Pages:
Author

Topic: Türkiye & Dünya Ekonomisine Bir Bakış/2017-2018 (Analiz) - page 2. (Read 323 times)

full member
Activity: 411
Merit: 134
Güzel bir dünya ekonomisi ve ülkemiz ile açıklayıcı reel bir çalışma olmuş ,fakat her ne olursa olsun kişisel ekonomik uygulamalar ve bu konuda milletimizin bilinçlendirilmesi ve ekonomik eğitimin orta okul düzeyinde öğretilmeye başlanması  gerekiyor.

Teşekkürler.Elimiz,dilimiz döndüğünce.. Dediklerinize harfiyen katılıyorum.Bu iş en başta eğitimle çözülecek.Yapısal reformlar gerekli.
newbie
Activity: 224
Merit: 0
büyüme oranları her zaman gerçeği yansıtmıyor.borçla büyümenin borçla devam etmemesi gerekiyor.alınan borç ile yapılan yatırımın borcunu ödemesi gerekiyor.tekrar borç alındığı zaman yapılan işin iyi olmadığı ama büyümeye yansıdığı görülüyor.bu da bir nevi batış demek.
full member
Activity: 616
Merit: 100
Bu saatten sonra ülkede ne düzen ne ekonomi kalır gibi geliyor geleceğe dönük hiç umudum yok, bunu sadece şu anki yönetime bağlı olarak söylemiyorum; ülkemiz ne yazık ki geçmişten ders çıkarmıyor ve aynı hataları tekrar ediyor.
newbie
Activity: 56
Merit: 0
Televizyonda vay efendim böyle büyüdük yok efendim şöyle büyüdük deniyor. Lakin rakamlar ve grafik ortada. Öncelikle haklımızın, vetandaşımızın ve gençlerimizin bilinçlendirilmesi. Buna orantılı eğitimde kalite süreci devreye girmeli. İnsanların neyi nasıl yapacağı öğretilmesi yerine neye uygun olduklarına karar verilmeli, cevherler keşfedilmeli.
Vaktiniz varsa Yeni MEB geçmiş tweetlerini okumanızı rica edeceğim, bakış açışı hoş ve eğitim sistemi için güzel adımlar atılacak gibi hissediliyor.
http://www.mynet.com/haber/guncel/yeni-milli-egitim-bakani-ziya-selcuk-un-dikkat-ceken-sosyal-medya-paylasimlari-4255914-1
Saygılar
jr. member
Activity: 364
Merit: 1
Güzel bir dünya ekonomisi ve ülkemiz ile açıklayıcı reel bir çalışma olmuş ,fakat her ne olursa olsun kişisel ekonomik uygulamalar ve bu konuda milletimizin bilinçlendirilmesi ve ekonomik eğitimin orta okul düzeyinde öğretilmeye başlanması  gerekiyor.
jr. member
Activity: 168
Merit: 1
Betona gömülen ekonomi bir yerden patlayacak ve patladığı zaman da bizi iyi günler beklemiyor, yaptığımız işi bile tam yapamıyoruz; en basitinden dün Tekirdağ Çorlu'da gerçekleşen kazada bir çok vatandaşımızı kaybettik, Allah ailelerine sabır ve metanet versin. Bu acıyı yaşamayan bilemiyor ne yazık ki... Söylenilenler hava şartları ama büyük olasılıkla altyapıyla alakalı bir problem neticesinde böyle elim bir kaza gerçekleşmiş.
legendary
Activity: 1050
Merit: 1000
Türkiye ekonomik anlamda çok geri durumda dünya ülkelerine kıyasla. Ekonomimiz üretimin ve dışa satımın olmadığı kesat bir döngüde. Halktan alınan vergilerin, Yapılan zamların ve artan harçlarla dönen bir durumda. Dünya ekonomik olarak bizden çok daha iyi durumda. Örneğin Avrupa çok rahat. Birliğe dahil ve ekonomisi kötü olan ülkelere de yardım yapıp durumlarını düzeltiyorlar.
jr. member
Activity: 126
Merit: 1
Güzel bir çalışma olmuş teşekkürler. Verdiğiniz örneği çok beğendim tam da ülkemizi anlatıyor tamamiyle katılıyorum. Şimdi bir liralık adamız sağdan soldan borç arıyoruz
legendary
Activity: 3248
Merit: 1531
Değerli konu takipçileri,
benim tepkim tribünlere oynayan titivitır dayılarına. Uygulamanın külliyen yanlış olduğunu bende biliyorum.
İnşaat sektörüne para pompalamak yerine katma değeri yüksek ar-ge projelerine destek verilmesi gerektiğinin farkındayım.

