarak görülebilir. Yani uzun vadede hem geliri azaltan, hem de tüketimi azaltan bir paradoks söz konusudur.

Ülke olarak tasarrufa gitme kararı alırsak olacaklardan bir senaryo budur. Daha az ye, daha çok tasarruf yap diyen büyüklere bu paradoksu anlatmak gerekir.

Kaynak http://www.ekodialog.com/konular/tasarruf_paradoksu.html
Jump to: