Topic: Açlık Sınırının Altında Yaşayanlar - page 2. (Read 488 times)

Daha doğrusu açlık sınırının altında yaşamaya çalışanlar olmalı. Maalesef durum çok kötü. Temmuz ayında eğer yeniden seçilirse Reis asgari ücrete zam yapacakmış. Asgari ücretli belki sevinebilir ama asgari ücrete zam geldiği an daha da geriye gidiş oluyor. Çünkü epey de bir zam geliyor ve bu sefer bir önceki maaştan daha da geriye düşüyorsun. Yakın zamanda düzelmesi mümkün değil. Bunlar iyi günlerimiz gibi

Asgari ücretli çalışan herkes şuanda malesef ki açlık sınırının görünenin de kat be kat altında olduğunu düşünüyorum. Şuanda asgari ücretli bir insan geçimini sağlamakta zorlanırken sağlıklı bir şekilde beslenmekten tutun da giyim tarzına kadar her şeyde kısmak zorunda. Bu KKM olayı da bunun aslında hızlandırılmış hali de diyebiliriz. Yeni ekonomik sistemin ve ülkedeki faizin sürekli indirilmesinin hiç bir anlamı yokken bunda karar kılınıp böylesine saçma bir yol izlenmesinin tek izahı insanları fakirleştirmek olsa gerek. Aç olan bir insan doğru düzgün karar veremez ve bu sayede çok rahat bir şekilde bir sürü hata yapabilir.

Geçen birisi yorumlamıştı ''Onların Doları var ise Bizim de Allahımız var'' cümlesini adamın dediği  şimdi allah dolar karşısında yenik mi düştü diyordu ne kadar anlamlı bir söz ama anlayana işte.
Bizim milletimizin IQ seviyesi yerlerde olduğu için hiç bir şey sorgulamıyorlar taptıkları kişi ne derse doğruyu biliyodur hep arkasındayız diyorlar bu adamlara ne anlatabileceksin ki sen.
Şükretmek yeterli onlar için, çünkü biz hiç şükretmiyoruz ondan bunlar başımıza geliyor, daha da şükretmez isek Dolar 1000 TL olacak, az şükredin be abi

4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırının 30 bin lira olduğu ülkede herkes yoksul, üstelik ülkenin yarısı aç. Bu halde bile halinize şükredin diyen insanları görüyorum ya ağzına hızla vurmak geliyor içimden. 20 senede ülke başlangıçtan kötü hale geldi. Ekonomik kavramları bilmeden, oyunlarla büyüyen bizlerin yerine çocuklarımız enflasyon nedir, döviz nedir, yurtdışına nasıl giderim gibi şeyleri sorgular oldu. Artık çocuklara 50 kuruş verip bakkala gönderemiyorsunuz. Biz 50 kuruş ile okula gider simit alır, ayran alır, çay içer gelirdik. 50 kuruş değerliydi. Şimdi dön bak halimize ve o dönemi de yaşayan hükümet yanlıları bu zamanda haline şükret eskiden karne ileydi diyor. Eskiyi geç 10 sene önce de dolar şu ankinin 1/10 değerindeydi. Dolar 10 kat arttı. Bunu yapan kim deyince bağırıp çağırmaya başlıyorlar.

Günlük 20 liraya yol ücreti de kalmadı, kiralar o kadar yüksek ki insanlar işe gidil gelmek için 3 araç değiştiriyor günde 100 liranın üstünde yol parası veren arkadaşlarım var.
Öğlen yemeği olarak tavuk döner bile yesen 50 lira, hadi evden getirdim diyelim ekmek arasına kaşar koysan onun maliyeti olmuş 30 lira. İş hayatında yer alıp para kazanmaya çalışmak bile çok pahalı oldu.
Asgari ücretin bu kadar yüksek olup hiçbir alım gücü olmaması çok üzücü, herkes açlık sınırının altında yaşıyor neredeyse

Çoğunluğun alıştı(rıldı)ğı bir durum olduğundan artık kesinlikle eminim bu yaşananların. psikolojik rahatlık eşiğinin, zaruri temel gereksinimlerin asgari düzeyde sağlanabilirliğine paralel olması bunda en büyük etken, kiramı ödeyebiliyorum, faturalarımı ödeyebiliyorum, en azından aç kalmıyorum argümanlarına sahip olmak üzerinden hayatımızın sürüp gitmesi ile yetinme algısı ve yeteneğini kazanmaya zorluyor sistem bizi. devletin verdiği sosyal yardımlarla övünen de bir kesim var, bu kesime yönetenlerin başarısının ne kadar çok insana sosyal yardım verdiği ile değil, ne kadar az insan sosyal yardıma ihtiyaç duyduğuyla alakalı olduğunu anlatmaya çalışınca da vatan haini oluyorsun...