Ancak sizlerin anlamak istemediğiniz bir nokta var. Bir örnek ile açıklayayım,
Ülkemiz Bor madenleri açısından zengin kaynaklara sahip ama maalesef bu boru işleyecek teknolojimiz yok ve bu teknolojiyi ithal edemiyoruz.
Tek çare bu yönde Türkiye'de yapılan ar-ge çalışmalarını desteklemek. Ama unutmayın ki teknoloji geliştirme işi zaman isteyen bir iştir.
9 kadını bir odaya koyup 1 ayda çocuk yapamazsınız. Bilimsel gelişme zamana ihtiyaç duyan bir mekanizmadır.
Bu noktada sorum şu : Teknolojiyi geliştirecek insan kaynağımız ve paramız var diyelim, bu teknoloji gelişene kadar geçecek sürede ne bok yiyeceğiz?

Yani teknoloji geliştirip katma değerli ürünler üretene kadar ne yapacağız? Ülkenin bu bekleme dönemini bekleyecek sabrı var mı?

Bu noktada benim aklıma gelen tek çözüm yazılım üretimidir. Yani oturup yeni bir programlama dili üretmek yerine, mevcut programlama dilleri ile sektörlerin ihtiyacı olan yazılımları dünya standartlarında üreterek dünya çapında pazarlamak gibi bir yaklaşımımız olmalı.

Tüm ülkeler Dış borç ile büyümeye çalışıyor. Her ülkenin dış borcu vardır. Burda önemli olan dış borcunuzu ödeme daha doğrusu maliyetini düşürerek öteleyebilme  kabiliyetinizin olup olmamasıdır.
Dünyanın en büyük ekonomisi ABD aynı zamanda en büyük dış borca sahip ülkesidir. Bunu Japonya takip etmektedir.

Son olarak bu gün itibariyle Dünya da 10.000 blok zinciri geliştiricisi yok. Smiley Türkiye'de tek tek saysan 1 düzüne blok zinciri geliştiricisi yok.
ama kriptoloji konusunda ciddi bilimsel çalışmaları olan bölümlerimiz var.

Özetle aslında siz ali veli diyorsunuz ben veli ali diyorum Smiley aynı şeyleri söylüyoruz.
legendary
Activity: 1540
Merit: 1016
İnşaat ile büyüme ancak belli bir zümrenin cebini doldurmaktan başka bir işe yaramıyor. Yapılan evlerde kutu gibi, yeşilin olmadığı, ve kalitesiz olduğu için 20 yıl içinde eskiyen beton hurdalardan başka bir şey değil.
full member
Activity: 411
Merit: 134
Birincisi sn. @mhanbostanci, başka bir başlıkta verdiğiniz bu cevabın burayla ne alakası var onu anlayamadım.Fakat yine de yorumunuz için teşekkür ederim.

İkincisi "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" diyerek savunduğunuz tezinize karşı ilgili konu başlığında gereken cevabı vermiştim gerçi.O cevabı burada da paylaşayım konu havada kalmasın.Buyrunuz:

Hocam siz yine bu konuda "bu hıyarlar" dediklerinizi savunmaya devam etmekte özgürsünüz fakat ekonomik tablo ortadadır ki bu noktada (herkesi tenzih ederek) mevcut ekonomik durumu kimileri eleştirmekten kaçınabilir ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayacağımız gerçeği açık ve nettir.

Keza "büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde" söyleminde bulunarak savunduğunuz bu inşaat sektörü maalesef yaşanacak büyük krizin de en öncü sektörü olacaktır kanısındayım ve ben size bu konuda kesinlikle katılmıyorum, katılamıyorum.2008'de dünya çapında yaşanan mortage krizi -ki balance payment crisis diye geçer.Lehmann Brothers adlı bankanın verdiği borç kredilerinin ödenmemesi ve hükümetin buna göz yumması suretiyle krizin fitili ateşlenmişti..Neyse ileride bununla detaylı bir yazı yazıp paylaşırız- ve ardından Avrupa'da İspanya ve İrlanda'da yaşanan mortgage virali emlak krizleri de bir bakıma son zamanlarda ekonomimizin ısınmasına örnek teşkil etmektedir.Yani gidişat aynıdır ve yolun sonu bellidir.

