Eksi sozlukten alinti: https://eksisozluk.com/entry/64151784ekonomik kriz daima bankacılık krizidir.
küçük esnaf her zaman batabilir. ama makro anlamda ülkeyi sallayan bankaların devrilmesidir. 2000 krizinde 80 küsur bankanın neredeyse 60'nın anası ağladı.
bankalar aslında esnaf gibidirler, onlar da yurt dışından borçlanırlar ve uygun maliyetle aldıkları parayı içeriye satıp aradaki farktan kazanırlar. yurt dışından kredi alırken doğal olarak yabancı para borçlanırlar ve bu borç öyle üç beş lira değil, milyar dolarlık sendikasyonlardır.
şimdi dolar 2 tl iken bir bankanın yurt dışı kredi borcu 1 milyar dolar olsun. kur 4 olursa, yani iki katına çıkarsa bankanın yurt dışı borcu (faiz hariç), bunu aldığı ana göre tam iki katına çıkmış ve 2 milyar dolar olmuştur.
açık pozisyon riski denilen bu hikaye herhalde sözlükte de defa defa anlatılmıştır.
dolar on yıl sabit giderken bankalar, içeriye verdikleri krediden iyi kazanırlar. zira kobinin ödediği faiz bankanın kredi kuruluşlarına ödediklerinden çok fazladır. yani atıyorum, içerideki kobiden yıllık % 20 kazanır, dış piyasaya % 5 verir eh kur yıllık % 3 artarsa banka bu farktan yüksek kar elde eder.
gelecek kriz ve geçmişteki tüm krizler, bu mekanizmanın terse dönmesinden ve dominoyu başlatmasıdır.
garanti bankası mesela kur yüzde elli artarsa yurt dışına yıllık yüzde beş planladığı maliyet yüzünden batma riskine gelir. bunu kapatmak için piyasadan para toplaması lazım olur. yani kendi dış borç maliyetini, kredi verdiği kobiye yansıtır. kobinin kredisi yıllık yüzde on ise bir gecede bunu yirmiye çeker.
kobi ne yapacak? o da haciz gelmesin diye piyasadaki alacaklarını ertelemeye başlar ve sadece bankaya çalışır. önce maaşları geciktirir. ardından sgk primlerini, vergiyi, muhtasarı sallamaya başlar.
vergiler sallanınca artık devlet de zorlanmaya başlamış ve bütçe açığına girmiştir. o da tekel nitelikli herşeye (benzin, cigara, köprü geçiş ücreti) basar zammı.
bu arada zavallı kobi ham maddeyi dolar üzerinden almakta ama ürettiği pet şişeyi tl satmaktadır. mecbur zam yapacaktır. ama yapamaz zira talep daralmıştır ve sipariş iptalleri gelmektedir.
kobi batar, bankanın elinde de kimseye satamayacağı boktan makina parkı kalır.
bu arada bankanın yurt dışı riski kuzu gibi durmaktadır. o da beyaz yakalıları çıkarmaya başlar.
beyaz yakalı migrosu keser, gündelikçiyi kovar, çocuğu özelden alıp mahalle mektebine gönderme planlarına koyulur, barı, restoranı, bahşişi, seyahati unutur.
çok özetle:
sadece bankaları gözleyin.
reis dediğiniz kişi bunları ne sıklıkta toplayıp fırça atıyor. bu ilk kriter. krizin dayandığını gösterir.
banka müdürleri bu talebe yani kredi faizlerini arttırmayın taleplerine ne zaman isyan ediyor. bu ikinci kriter. çünkü ekonomi matematiktir, fırça ile yalamalıkla tadil olmaz. bilanço patlıyorsa söz dinlenmez.
yabancı bankalar ne zaman çekiliyorlar ? çünkü merkez bankası memzuç listlerini yani piyasa borç kapasitesini görme durumları ve dahası manevra kabiliyetleri var. türk bankası piyasadan çekilemez, yabancı kaçabilir.
son kriter: basında "panik yapmayın, bankalardan paranızı çekmeyin" yazılarının girmesi. bizde tüm basın banka sahipleri ile iç içe olduğundan, bu propaganda başladığında zemberek artık boşalmış demektir.
tabii bu durumda hiç sektirmeyin, hemen gidip paranızı çekin. sonra meraklıysanız pringles'i alıp iktidarın üç gecede nasıl değiştiğini seyredebilirsiniz.
ve bence: henüz birbuçukuncu kriterdeyiz.