Bu hesaba göre geçinemiyorlar hocam, geçinmek için çabalamaya çalışıyorlar, asgari ücret 8500 lira yüksek gibi gösterene pazar ve market alışverişini göstermek lazım, daha dün 500 gram dil peyniri aldım söylemesi ayıp 100 lira, bir de bu ucuz olan yerden aldığım fiyattı,

Hocam size ve sizin gibilere allah kolaylık versin o zaman ne diyeyim valla ben bekarım ailemle yaşıyorum ama aldığım maaş, maaş günü gelmeden bitiyor anlamsızca.
Evlensem ayrı eve çıksam demekki hem eşim çalışacak hem ben anca geçinebiliriz, ömürlük diyete gireriz heralde

1-borcu borçla çeviriyorlar for example me
2-anadan atadan yardım geliyor ya da ev (kira ödemiyor, memleketten peynir çörek vs)
3-ek iş (kapıcılık ya da envai çeşit iş)
4-yemiyor içmiyor...

Geri kalan ile millet geçinebiliyor, benim anlamadığım nokta tam olarak bu, bunlar nasıl geçiniyorlar, ne yiyorlar ne içiyorlar, hadi sadece 20 lira yemeğe verdi diyelim, iş günleri gitsin ortalama 500 lira yol geriye 8000 kalıyor.
Sen burdan evin kirasını, elektrik, su, doğal gaz, telefon faturası, internet faturasını ödedikten sonra sana ne kalıyor, lan nasıl yaşıyor bu millet kalan paraya, allah rızası için birisi açıklasın.

Alım gücünün arttırılması bu ülkenin bir numaralı hedeflerinden birisi olmalı.Maaşların ve asgari ücretin miktarı önemli değil, önemli olan alım gücünüz ile neler alabildiğiniz.Bu konunun farkında olabilecek adaylarla devam etmek lazım siyasete.

Açlık sınırı söylenenin de altında.Bir çalışansanız işe gittiğinizde günlük 20 lira yola, 60 lira yemeğe en kötü ihtimalle 100 lira günde harcamanız olacak.Aldığınız 8500 liranın 3000 TL’si buraya gittikten sonra kalan ne işe yarar ki ?

Bununla birlikte hala asgari ücrete inanılmaz bir zam yapma yönünde vaat veren bir cumhurbaşkanı adayının haberini de okumuştum ve bu durum oldukça üzücü. Bazı insanların hala aynı yanlışları tekrar etmeyi amaçlamasını anlayamıyorum. O halde siz yönetime geldiğinizde ekonomi modelinde yine çok bir değişim olmayacak ve gitgide her şey daha da pahalı hale gelecek demektir.

Alım gücünün artırılmasını hedefleyen insanların sözlerine değer verebilirim sadece. Çünkü ülkenin ihtiyacı olan şey tam da bu şu an. Asgari ücretin artırılması uzun vadede alım gücünü daha da mahvediyor o yüzden alım gücünün artırılmasının hedeflendiği bir modeli umarım gelecekte görebiliriz.

Türkiye hem düşük faiz verip, böyle devam ederken aynı zamanda dolar bazında yüksek asgari ücret verebilecek bir ülke değil. Siyasi bir yorum olarak söylemiyorum. Ülkemizin kapasitesi belli. Eksi bilmem kaç milyar dolar hazinesi olan bir ülke bunu artıya döndürmek için bir şeylerden feragat etmek zorunda. Ya yatırımlar azalacak ya da alım gücü azalacak. Yatırımları azaltmaya kimsenin gönlü razı değil direkt seçim kaybı demek. O yüzden hayali/sanal refahla yaşayıp gidiyoruz. Sene başında demiştim bu asgari ücret bile fazla diye. Daha az olmalı diye. Kredi genişlemesi de durmalı elbette, borçlanma bu kadar ucuz olmazsa enflasyon soğur.

Derinleştikçe kendi kendini yok edecek sonunda infilak edecek gün geçtikçe daha da sert fiyat artışları görüyoruz gene de kendini sıfırlaması çok uzun sürer. Türkiye'de bir kaç çocuklu bir aileyseniz büyük şehirlerde 30-50bin TL bile geçinmenize yetmeyebilir. Emekle geçinmenin dışında bir şeylere sahip olmak hayal oldu artık hayal kurmak bile güçleşiyor gün geçtikçe.

Hocam her satırın altına imza atarım kesinlikle, psikolojik olarak yıldan yıla insanların yoksulluğa planlı bir şekilde alıştırıldığına inanmaya başladım artık ben. Kiranı ödeyebiliyor musun, faturalarını ödeyebiliyor musun, diğer temel ihtiyaçlarını asgari düzeyde de giderebiliyor musun, bunlar tamam veya tamama yakınsa çok şükürcüler hemen devreye giriyor. sokak röportajlarında  "ne olacaaaamış sucuh da yimeyiver", "biz çok kuyruk gördük şükür bugünümüze", " suyunu da evde iç çık" gibi saçma sapan argümanlar ile resmen insanları çileden çıkaran açıklamalarıyla ufkumuzu aydınlatan  dayılar teyzeler var oldukça da sorunlar pek çözüleceğe benzemiyor. İnsanların önünde belki de Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimi var, ben sonuçtan pek emin değilim ama umarım yanılırım, aksi halde memlekete bir darphane daha gerekecek para basımını arttırmak için... 