Daha öz ve anlaşılır bir ifadeyle...Bir ülkeyi inşaat sektörü,türizm vb. türev sektörler değil, dünyadaki örneklerine de baktığınız zaman,genel itibariyle emek yoğun yerine,sermaye yoğun  (katma değeri yüksek) ürünlerin üretildiği bir sanayi ekonomisi kalkındırır.(Tarımla kalkınan ülke sayısı bir elin beş parmağını geçmez;Kanada,Avusturya,Hollanda gibi ki Hollanda malum Konya ovasından hallice birazcık büyük bir ülke fakat bütün müslüman ülkelerden daha fazla tarımsal ürün üretiyor ve daha fazla katma değer yaratıyor.)

Tarım ve sanayi demişken...Mesela Türkiye dünya fındık üretiminin %70'ni gerçekleştirmekte,kayısı üretimininse %60 bizde.Fakat yurtdışından ithal ettiğiniz son model lüks bir araba için 10 kamyon fındık, bir yolcu uçağı içinse 700 tır kayısı satmanız lazım ki toplam kuru kayısı ihracatımızla sadece 7 adet boeing 747 tipi uçak alabiliyoruz.Kaldı ki inşaat sektörünü öncü sektör olarak baz alır,ona göre yol haritası çizer ve yine ona göre iktisadi politikalar uygulamaya kalkarsanız bu gün ki tablo ile karşı karşıya kalırsınız.(Kaldı ki şunu da belirtemekte fayda var; öncü sektörün inşaat olduğu bir ekonomik model ile kalkınmış müreffeh bir toplum/ülke örneği henüz insanlık tarihinde görülmemiştir.)

Bunun birlikte nitelikli beşeri(insan) sermaye de çok hatta bence en önemli unsurdur ki bu da malum eğitim seviyesiyle alakalıdır; bir başka deyişle sizin dünyadaki öncü sektörlerde,global markalarda istihdam edilmek üzere ne kadar mühendis,doktor,tekniker;yani o ilgili alanda yetiştirdiğiniz uzman sayısıyla yakından alakalıdır, milyonlarca üniversite mezunu işsiz gençle değil.

Neyse fazla uzatmadan...Konuyla alakalı bir başka inceleme yazım mevcut.Buyrunuz:

https://bitcointalk.org/index.php?topic=4576653.new#new







Bu hususta Özgür Demirtaş hocamın bir twitini paylaşmak istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

bende bu paylaşıma cevaben bir başka konuda yazdığım cevabımı paylaşma gereği duydum.

Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.
legendary
Activity: 3248
Merit: 1531

Bu hususta Özgür Demirtaş hocamın bir twitini paylaşmak istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

bende bu paylaşıma cevaben bir başka konuda yazdığım cevabımı paylaşma gereği duydum.

Gün gelip bu hıyarları savunacağım aklıma gelmezdi ama,

ben bu konuda yazılanlara katılmıyorum. İnşaat sektörü Türkiye'de her zaman lokomotif sektör olmuştur. sen o 600 lirayı betona yatırmadın aslında. İnşaat sektörüne harcadın, bunun içinde çimento fabrikaları, demir fabrikaları, işçiler, müteahhitler, bu sektöre hizmet ve malzeme veren yan sektörler hepsine para pompalamış oldun.

Dolayısı ile kağıt hesabında sen 1 liralık adam olmuş olabilirsin ama aslında 600 liralık hayat verdin ekonomiye.  Üstelik bu sirkülasyon sırasında dolaylı vergiler ile o 600 liranın %20 sini geri topladın vatandaştan.

Kamu ekonomisi bakkal hesabı ile yönetilmez arkadaşlar. Bu kadar da ön yargılı olmayalım.

