Türkiye batalı çok oldu. Liberal bir yönetim anlayışının bulunmadığı ülkelerde batış çok geç farkedilir. Bizim de durumumuz bu. Borç ödeme dengesi alt üst olmuş durumda. Ne devlet ne de şirketler borçlarını ödeyebilmek adına uygun faizli döviz bulamıyorlar hatta Avrupa, Japonya ve ABD piyasalarının tutumuna bakılırsa yüksek faizli kredi de bulmak mümkün olmayacak. Büyük bir daralma ülkeyi bekliyor. Büyük ihtimalle 94 yılında olduğu gibi olacak birçok şey.
Tamamen katıldım yorumlarınıza. 94 yılında yaşananları da açsaydınız faydalanırdık görüşlerinizden...
94 Kriziyle günümüzü karşılaştırırken Kriz öncesi, esnası ve sonrası benzerlikleri toplu olarak göz önüne aldım.
Öncelikle krizin sadece Türkiye içi durumla alakalı olmadığını küresel sistemdeki değişimlerden doğrudan etkilendiğini görmek gerekir. Krizin aslında başladığı 94 öncesi durum epey karmaşıktı. Türkiye içinde büyük bir gerilim vardı. Faili mechuller, silahlı çatışmalar, sivil kayıplar vs. Balkanlarda büyük bir katliam gerçekleşiyordu. Özal şüpheli bir şekilde ölmüştü. Bunlar işin siyasi sosyal boyutu. 1989 sonrası Özal'ın neo liberal politikalara Regan ve Thatcherin yönlendirmesiyle dahil olması sayesinde büyük bir kredi-nakit para akışı gerçekleşti. Türkiye hiç olmadığı kadar yabancı yatırımlara açıldı. Ancak bu girdiler ihracata yönelik yatırımlara değil de seçimlerde oy getireceği düşünülen alanlara, yolsuzluklara kurban edildi. Büyük özelleştirmeler başladı. Yabancı sermayenin olduğu yerde değişik manipülasyon hareketleri kaçınılmazdır. Bunları gözlemledik. Dış ticaret açığı ekonomik büyümeye paralel olarak arttı. Hükümetler faizi düşürmek için baskı uyguladı ve ekonomi politikaları siyasilerin günlük çıkarlarından bağımsızlaşamadı. Ayrıca ilk kez bu tarihlerde Asya piyasaları dünyada söz sahibi olmaya başlamıştı. Kabaca 94 krizi öncesi ve esnasında durum buydu.
Şimdi 2018 yılına geldiğimizde benzer durumları görebiliyoruz. Hem iç siyaset hem de dış siyasette batık bir haldeyiz. İç gerilimleri tırmandıran bir iktidar, ülkesinin yarısını hain ilan eden bir iktidar. Ortadoğuyu kavuran bir savaş silsilesi ve kargaşa. Bu siyasi ve sosyal benzerlikler. Ekonomik olarak Türkiye tarihinde en büyük kredi-yabancı yatırım girişinin olduğu dönem herhalde 2010-2014 yılları arası olmuştur. Bu girişler sayesinde yüksek büyüme oranları elde edildi. Ancak bu kredi ve nakit para ihracata yönelik yatırımlara değil de aslında pek de ihtiyaç duyulmayan ve savurganlık olarak adlandırılabilecek 3. havaalanı, köprüler, kaçak saray, doğa katleden HES vs gibi beton ve yandaş zenginleştirme projelerine, savaş ekonomisine ayrılınca geri ödemeler için olumsuz bir ekonomik yapı ortaya çıktı. Aynı 94 öncesi gibi para politikaları siyasilerin baskısı altında belirleniyordu. Erdoğanın faizlerle ilgili söylemlerine bakınız mesela. Yine aynı şekilde büyük özeleştirmelere rağmen yüksek cari açıklar veriliyordu. Dolayısıyla uluslararası piyasalarda ortaya çıkan ilk güvensizlik atmosferinde bizim gibi dışa bağımlı ülkelerde büyük daralmaların meydana çıkması kaçınılmaz oluyor.
Kriz yönetimi de benzer. Nasıl ki 5 nisan tedbirlerine 94te piyasalar olumsuz tepki verdiyse, Erdoğanın geçe günkü saçma açıklamaları ve 100 günlük aptal ekonomi planı ve en son Albayrakın saatlerce konuşup hiçbir şey söylememesine piyasalar sert tepki gösterdi. İnsanlar az da olsa birikimlerinin yok olmaması için döviz alımına yönelmeye devam etti, daha da kötüsü Türkiyeye şuanki faizlerle döviz girişi imkansız hale geldi.
Peki ne olacak. Aslında herkes ne olacağını biliyor. Tüm ülke büyük oranlarda fakirleşecek. 2017e göre Dolar bazında en az %50 fakirleşeceğimizi öngörebiliriz. Büyük projelerin sonu geldi artık kendi yağında kavrulacak herkes bu da işsizliğin büyük oranlarda artışı demek. İşsizlik oranları resmi %10 gayri resmi %20 oranlarda kalamaz. Bence en az ikiye katlanacak. Muazzam miktarlarda sermaye çıkışı olacak. Büyük şirketler ya iflasa ya da daralmaya mecbur kalacak. Dikkat ederseniz büyük iş adamları ne var ne yok satmaya başladı. Yeni yatırımların gelmesini geçtim, yabancı yatırımcılar da ülkeyi terk edecek. İhracatçılarımız dahi zorlanacak. TLnin değersizleşmesi ile Trumpun vergi artırımı tweetini göz önüne alın. Hiper enflasyon da kaçınılmaz görüyor. Zaten bu yıl için %20 enflasyon beklentisi vardı piyasalardı bunu da 2 ile çarpın. Faizler ciddi oranda yükseltilmediği sürece bu sıkıntılar artarak devam edecek. Ki bu da çare değil. Türkiyeye olan güvensizliğin temelinde şurası açık ki tek adam yönetimine olan güvensizlik yatıyor. Erdoğan hakkında para piyasaları hiç de olumlu düşünmüyor. İstikrarsızlığın, düzensizliğin, güvensizliğin kaynağı olarak bu tek adam yönetimi görülüyor. Dolayısıyla sanıyorum faiz artırımı vs de etki etmeyecek. 94 krizinden çıkmak 3 yılını aldı bu ülkenin. Bu büyük daralma ya da krizden çıkış ise sanıyorum daha uzun sürecek.