Evimizin arkasında 4 dönümlük fındık bahçesi var, bunun eve yakın 500 metrekarelik kısmını bahçeye çevirdik, fasulyeden domatese, salatalıktan bibere herşey yetişiyor çok şükür. bahçenin kenarında küçük de olsa bir kümesimiz var, yumurta ve tavuk etini de oradan hallediyoruz. Amma velakin ata tohumu dediğimiz hibrit olmayan, yani sezon sonu çekirdeklerini saklayıp, bir sonraki sezonda fide olarak yetiştirilebilen sebzelerin yerini, hibrit diye tabir edilen, genetiği ile oynanmış, sadece o sezonluk sebze fideleri aldığı için, ya da bir kilo tavuk yeminin fiyatı 10 Tl. civarı olduğundan, ne bahçedeki ürünün tadı tuzu oluyor, ne de kümeste üç beş tavuk bakmanın esprisi. Büyükbaş hayvancılıktan hiç anlamam ama anlayıp da yapanlar da eskiye nazaran neredeyse 20 de 1 haneye düştü, çünkü orada da samanın balyesi, kepeğin çuvalı aldı başını gitti. Peki nasıl tersine dönecek bu döngü, insanları tekrar topraklarına, üretim yapmaya döndürerek. Evet çeşitli projeler geliştiriliyor devlet tarafından ama daha kapsamlı, daha ikna edici projeler sunulmalı halka, Bu ülkenin insanları ete de, süte de, sebze meyveye de erişirken zorlanmamalı...
Zorlanmamalı diyoruz ama zorlanıyoruz. Aslında en büyük dertlerimizden birisi bu. Rahmetli siyasetçi mason üstadı Süleyman Demirel’in bir sözü vardı “Boş tencerelerin yıkamayacağı iktidar yoktur” diye. Çok doğru bir söz. Şu anda o döneme çok yakınız ve neden bu kadar pahalı diye sorunca bile soğana ülke mi satacağız gibi naralar duyuyoruz. Soğana ülke satılmaz ama şimdiye kadar olan şeylere ses çıkarmazsak soğanı da bulamayacağız.
Buyrun OECD verilerinde gıda enflasyonu ülkeler göre :
Bir de bu verilerin doğru olmayan, kısılmış veriler olduğunu düşünün durumun kötülüğü o zaman daha net yansıyacaktır.