Topic: Yılanların eski çağlardan günümüze serüveni (Read 145 times)

Yılanlardan her ne kadar çok korkuyor olsam da ekosistemimiz için en değerli varlıklardan biri olduklarını söyleyebilirim. İnsanlara dolaylı yönden zarar verebilecek canlıları yiyerek insanlara da büyük fayda sağlıyorlar aslında. Ayrıca zehirli olmayanlarının da pek bir zararı yok diye biliyorum. Tarihlerinin bu kadar eskiye dayandığını bilmiyordum. Çünkü bazı canlı türleri dinozorların yok olmasından sonra ortaya çıktı.

Yılanlar bulundukları çevrede zarardan ziyade faydalı işler yapıyorlar. Kemirgen cinsini kontrol altına alma konusunda bunlardan daha iyi bir yırtıcı bulamazsınız. Kemirgenlerin girip çıktığı her deliğe girip çıkabilirler.

Hocam sabah sabah güldürdünüz beni. Allah sizi güldürsün. Herkesin hayatında geçmişte böyle kazıklar yediği insanlar vardır. Bu insanların yılan olarak söylenmesi yılanlara bile haksızlık anlamına gelebilir. Yılan fıtratına göre hareket ediyor, insanlar fıtratının dışına göre.

Sürüngenler içerisinde en sevmediğim, en korkutucu ve ürkütücü bulduğum türdür yılanlar, sonuçta hayvanlar yani ama bir soğukluk hissediyorum her zaman onlara karşı, belki de dedikleri gibi geçmiş hayatımız varsa yılanla ilgili kötü bir anım olabilir

Benim bildiğim en büyük yılan 10 yıl önceki eski kız arkadaşım. Umarım o türler yok olur, sevişip çoğaltmamak gerek.

Doğa hakkında yeni bilgiler edinmek inanılmaz hoşuma gidiyor ve sayenizde kendime yeni bir bilgi daha kattım, teşekkür ederim. Yılanların ben bu çağlardan beri var olduğunu bilmiyordum açıkçası. Tabi ki ataları olmuştur illa ki ancak göktaşı çarpması sonrasında varlıklarını hala bir şey yaşamamış gibi devam ettirebilmelerine hayranlık duydum. Göktaşının yeraltını da olumsuz bir şekilde etkilememesi ilginç bir bilgi. O zaman sadece yılanlar değil yer altına girebilen türlü türlü canlılar kendini kurtarmıştır bu çarpmadan diye düşünüyorum.

Gördüğüm zaman çok tiksindiğim bir hayvandır. Daha önce birkaç kez canlı gördüm ormanda, suda ve hayvanat bahçesinde. Hepsinde de içimi ürpertti. Hiç ilgimi çekmediği için araştırmamıştım yılanların böyle bir tarihi olduğunu bilmiyordum doğrusu beni çok şaşırttı. Forum sayesinde yine bir konuda daha bilgi sahibi oldum. Her ne kadar yılanları sevmesem de bilmediğim bir şeyi öğrendiğim için mutluyum diyebilirim

Yilanlar her zaman bana hayvanlari aleminin en esrarengizlerin basini cekiyor, bu teori bana oldukca makul geliyor, zira gokyasi carptiginda atmosferin ve yeryuzunun mahvolmasi yeryuzundeki o zamanlarin ucabilen dinazorlarin daha sansli sekilde kacabildigi goz onune bulundurulursa bugun ki kuslarin dinazorlarin soyundan geldigi daha makul oluyor.

Bu hayvan olan sürüngengillerden yılanların genel tarihi bir de bunun sürüngen olmayan iki ayaklı insanların hayatlarından hayat enerjisini sömürten yılanlar var bunlar hakkında daha fazla şey yazılabilir bu sürüngenciklerin tıp dünyasında zehirleri çok önemli mesela kral kobra zehri gramı 3000-4000 dolar civarından alıcı buluyor bize faydası bile var iki ayaklılar ise tam bir ruh emici yılan deyince aklıma daha çok ikinci kısım geliyor hayatta yediğim kazıklardan dolayı galiba 

eski çağlardan günümüze kadar gelen serüveni gerçekten ilgi çekiciymiş, okumaktan keyif aldım. ayrıca, biz köy evi binamızın çevresini yazın kireçliyoruz ve kısmen de olsa önlem almaya devam çalışıyoruz. kireçten hoşlanmadıkları için etrafımızda fazla gözükmüyorlar. ucuz ve etkili bir çözüm olduğunu söyleyebilirim. :)