Her ülke kendi iç dinamiklerine bağlı olarak değerlendirilmelidir. Türkiye de ihracata dayalı veya üretime dayalı bir büyüme modeli yürütmek neredeyse imkansız.
Çünkü doğru düzgün üretmiyoruz. Ürettiklerimiz de dünya pazarında rekabet edecek özellikte ve güzellikte değil.
İhraç edebileceğimiz 3 - 5 kalem şey var. Onlarda da alıcı ülkelerin kotaları ile karşı karşıyayız. Bu nedenle büyümek için inşaat sektörünü iteklemekten daha iyi bir çözüm yok elimizde.
legendary
Activity: 1540
Merit: 1016
Yapılan yollar, askeri alandaki gelişmeler, ülkemiz yönetiminin yıllardır bir savaşa hazırlandığını gösteriyor bence. Ekonomik alanda üretim ile istediğimiz sıçramayı bir türlü yapamıyoruz. Bunun sonucu yönetimin sınır genişletme ile petrol kaynaklarını ele geçirip, ekonomik büyümeyi sağlayacağını düşünüyorum. Önümüzdeki 3-5 senede bir savaşa gireceğiz.
sr. member
Activity: 812
Merit: 262
Tr ekonomisi pek iç açıcı değil dünya genelinde de bir kriz tedirginliği var savaş söylentileri krizi tetikleyebilir garip bir hal bu bazen savaş kriz çıkarır bazen kriz savaşı.
newbie
Activity: 70
Merit: 0
Özgür Demirtaş hocamız yine çok güzel bir örneklendirmeyle açıklamış durumu , sizinde dediğiniz gibi çözüm eğitimden geçiyor ancak üniversite okumazdım demişsiniz eğer iyi bir üniversitede okudu isen sana kattığı vizyon sayesinde buralarda olabilirsin o yüzden üniversite okumak bence önemlidir tabi ki nerede okuduğuna bağlı .
full member
Activity: 411
Merit: 134

2008'de yaşanan Küresel Kriz'den bu yana oldukça yavaş büyüyen dünya ekonomisi yeniden canlanma eğiliminde.Bilakis Amerika’dan sonra Avrupa’da da ekonomik büyüme arttı ve işsizlik oranları 2008'den bu yana en düşük seviyelerine indi. Gelişmekte olan ülkeler de bu döngüden artan ticaret ile olumlu etkileniyorlar. Petrol fiyatlarının $70’a kadar yükselmiş olması hem artan talebin göstergesi hem de petrol ihracatçısı gelişmekte olan ülkelerde ekonomik büyümeyi destekliyor. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerin büyümesinin hızlandığı bu dönemde dünya ekonomisinde adeta bir bahar havası yaşanıyor.Fakat bilinmelidir ki her bahar gibi bu bahar gelip geçici ve kış maalesef ülkemize şu sıcak temmuz aylarında bile erken gelmiş durumda.

OECD verilerine göre 2017'de %3,6 civarında gerçekleşen küresel büyüme hızının önümüzdeki yıl %3,75’e çıkması bekleniyor. IMF ise 2017 büyümesini %3,6 olarak tahmin ediyor ve önümüzdeki dönemde bu büyümenin %3,7’ye çıkmasını bekliyor. Bu oranlar kriz öncesi %4-4,5 civarında olan büyümenin hala altında ancak Amerika ve Avrupa başta olmak üzere gelişmiş ülkelerde büyümenin hızlanması büyüme beklentilerini olumlu etkiliyor.

Çin ekonomisinin ise 2017 yılında ivme kazanmasıyla beraber orta vadede yavaşlamaya devam etmesi bekleniyor. Dengeli büyüme için tüketime daha fazla ağırlık vermek isteyen Çin’de hizmet sektörüne doğru yönelme de devam ediyor. Küresel ticaretin hızlanması Çin’in kısa vadede büyüme oranlarını tekrar yukarıya çekebilir.Kaldı ki kripto madenciliğiyle kripto piyasasının öncü ülkelerinden olan önümüzdeki günlerde de adından sıklıkla bahsettireceğe benziyor.



