Hareket eden şeylerin dışında dijital konusunda sadece seslendirme sistemleri ve radyolar konusunda biraz eski kafalı takılıyorum. Seslendirme konusunda ayarladığım herşey dijitalde illa bir şekilde favori şeklinde kaydetmek lazım. Şimdi ben kullanabiliyorum ama bizim büyüklerimiz bu konuda ciddi sıkıntı çekiyorlar. Şu içinde buşunduğumuz dönemde dijital olmayan bişey kalmadı. Herşey menü içindeki bir sör durumu alıyor hemen. Gerçekten insan yaşlanınca tek tuş hayatı baya kolaylaştırıyor.
İyi de bu eski kafalılık değil, iyiden şaşmamak. Dünya her konuda gelişir, değişirken ses konusunda geçmişe geri dönüyor. Çünkü insan kulağı o kadar hassas ki dijital ses ile analog ses arasındaki "doğal olmayanlığı" fark ediyor, önce entegrelerden transistörlere geçiş başladı, o da yetmedi kullanımı 2000'li yıllarda terk edilip değerleri sonradan anlaşılan lambalı amfiler yeniden popüler oldu ve en az 60-70 yıllık teknolojiden bahsediyoruz, şu an az sayıda olmakla birlikte sırf ses sistemleri için lamba üreten modern fabrikalar var.
Plaklar bile yeniden mezardan çıktı ama onu saymıyorum çünkü yeni basılan plaklar da dijital, o biraz trend olayı yani.
Dijital ses dönüşüm konusunda pek çok codec üretildi. Hepsi de sıkıştırma türevli. Kısacası kulağın duymadığı alanların ve o andaki baz alınan frekans dışında olan seslerin örnekleme usülü ile kayıt yöntemine dayanıyor. Yani bit içinden bit seçiyorsunuz. Sonucunda hassas bir kulağınız var ise bunu farketmeniz mümkün. Lambalı amplifikatörler gerilim esaslı çalışır. Kazançları sonucunda üretilen yüksek ses iyonize haldeki gazdan geçer sonuç distorsiyonu azalmış gerçekten azalmış saf ses elde etmek için ideal ortam. Analog ses herzaman daha iyidir. Ama çok yer kaplar. Dizjital olarak çok fazla müzik dosyası saklayabilirsiniz. Analog olunca bir plak bir kaset gibi. Cd zaten dijital.
Zaten sonradan anlaşıldı ki beynimiz konusunda bu anlamda da bir şey bilmiyoruz, biyolojik verilere bakarak duyulmayacağı ya da önemsiz kabul edilen sesler, frekanslar çıkartıldığında beyin birader bunu çakmaz diye kabul edildi ama işler hiç de düşünüldüğü gibi olmadı. Meğer kendisi değilmiş gibi davransa da o ses bütünündeki tüm parçaların farkındaymış.
CDlerin yaygınlaştığı dönemi hatırlıyorum, ne kadar hoşumuza gitmişti, bir silindirde tüm albüm pırıl pırıl duruyor, çaldıkça bozulmuyor falan. Ama sonra o pırıl pırıllık fazla yapay gelmeye başladı, bir şeyler tatmin etmedi ve plağı geçtim, kasetleri bile özler oldum. Ben önceleri bunu biraz nostalji hissine ve müziği dinleme seremonisine özlem zannettim ama anladım ki tatmin olmayan beynimizmiş.