Asgari ücretle çalışan nüfus yoğunluğunu da düşünürsek modern kölelik diye bile diyemiyorum en azından kölelerin yemekleri istedikleri gibi oluyordur herhalde. Kölelikten beter bir ekonomik duruma sahip bir  millet oluşturuldu. Bir yanda zenginlerin arttığı, bir yanda açlık sınırının altında yaşayanların da arttığı bir sistem var. Her iki düzende de kazanan zenginler oluyor. Az para verip “Şükret” derken kendisi kana susamış gibi fiyatlara zam yapıyor.

Para basmak zaten tamamen farklı bir seviyeyi gösteriyor. Şu anda o kadar para basılıyor ki darphanenin bastığı metal paraların ağırlıkları bile %30 düşürülmüş durumda. Kendi paralarımızın değerine inanmadığımız için standart ölçüde 1 lira bile bulamıyoruz. Tedavüldeki farklı ağırlıklara sahip paraların ne gibi sorun yaratabilecek potansiyele sahip olduğu ise şimdilik muamma. Ben kağıt olarak basacaklarını düşünüyordum artık herhalde metalden daha az maliyetli olur.

Asgari ücretin 8506 TL olduğu ülkede etin kilogramı 300 TL, market kalitesinde içeriği denetlenmemiş kaşar peynirinin kilogramı 250 TL. Bir ay boyunca çalışıp tüm paranızla sadece 28kg et yada 34 kg peynir alabiliyorsanız, ortalama bir cep telefonu satın alabilmek için hiç harçama yapmadan 2 ay, günlük kullanım amaçlı bilgisayar satın almak için 4 ay çalışmanız gerekiyorsa birileri sizin yerinize sizin emeğinizin karşılığını yiyor demektir.

Türkiye'de insanca yaşamak için 30.000 TL - 50.000 TL altı kazanmıyor olmanız gerekli. İnsanca yaşam kavramının içine yurt dışı gezileri gibi maalesef bizim ülkemiz için artık lüks olan şeyleri katmıyorum bile.

Birileri sürekli para basarak, limitsiz para basmanın tam karşılığını canlı olarak yaşıyoruz, basılan para miktarının çok daha altında maaşlara zam yaptığı sürece alım gücü düşmeye devam edecek. Durumun vehametini anlatabilmek için geçen hafta çıkan haberlere bakmak yeterli. Dolar borç alabilmek için %9'dan fazla faiz ödemek zorundaysanız bu sizin borçalarınızı ödeyeceğinize dair ciddi şüphelerin olduğunu gösterir.

Delik gittikçe daha büyüyor. Delik büyüdükçe yama yapabilmek için daha çok para basılıyor ve delik en çok para basılmasından besleniyor. Kendinizi yok edecek canavarı kendi evinizde beslemekle eşdeğer ekonomide gördüklerimiz.

Hocam doğrudur. Bugün markete gittim 3 farklı marketten basit 3/4 parça eşyalar aldım 900 lira ödedim. Bayram yakın 200 gram çikolata 65 lira olmuş kilosu 300 liradan fazla yapıyor. Gel de açlığın sınırında yaşama. İnsanlar artık mecburen işe yemek götürüyor. Cepten kısabileceği kadar kısıyor.

Bu gidişle bundan sonra artık açlık sınırını yakalayabileceğimizi düşünmüyorum asgari ücret ile, hep altta kalacak gibi duruyor asgari ücretin.
Hem ben güncel açlık sınırının daha fazla olduğunu düşünüyorum, her şeye hala zam geliyor, temmuzda asgari ücrete zam yapılacak ama yine her şeye zam yapılacak, böyle bir çözüm yok.
Yeni hükümet gelirse ve mecliste çoğunluğu sağlarsa bir umut belki bir şeyler değişebilir ondan bile kesin emin değilim artık.

Açlık sınırının altında yaşayan herkese Allah kolaylık versin. Çok büyük bir kesim sosyal yardımlarla ayakta duruyor sadaka kültürü egemen hale geldi.
Ben ekonomistim diyen diplomasızlar ekonomiyi böyle batırınca sonucuna en çok ona oy veren alt kesim katlanıyor. İşin ironik kısmı bu ama daha acı olansa hiçbir sosyal yardım almayan asgari ücretli kesimin gittikçe fakirleşiyor olması. Enflasyon arttıkça açlık ve yoksulluk sınırı da artıyor ama maaşlar daha az oranda artıyor ve aradaki fark grafikte görüldüğü gibi açılıyor. Bu ekonomi politikasından acilen geri dönülmesi lazım.