Bahsini ettiğimiz bu bahar havasının kalıcı olmadığını vurgulamıştık.Keza Amerikan Merkez Bankası (Fed) ve Avrupa Merkez Bankası (ECB)’nin sıkılaştırıcı politikaları ve bunların küresel sermaye akımları üzerindeki etkisi Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeleri olumsuz etkiliyorz.Yine Türkiye gibi döviz cinsinden (usd/tll) borçlu ülkelerde tedirginlik yaratan Fed’in faiz artış süreci 2018 yılında olduğu gibi 2019'da da devam edeceğe benziyor.Trump ile beraber iç politikaya ağırlık veren Pentagon Fed’in bilanço küçültmek çıkarılacak yasa tasarılarını senatodan bir bir geçirilme programı hızlanarak devam edecektir.Bu durum haliyle gelişmekte olan piyasaların kırılganlığını arttıracaktır.Para politikasının olağan dışı seviyede bol olduğu dönemlerde dünyada pek çok ülkenin borçluluk oranları arttı. Bu borçların faizlerin giderek yükseldiği bir ortamda nasıl bir performans göstereceği tam olarak bilinmezliğini koruyor. Hızlanan büyümeye rağmen toplam faktör verimliliğinin hala oldukça yavaş artıyor olması bu endişeleri kuvvetlendiriyor. Önde gelen uluslararası kuruluşlar verimlilik artırıcı reformların, bol ve ucuz para döneminde fazlaca ertelendiğini ve bunun maliyetinin ülkeler tarafından tam olarak anlaşılamadığını belirtiyorlar.Aslında bu noktada tam da kendimizden bahsediyoruz.İç tasarruflar çok az,ithalata dayalı tüketim giderek artmakta ve bu durumda küresel ticaret hacmi ve büyüme oranımızı da olumsuz etkilemekte.Unutmadan, 2008 Krizi görüldüğü üzere bizi öyle sanıldığı gibi teğet geçmemiştir. 2009 ticaret hacmi ve büyüme rakamlarına bakıldığında bu net bir şekilde görülmektedir:


2016 yılında yaşadığımız darbe girişimi ve terör olaylarının etkisiyle ekonomi %3,2 oranında büyümüştü.2017’de de çok olumlu bir vaziyet yoktu. Büyüme tahminleri %2,5-3 civarındaydı ve Türk Lirası dolar karşısında önemli değer kayıpları yaşıyordu.Oldukça sıkışık piyasa koşullarında, önce piyasalardaki risk algısının gerilemesi, sonrasında ise hükümetin iç talebi artırmaya yönelik aldığı tedbirler büyüme üzerinde oldukça etkili oldu. İlk 9 ayda ekonomi %7,4 oranında büyüdü. Ancak bu büyüme finansal kırılganlıklarda artışı da beraberinde getirince enflasyon, dış borç, kredi/mevduat oranları ve bütçe açığı da arttı ve malumunuz akabinde erken seçime gidildi.

Şimdi büyümeye katkı sağlayan kalemlere baktığımızda bilhassa 2017 son 3 çeyrek verilerinin içeren tablo bize 2018'in  1 ve 2. çeyreği için de bir projektör tutmakta şöyle ki:


Şimdi Tuik'in bahsettiği üzere hata payı da içeren yukarıdaki tabloya baktığınızda ne görüyorsunuz sorusunu lütfen kendinize sorunuz.Ben %7.4 oranında yapay bir büyüme görüyorum arkadaşlar.Özellikle özel tüketim ile devletin nihai tüketim kalemleri başı çekmekte gördüğünüz üzere.Peki asıl soru şu olmalı o zaman; tükettiğimizin karşılığında acaba ne ürettik? Artık ona da başka yazımız da detaylı değiniriz.

Konumuza dönecek olursak...Peki üretmedik diyelim.E nasıl bu kadar büyüdük?E tabiki krediyle yani borçla.

Özellikle ülkemizde kredi/GSYH oranı pek çok gelişmiş ülkenin hala altında seyretse de bu kredilerin finansmanının önemli bir kısmının dış borç ile yapılıyor olması ayrı bir kırılganlık yaratmakta.Kredilerin mevduata oranı 2017 yılı üçüncü çeyreğinde %120 seviyesinde. TL cinsinden kredi mevduat oranı ise %140’a çıkmış durumda. 2011-2017 döneminde Türkiye’nin dış borç oranı %35’den %52’ye yükseldi. Kredi Garanti Fonu’nun kullanımı da bu oranı önemli miktarda artırdı. 2016 sonunda dış borç %47 iken sadece 6 ay sonra Haziran 2017’de %52’ye yükseldi:

Bu hususta Özgür Demirtaş hocamın bir twitini paylaşmak istiyorum:

"Cebinde 100 lira paran var.
Üstüne 500 lira borç aldın.
Şov amaçlı,
Uzun vadede yüksek kar getirmeyecek yatırıma yatırdın.Mesela betona.
600 liralık adamım diye övünüyorsun.
Halbuki sen artık 100 liralıkta değilsin
Borç aldığın para senin değildi,
Borcun faizi de 99 lira olsun.
Sen artık 1 liralıksın"