Yılanlar gerçekten de eski çağlardan günümüze büyük bir yol katetti. Birçok mitolojide kendine farklı anlamlar kattı. Adem ile Havva'yı kandıran şeytan yılan kılığına bürünmüştür. Şahmeran efsanesiyle dilden dile yayılmıştır. Ülkemiz sınırlarında yer alan Asklepion tapınağı tanrısı olarak bilinen Antik Yunan Tıp Tanrısı Asklepios'un asasında figürlenmiş ve genel kanıdır ki tıp'ın simgesi haline gelmesi buradan gelmektedir. Deri değiştirirler ki şuanda aklıma geldi bir yılan öldürdüğünüzde gömün derlerdi eskiler hatta şöyle anlatmışlardı "Bir yılanı öldürdüğünüzde son anı gözlerinde kalır ve eş yılan geldiğinde o görüntüdeki sizi görür ve imkanı olursa öldürmeye niyetlenir" ki buradan da kameralara ilham kaynağı olduğu söylenir ne kadar doğru bilmiyorum. Yılanlar gerçekten de zaman içinde büyük bir yol katettiler ve bu yolu katederlerken de birçok medeniyette iz bıraktılar ama sevemiyorum şunları bir nevi fobim gibi birşey var özellikle derilerine canlı görmek bile huylandırıyor içimi 

Yılana sormuşlar: Yılan kardeş naber nasıl gidiyor hayat?
Yılan cevap vermiş: Nolsun kardeş sürünüp gidiyoruz.

Bu soğuk espriyi yaparak da konuya yeni bir boyut getireyim dedim 😉

Doğada doğal yollarla hayatta kalmasını bilen iyi bir avcı. milyonlarca yıl içinde pek fazla evrim geçirmeden bu günlere gelmesi doğanın bu türün yaradılışında güzel iş yaptığını gösteriyor.

Yılandan korkmam yalandan korktuğum kadar derler. Ben şehir insanıyım. Yılandan daha çok korkarım. Titreyen dili, parlak derisi beni korkutuyor. Meteorun bile yok edemediği canlıyla ben başa çıkamam. Yalan daha az zarar verir.

Bizim buralarda kör yilan dedikleri bir kertenkele türü bulunuyor  findik toplama deneyimi olan insanlar hayatlarinda en azindan birkez bu canliyla karsilasmislardir. Simdi dusununce teee o zamanlardan bu zamanlara degismeden gelebilmeleri harika birsey.

Yilana birebir benzedigi icin korkutucu geliyordu birdaha denk geldigimde daha dikkatli inceleyecegim bu zaman yolcusunu .

( Diger türlere asla cesaret edemeyecehim icin kertenkele efendiyle incelemeyi yapacagim )

Bir kısmı insanlara zararı olmasa da görüntü olarak insanın içini ürperten soğuk bir hayvan. Sevmedim sevemedim. Eskiden köyde çokça öldürürken şimdi karşıma hiç çıkmasını istemediğim bu hayvanların geçmişinin bu kadar eskiye dayanması da oldukça ilginç geldi. 

Bilim insanları, yılanların milyonlarca yıl boyunca hayatta kalması ile dinozorları bir göktaşının yok etmesi arasında bağlantı kurma üzerinde çalışıyor. Bundan 66 milyon yıl önce bir göktaşının dünyaya çarpması sonucu yeryüzündeki yaşamın %76'sı yok oldu. İşin ilginç tarafı şu ki, bilim insanlarına göre bu çarpma sırasında yer altında saklanmış halde bekleyen yılan türleri bundan etkilenmeyerek günümüze kadar varlıklarını sürdürmeye devam ettiler. Ancak bir diğer ilginç tarafı da, bu yılanlar besin kaynakları 0'a inmiş olmasına rağmen günümüze kadar hayatta kalmayı başarabildiler. Çünkü göktaşının çarpması sonucu canlıların çok büyük bir bölümü öldüğü için besin zinciri de yok olmuş oldu. Besin zincirinin yok olmuş olmasına rağmen bu yılanlar çarpmanın etkisinden sonra farklı kıtalara yayıldılar ve varlıklarını sürdürdüler. Gidemedikleri tek kıta da Antarktika oldu.

Ayrıca Nature Communications dergisinde yayınlanan araştırmaya göre, bugün varlığını sürdüren yılanların hepsinin göktaşının düştüğü zamandaki ataları ile aynı olduğu saptandı. Gerçekten çok ilginç bir durum bu bana göre. Göktaşı çarpmasına rağmen yer altını hiçbir şekilde etkilememesi ve yılanların kaç milyon yıl boyunca hiçbir şey olmamış gibi yaşayabilmesi doğanın ne kadar ilginç bir ortam olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor.

Kaynak: https://www.bbc.com/turkce/haberler-dunya-58567003