Merhaba arkadaşlar, uzun zamandır içimde tuttuğum bu durumu, şartlar da el verdiği için burayla da paylaşmak istiyorum. Günümüzde maalesef, kendi kendime "okyanus piyasası" olarak adlandırdığım, büyük balığın küçük balığı kılçıklarına kadar kemirdiği, hatta bırakın büyük balığı, böceklerden tutun balıkçılara kadar hepsinin küçük balığa hücum ettiği bir zamanda, görüyorum ki , ne yazık ki 'bitcointalk' platformu da merit sistemi sayesinde böyle bir duruma düşmüş.
Baktığımız zaman bugün ülkemizde de durum tamamen bu şekilde. Bu konu aslında hiç tanımadığım insanlara bir iç dökme mesajıdır, biriktirdiklerimin dışa yansımasıdır, önyargılardan, şartlanmalardan ve taraf tutmaktan artık bırakın konuşmayı günlük muhabbet bile edilemeyen çevreden dolayı bunalıp, yükünü taşıyamayan buluttan kurtulup ivmeyle yere kavuşmak isteyen yağmur gibi, bardaktan boşalırcasına yağma mesajıdır. Bu yağmur doğrudan şehrin kanalizasyonlarında kaybolup denizlere ve oradan da büyük okyanuslara da karışabilir, yeni filizlere kan da olabilir. Bu cümleden sonra eminim mırıldananlar olacaktır, cevap vereyim; Kendimi birşey sanmayı bırakın, çok cahilimdir. Fakat en azından cahilliğimin farkındayım. Ekonomist değilim, piyasaları yorumlayıp analiz yapamam, siyasetçi değilim, partilerin tüzüklerini inceleyip yorumlayamam, hükümetin iç işleri ve dışişleri politikalarını eleştiremem, aktivist değilim, sürekli eleştirisel eylemlere/topluluklara katılamam, sağlıkçı değilim, sporcu değilim, ... değilim, değilim değilim. Evet! Gördüğünüz gibi hiçbir şey değilim, fakat insanım insan! Vatandaşım ben! Evet kahve köşelerinde vatan kurtaranlardan değilim belki, sürekli eleştiren biri değilim belki, ekonomist değilim evet fakat ben de paramla al sat yapıyorum, siyasetçi değilim evet fakat ben de devletimin, vatanımın ve milletimin bekasını en az televizyonda şov yapanlar kadar düşünüyorum, evet aktivist değilim ama haksızın karşısında bağırıp haklının yanında durmayı bende biliyorum. Ben belki hiçbirşeyim fakat olduğumu bildiğim birşey var, o da ben bir gözlemciyim.
Öyle bir durumdayız ki, sözüm meclisten dışarı, bukalemun gibi elimize ne tutuşturuluyorsa onla alakalı bir sıfata bürünüyoruz. Elimize mikrofon verseniz muhabir, yorumcu, top verseniz futbolcu, kalem verseniz yetkili, klavye verseniz uzman, tahta kalemi verseniz eğitmen, bayrak verseniz aktivist, hesap makinesi ekonomist, cetvel mühendis diye uzar gider bu. Neden mi ? Çünkü büyük balık küçük balığı yer! Evet, ne alaka gibi duruyor fakat maalesef şuan işini iyi yapan değil, işini yaptırabilen büyük balık... Maalesef şuan hiyerarşik bir yaşam stili mevcut tüm çalışma alanlarımızda. Çok iyi çalışan müdür olmuyor fakat müdür nedense hep çok iyi çalışmış(!) oluyor. Peki çok iyi çalışanlar müdür olmuyorsa, bu müdürler nerede çalışıyor ?! Çok kısa ve basit bir şekilde özetlemek istedim durumu. Anlatmak istediklerimi anlatamıyor ve kopuk kopuk bir metin yazmış gibi hissediyorum fakat hafiflemem gerekiyor.
Zengin daha zengin fakir daha fakir... Her alanda görebiliriz bunu, şöyle bir dönüp çevremize bakalım, en son Sakıp Sabancı örneğini nerede duydunuz veya gördünüz ? Limon satarak zengin olan son işadamımız kim acaba ? Mandalinacı şarkıcı hariç pazardan çıkan ve kitlelere hitap edebilen son vatandaşımız kim acaba ? Ben örnek veremiyorum, siz verebilir misiniz ? Belki verirsiniz, belki şansıyla birlikte Allah'ın da yürü ya kulum dediği nadir bir kaç isim vardır fakat büyük balığın elini öpmeden büyük balık olabilen var mı? Okyanusun kurallarına göre değil de kendi kurallarını okyanusa uyarlayan bir habitatın dışında yaşayan var mı? Bir işi yapmak için devletin kurumlarından prosedürlere uygun gerekli izinleri almak için koşturmak yerine kalemi kuvvetli bir büyük balık aramaya gitmeyen var mı ?! Neden ? Çünkü o balığa yem olmamak için, onun reflekslerine kurban olmamak için ya etrafında dolaşmayacaksın, ya da karnını sürekli tok tutacaksın. Aksi durumda, elveda... Şu söylediklerimi herkes kendi iş hayatı ve çevresi için düşünsün lütfen, neden biz işimizi yapmak yerine yaptırmak için çabalıyoruz ? Neden zengin daha zengin, fakir daha da fakir oluyor ? Enflasyon, develüasyon, zam, vergi gibi şeyler söylemeyeceğim, benim anladığım dil onlar değil, benim anladığım dil neden çiftçimiz mahsülünü depoda tutar da işine geldiği zaman satar ki? Neden hayvan sahibi köylülerimiz mallarını ahırda tutup fırsat bekler ki ? Ticaret mi ki bu ? Sigara zammı açıklaması konuşulduğu dönemler eski fiyata aldığı karton karton sigaraları raflardan kaldırıp, zam geldikten sonra yeni fiyatıyla raflara koymak acaba ticaret midir ? Peki bunu yapan nedir ? Kimdir ? Küçük balığın büyük balık olma yolunda ki en büyük engel vicdan mıdır ? Az önce nedir, kimdir diye sorduğumuz şey aslında ölü olan vicdan mıdır ? Vicdanı öldürmeden büyük balık olabilir misin ? Peki vicdan nedir ? İnsanın içinde ki bir sesten ibaret bir sanı mı, yoksa inanan veya inanmayan, düşünen veya düşünmeyen her insanda olması gereken -ki aslında doğuştan her insanda olduğuna inandığım- bir duygu mudur ? Bence ise vicdan devletin en üst kurumu olmalıdır ! Adalette bundan sağlanır, doğrulukta, eşitlikte...
Velhasıl toparlamam gerekirse, ben ne büyük balığım ne küçük balığım, ne de balıkçıyım. Ben hani o tehlike anında şişen kirpiye benzeyen dikenli balık varya işte oyum. Ne balık yerim ne de balığa yemek olurum. Batarım. Emin olun ki vicdansız büyük balık olacağıma, vicdanlı batarım, daha iyi.
Okuyanlara saçmalamamı dinledikleri için teşekkürler,
Sağlıcakla.