Bahsi geçen rakamlar büyümenin finansmanında önümüzdeki dönemde sermaye piyasalarının daha fazla rol oynaması gerektiğine işaret ekmektedir.Zira Türkiye gerek halka açıklık oranı gerekse reel sektör piyasası derinliği açısından hala arzulanan seviyelere ulaşabilmiş değil. Buradaki potansiyelin verimli sektörlerin finansmanında (beton yani inşaat dışında da) kullanılması hem bankacılık sektörü üzerindeki yükü azaltacak hem de büyümeyi olumlu yönde artırıcı etki yapacaktır kanısındayım.Aksi takdirde bizim gibi enerjide dışa bağımlı bir ülkenin cebindeki paradan daha fazlasını borç olarak atacağı her adım bize misliyle pahalıya patlayacaktır ki seçimlerden sonraki ekonomik tablo malumunuzdur.



Yine Yukarıdaki grafikte görüldüğü üzere Kırılgan Beşli denilen ülkelerin (BRIC ülkeleri - Brezilya,India,Rusya,China) yerel paraları, Türk Lirasına göre daha istikrarlı bir seyir izlemiş.Bizim paramız yine görüldüğü üzere döviz karşısında çok dalgalı bir seyir izlemiş.Enflasyon ise almış başını gitmiş.Aslında anlatmaya gerek yok,görüyorsunuz.Döviz kuru baskısı her geçen gün artacağa benziyor.Olası 1$=6-7tl senaryoları sene sonu itibariyle gerçekleşebilir.

Sonuç olarak...

Türkiye ekonomisi son yıllarda kamu ve özel tüketim harcamaları odaklı büyümüştür/büyümektedir.Aslında 2017 yılında iç talebin yanında ihracattaki artış ile net ihracatın katkısı pozitif olmuş ama bu durum onca negatif verinin yanında pek göze batmıyor.Özellikle artan bütçe açığı hükümetin tasarruf tedbirlerine gitmesine ve vergi oranlarını artırmasına neden olmaktadır Kurumlar vergisinin puan artışı, motorlu taşıt vergisi ve bazı tüketim ürünlerine getirilen yeni ÖTV  Güncellemeleri(!) kamu harcamalarının büyümeye verdiği katkıyı azaltacaktır.Yükselen enflasyon ise eğer hedef gerçekten tutturulmak isteniyorsa ki  -kısa ve orta vadede %5-6-7 enflasyon hedefleri imkansız!- Merkez Bankası’nın para politikasında daha sıkı bir duruş izlemesine neden olacaktır.Kemer sıkmaya hazırlıklı olun sinyali verilmekte.

Peki daha iyi ekonomik tablolar görmek için ne yapmamız gerekir?Ne kadar bu soru başka bir yazı konusu olsa da, öncelikle hukuk sistemi ve temel hak ve özgürlüklerin güçlendirilmesi ekonomiyi hiç şüphesiz olumlu etkileyecek ve Türkiye’nin yurt dışındaki algısının iyileştirilmesinde yardımcı olacaktır.Sorumluluklarımızdan kaçınabiliriz, ama kaçınmanın sonuçlarından kaçamayız.Bu yüzden herkese birey olarak görev/görevler düşüyor.Ufak yaştan çocuklarımıza tüketim değil, tasarruf ve üretim ekonomisini iyi öğretmemiz lazım.

Velhasıl bu işin aslında çözümü kaliteli beşeri(insani) sermaye üretmekten yani eğitimden geçiyor.Aklıma çok şey geliyor.Mesela kripto alemindeyiz ve kendimizi bu piyasaya kanalize etmeye çalışıyoruz.Açıkçası şimdiki aklım olsa üniversite bile okumazdım diyorum.C, C++, Java,Pyhton dillerinin yanında ileri derece bir kaç tane yabancı dil öğrenmeye yönelirdim sanırım.Hele ki şu aşamada acilen her yıl 10.000 blockchain developper yetiştirmeliyiz.Üniversiteler de kriptoloji(Cryptology 101) veya kripto piyasasına giriş (Introduction Crypto Market 101) vb. dersler bir an önce eklenmelidir.Farklı fikirleri olan arkadaşlar fikirlerini paylaşırlarsa sevinirm.

Herkese iyi forumlar ve güzel paylaşımlar.



Pages:
Jump to: