Para mutluluğu satın almaz ancak mutlu olabileceğiniz zamanı alır. Bu hayatta herkes hayalleri ve istekleri doğrultusunda belirli bir miktarda kazanca sahip olmak zorunda ve bunun içinde çalışması gerekiyor tabi babadan dededen zengin değilse. Asgari ücretle çalışan bir insan giderde 1 ayın 10-15 gününü evin kirasına 2 gününü elektrik faturasına 6-7 gününü doğalgaza 1 gününü suya harcarsa ve 5 gününü de mutfak için harcarsa zaten kafadan 25-30 gün borçlara çalışıyordur. Bunun görünmez giderleri de eklediğinde elinde avucunda birşey kalmıyor. Kredi kartına habire giriyor ve bir taraftanda borç batağına saplanıyor. Hanımı evde yağ diyor tuz diyor adamın gönlü cız ediyor. Hadi bu hesaba ekle ekleyebiliyorsan 3 çocuğu(!)
https://www.yenisafak.com/ekonomi/sigortali-calisan-sayisi-zirvede-3724014 2 aralıkta yayınlanan habere göre 24 milyona yakın sigortalı çalışan var. Hiç kuşkusuz asgari ücretle çalışan birey sayısı bu sayının %50'sine yakın 12 milyon kişi de. Bu sayıyı 3 le çarpalım bu kişilerin ailelerinin tek çocuklu olduğunu varsayarak ( Yine optimist yaklaşıyorum 3 çocuk olarak hesaplamıyorum
) etti mi 36 milyon. Tüik ocak ayında %11.2 işsizlik oranı vermişti. 80 milyondan %10 olarak hesaplayalım matematiği kolay olsun. Oradan da bi 8 milyon eklemenizi isteyeceğim. etti mi size 44 milyon kişi. Bu ülkenin yarısı asgari ücretle hayata tutunmaya çalışıyor Hayata tutunmaya çalışanın bu hayattan keyif alması mümkün mü
Şimdi birde gelirlerinin asgari ücretin üzerinde olanlara bakalım. O kadar sene okul okumuşlar kıçlarını yırtmışlara bakalım. Adam 7 yaşından en kötü 22 yaşına kadar 16 sene sıralarda dirsek cürütüyor aldığı maaş 6bin tl 450 dolar yapıyor. Ki top topu 450 dolar aylık kazanmak için gençliğinden feragat ediyor. Her ay bu 450 doların 50 dolarını köşeye atsa 600 dolarla en fazla 4 yıldızlı bir otelde bir hafta tatil yapabilir. Onda da bir yılın stresini atamaz. Sinemaya gitse, bir tiyatroya gitse veya kitap alsa ki bunlarda sosyalleşmeden sayılmaz yine ucu ucuna gidecek.
Liseden sonra okumamış sanayiye veya herhangi bir iş koluna atılmış kimselere bakalım. Onlarda çok nadir kendini geliştirmiş onun dışındaki de sabah dükkanı git aç akşam kapat. Kepenk açmasa bile eksiye giriyor habire. O bile kılı kırk yarıyor ki eksiye girmesin dertler kafasını şişirmesin. Yok yani hayata tutunmak için çabalamayan bir kimse.
Misal ben öğrenciyim ve şuanda ekstra kovalamalar yapıyorum buradaki fırsatlar dışında ama gerçektende her geçen sene durum kötüye gidiyor. Bundan 3-4 sene önce yazın biriktirdiğim para ile okul dönemini rahat çıkartırken şuanda şubat ayı ve birşeyler biriktirmem lazım diyorum bu dönemi kapatabilmek için.
Bu ülkede yandaş olmadıkça insana huzur yok gibi duruyor ne yazık ki!!!
Söylesenize yaşamak için çabalarken bu hayattan nasıl tat alabiliriz? Verdiğin emeğin değerini alamadıkça yaptığın iş zulüm olarak gelmez mi? Bugün amerikadaki birisi bir gün çalışıp 4-5 günlük masrafını çıkartabilliyorken bu ülkede 1 günlük çalışmayla ucu ucuna kısarak 1 günü çıkartmak koyuyor be insana. Fazla birşey istemiyoruz emeğimizin değersizleştirilmesine dur densin istiyoruz. Diğer ülkelerdeki yaşıtlarımıza çok normal gelen şeylerin bizlere lüks sayılmamasını istiyoruz. Bizde emeğimizle hakettiklerimizi almak istiyoruz.
Belki o zaman uzun zamandır unuttuğumuz hayattan tat almayı tekrardan hatırlarız.